The New Arab: Avrupa'nın Suriye politikasında Türkiye'ye ihtiyacı var
AB'nin uygulamaya çalıştığı Suriye politikası çöktü ve artık harekete geçmesi gerekecek. AB'nin, Rusya'nın Ukrayna savaşı nedeni ile zayıfladığı bir dönemde Türkiye ile uzlaşma ve teşvikler verme zamanı gelmiştir.
İngiltere merkezli The New Arab'da son dönemde durgunlaşan Suriye krizinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Rusya'nın özellikle Ukrayna savaşı nedeni ile Suriye'deki etkisinin zayıfladığı belirtilen analizde, Batı'nın bu nedenle 'bekle-gör' politikası izlediği ancak bu politikanın artık çöktüğü tespitinde bulunuldu.
Analizde ayrıca, Suriye'de ortaya çıkacak olan yeni bir çatışma sürecinin, Avrupa sınırlarına dayanacak olan büyük bir mülteci krizini tetikleyeceği, bu nedenle de AB'nin Türkiye'yi ikna edecek adımlar atması gerektiği belirtildi.
İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:
Avrupa Parlamentosu Lübnan'la ilgili bir karar tasarısı için ortak bir önerge yayınladı.
Önergede "Suriye'de çatışmaların yaşandığı bölgelerdeki mültecilerin gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönmeleri için gerekli koşulların sağlanmadığı" vurgulandı. Önerge aynı zamanda Lübnan'daki durumun vahim olduğunu da kabul ediyordu.
Açıklamadan çıkarabilecak sonuç, AB'nin ufukta bir çözüm görünmediği için “bekle ve gör” tutumunu benimsediğidir. Ancak bu durum sürdürülebilir görünmüyor.
Suriye'deki statüko, ülkenin fiilen üç bölgeye ayrılmış olmasıdır. Ülkenin kuzeydoğusunda ana güç Amerikan koruması altındaki Suriye Demokratik Güçleri olarak görünüyor.. Kuzeybatıda ise Türkiye'nin etkisi hüküm sürüyor. Ülkenin geri kalanı ise İran ya da Rusya'nın etkisi altında rejimle birlikte hareket ediyor.
Diğer yandan Ukrayna savaşı, Suriye'deki çatışmalara yeni bir karmaşıklık getirdi ve büyük oranda durgunluğu arttırdı.
Batı, Suriye konusunda krizin ilk yıllarından bu yana Rusya ile bir görüşme başlatmak istemiyor. Şimdi ise; özellikle Wagner şefi Yevgeny Prigojin'in isyanından bu yana Batılı liderler, Rusya'nın ciddi şekilde zayıfladığı izlenimine kapıldılar ve bu da, artık Moskova'ya meşruiyet ve önem kazandıracak bir görüşmeye hiç bir şekilde girmek istemeyeceklerini gösteriyor.
Beşar Esad'la ilgili olarak, uluslararası toplum BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararını desteklese de, hiç kimse bu kararı uygulamaya koyacak güce sahip değil ya da siyasi veya askeri sermayesini kullanmaya istekli değil. Dolayısıyla Avrupa karara uyuyor ama uygulamak için hiçbir adım atmıyor.
Suriye konusunda AB bir ikilemle karşı karşıya ve Esad'ı devirmenin zor bir iş olduğunun farkında olduğu için bu projeden vazgeçmiş durumda. Öte yandan ise Brüksel, Esad iktidarda olduğu sürece Suriye'de istikrarın olmayacağını düşünüyor.
AB bu sorunu çözmek için statükoyu korumanın en iyi seçenek olduğuna inanıyor. Mültecilerin oldukları yerde kalacakları ve herkesin bekleyip göreceği düşünülüyor. AB'ye öre Rusya giderek zayıflıyor, Suriye'deki ekonomik durum kötüleşiyor ve bir noktada Esad taviz vermek zorunda kalacak.
Batı ülkeleri ilk aşamada Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mültecileri geri gönderme vaadinin bir seçim yatırımı olduğunu düşünürken, seçimden sonra bunun gerçek bir politika olduğu ortaya çıktı.
Erdoğan geçen hafta 1 milyon mültecinin "gönüllü" olarak geri döndüğünü açıkladı. Bazı uzmanlar, bu geri dönüşlerin gönüllü olmadığını belirtiyor ama bu kampanyanın arkasındaki dinamikler ne olursa olsun, bir şey çok açık. Mülteci sorunu sürdürülebilir değil.
Bölgede, mültecilere yönelik nefret artık kontrol altına alınamayacak bir noktaya ulaşmış görünüyor. AB artık bu soruna sırtını dönemez ve sorunun müdahale olmadan ortadan kalkacağı da düşünülemez. Suriye'de çatışmaların durgunluktan çıkması ve ortaya çıkan çatışmalar ile yeni bir mülteci dalgasının Avrupa kıyılarına ulaşması geri dönülemez bir noktayı da beraberinde getirebilir.
Peki Esad ile anlaşmak bir çözüm mü?
Eğer Avrupa Esad'ı kabul ederse, Esad bunu AB'den para koparmak için yem olarak kullanacaktır ve bu paralar kesinlikle Suriye halkının hayatını iyileştirmek için değil, rejimini sağlamlaştırmak ve nüfuzunu genişletmek için kullanılacaktır.
Avrupa'nın Suriye politikası tamamen çıkmaza girmiş durumda ve er ya da geç Avrupalıların harekete geçmesi gerekecek. Avrupa'nın artık yatıştırma taktiği değil, gerçek bir politikaya sahip olması gerekiyor.
Avrupalılar Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya ile diyaloğa girmek istemiyor ancak Avrupalılar bir çözüme ulaşmak için mutlaka temas kurmanın bir yolunu bulmalıdır. Avrupa özellikle Suudi-İran yakınlaşmasını teşvik etmeli ve Suriye konusunda mültecilerin geri dönüşüne izin verecek operasyonel bir anlaşmanın kapılarını açacak mekanizmaları hayata geçirmelidir.
Ayrıca Avrupa, Türkiye ile temas kurmalı ve Erdoğan'ın Suriye'nin kuzeydoğusunda bulunan güçlerle uzlaşmayı kabul etmesini sağlamalıdır.
2016 yılında AB ile Türkiye arasında varılan anlaşma, Türk vatandaşlarının Schengen bölgesine vizesiz girişini öngörüyordu. Ancak bu gerçekleşmedi. Belki de AB'nin, Erdoğan'ı Suriye'nin kuzeydoğusuyla normalleşmenin faydaları konusunda ikna etmek için Türkiye'ye bu teşviki vermesinin zamanı gelmiştir.