The National Interest: İran saldırısı ile Orta Doğu'da değişen dengeler

İran'ın İsrail'e saldırısı, Ortadoğu'daki dengeleri nasıl değiştirdi? Bölgesel bir çatışma İsrail ve İran için hangi sonuçları doğurabilir?

1. resim

ABD merkezli yayın organlarından The National Interest'de, İran'ın vekil kuvvetler dışında ilk kez İsrail'e direkt saldırı gerçekleştirmesinin, bölgedeki olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

İran'ın bu yeni stratejisinin, İsrail'in bölgede artık eskisi gibi kontrolsüz bir şekilde davranmasını engelleyeceği belirtilen analizde, böyle bir durumda ise gelişmelerin her an bölgesel bir savaşa dönüşebileceği belirtildi.

Analizde ayrıca, son gelişmelerle birlkte yaşanacak olası gelişmelerin potansiyel olarak bölge dışında da etkileri olacağı ve dünya ekonomisine de büyük etkileri olabileceğine dikkat çekildi.

İşte National Interest'de yayınlanan analiz:

Bölgesel çatışmadan kaçınılsa bile, İsrail'in İran'a karşı hareket özgürlüğü gelecekte etkili bir şekilde kısıtlanabilir.

İran'ın 13 Nisan'da İsrail'e insansız hava araçları, seyir füzeleri ve balistik füzelerle saldırmasının ardından İsrailli yetkililer, ABD'ye ve ABD Başşkanı Biden'ın "galibiyeti kabul etme" çağrısına kulak asmak yerine güçlü bir şekilde karşılık vereceklerini açıkça ifade ettiler.

Ancak İsrail geçen sürenin ardından, İran'a yönelik saldırısının daha fazla tırmanmayı önleyecek şekilde ayarlanacağının da sinyallerini verdi.

Diğer yandan İran'ın İsrail'i, vekiller aracılığıyla değil de doğrudan İran topraklarından vurmaya istekli olması önemli bir değişim olarak dikkat çekiyor.

İsrail şimdiye kadar Suriye, Lübnan ve Irak'taki eylemlerinde muazzam bir serbestliğe sahipti ve İran'ın doğrudan misillemesinden korkmadan hem İranlı vekilleri hem de İran askeri güçlerini doğrudan İran toprakları dışında vurabiliyordu.

İran'ın bu yeni stratejisi, İsrail'in bölgede eskisi gibi kontrolsüz bir şekilde davranması durumunda her an bölgesel bir savaş tehlikesi yaratabilir.

İran'ın Ekim ayından bu yana attığı adımlar bölgesel bir savaştan kaçınmak istediklerini açıkça ortaya koydu. Ancak İsrail'in 1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluk yerleşkesinde üst düzey İran Devrim Muhafızları subaylarına yönelik saldırısı, İran'ın artık "stratejik sabrı" sürdürmeye istekli olmadığı ve bölgesel çatışmanın kaybet-kaybet sonucuna ilişkin büyük ölçüde artan bir risk düzeyini üstlenerek oyunun kurallarını değiştirmeye karar verdiği bir eşikle karşılaştı.

İsrail, Hizbullah'a silah sevkiyatını engellemesine, terör şüphelilerini etkisiz hale getirmesine ve 2007'de Suriye'deki bir nükleer reaktörü devre dışı bırakmasına sık sık izin veren Suriye ve Lübnan'daki hareket özgürlüğüne büyük değer veriyor.

İran'ın Şam'ı vurduktan sonra etkisiz bir saldırıyı bile karşılıksız bırakarak "caydırıcılığını yeniden kaybetmesine" izin vermesi düşünülemez.

Bununla birlikte, ABD ve diğerlerinin herhangi bir misillemeyi küçük tutarak gerilimi tırmandırmaktan kaçınma baskısı çok büyüktür. Hizbullah ve İran'ın füze saldırılarıyla ciddi hasarlar verebilme kapasitesine sahip olması nedeniyle İsrail'in de tamamen tırmanacak bir bölgesel çatışmada bazı açılardan kaybedeceği açıktır.

Hizbullah ve İran 13 Nisan saldırılarını kasıtlı olarak o kadar önceden haber vermiş olabilirler ki diğer ülkeler bazı insansız hava araçlarını İsrail hava sahasına ulaşmadan çok önce engelleyebilmişlerdir. İran da en gelişmiş füze sistemlerini kullanmaktan kaçındı. İsrail, bölgesel bir çatışmada savunmalarının başarısını aynı düzeyde tekrarlamayı bekleyemezdi.

Bölgesel bir çatışma İsrail için başka olumsuz sonuçlar da doğurabilir.

ABD'deki kamuoyu, özellikle de sonuçları ekonomik olarak zarar verici bir petrol fiyatı artışı içeriyorsa, algılanan bir fiyaskodan sonra bölgeye sürekli müdahaleyi desteklemeyebilir.

İran 2019'da Suudi Arabistan'ın kritik tesislerine saldırdığında böyle bir sorun yaratma kabiliyetini göstermiş, kasıtlı olarak tesislerin tam kapasitesine yakın bir yeri hedef almamıştı. Bölgesel bir çatışmada İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer programını hedef alan saldırılar gerçekleştirmesi pekâlâ mümkün olsa da, savaşın ardından ortaya çıkacak tablo programı kontrol altına almak için olumlu bir senaryo olmayacaktır.

ABD ve İsrail, İran'ın nükleer programını belki bir ya da iki yıl geriye götürebilir ancak Trump'ın ABD'yi 2018'de JCPOA'dan çekmesinden bu yana İran'ın nükleer zenginleştirme teknolojisinde kaydettiği ilerlemeyi durduramaz.

Ayrıca, çatışma sonrası bir bağlamda, İran'ın nükleer programı muhtemelen IAEA denetimleri yoluyla mevcut sınırlı şeffaflık olmadan ilerleyecektir.İran'ı defalarca vurmak zorunda kalmak ne İsrail ne de ABD için iyi bir sonuç olacaktır ve bu durum muhtemelen sonsuza kadar devam etmeyecektir.

İran da ateşle oynuyor olabilir

İsrail'in hareket serbestisine ilişkin mevcut normlar İran'ın nükleer programının çok daha az gelişmiş olduğu ve İsrail'i vurabileceği sadece bir avuç orta menzilli balistik füzeye sahip olduğu bir dönemde gelişti.

Şimdi ise İran, bu füzeleri büyük ölçekte üretiyor ve eşik nükleer devlet statüsüne ulaşmış durumda.

Blöfünün görülmesi halinde İran hala büyük zarar görecektir. Ancak bölgedeki diğer ülkelere ve potansiyel olarak dünya ekonomisine çok daha fazla zarar verebilir.

Güç ilişkilerindeki bu değişim, geçen yıl ilişkilerin normalleştirilmesi ve birbirlerinin içişlerine karışmama konusunda varılan anlaşmayla Suudi-İran ilişkilerinde de kendini gösterdi.

Suudi Arabistan, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın iktidara gelmesinden sonraki ilk yıllarda İran'a karşı çok daha şahin bir tutum sergilemişti. Yine de 2019'daki petrol altyapısı saldırıları ve Başkan Trump'ın İran'la doğrudan bir çatışmaya girme konusundaki çekingenliği Riyad'ın güç denkleminin değiştiğini görmesini sağladı.

İsrail'in Suudi Arabistan'ın ötesinde askeri güç kaynaklarına sahip olduğu açıktır. Ancak aynı ilke bu konuda da geçerli olabilir.

Tamamen tırmanan bir çatışmanın İsrail ve ABD için sonuçları muhtemelen daha önce olduğundan çok daha kötü olacağından, İsrail misilleme yapsa ve derhal tırmanma önlense bile İran, İsrail'in hareket özgürlüğüne ilişkin kuralları en azından bir dereceye kadar kendi lehine değiştirmeyi başarabilir.

Çünkü artık riskler dengesi değişti.

Tartışma