The New Arab: Fransa'daki kriz, küçümsenemeyecek kadar ciddi boyutlara eviriliyor
Fransa'da, iddialı bir vizyonla iktidara gelen Macron döneminde krizler ve protestolar arttı. Fransa'nın önümüzdeki günlerde tanık olacağı gelişmeler, kesinlikle Macron'un lehine olmayacak.
Tüm göstergeler, Fransa'da yaşananların aslında bir gecede başlamadığını ve siyasi, ekonomik ve toplumsal birikimlerin bir sonucu olarak, küçümsenemeyecek kadar ciddi bir mesele olduğunu gösteriyor.
Cezayir asıllı göçmen bir genç olan Nahel Merzouk'un polis tarafından öldürülmesinin ardından Fransa genelinde büyük protestolar patlak verdi. Bu olağanüstü ve trajik olaylar, başta BM olmak üzere neredeyse tüm dünya tarafından kınama ve eleştirilere yol açtı.
BM İnsan Hakları Komisyonu sözcüsü Ravina Shamdasani, Fransa'nın "hukuk uygulamalarında ırkçılık ve ayrımcılık sorunlarını ciddi bir şekilde ele alma" zamanının geldiğini belirtti.
Reform derecesindeki iddialı projeleri gerçekleştirme konusunda iddialı bir vizyonla iktidara gelen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron döneminde, beklentilerin aksine bu tür krizler tırmandı ve protestolar arttı.
Macron göreve geldikten kısa bir süre sonra, artan akaryakıt fiyatları ve hayat pahalılığını protesto etmek için ortaya çıkan “Sarı Yelekliler” hareketinin eylemleri ile karşı karşıya kaldı. Bu protestolar, sokaklarda önemli bir kaosa ve isyan eylemlerine yol açtı.
Ayrıca Fransa'da, temel sosyal haklardan mahrum bırakılan ve ağır bir ırkçılıkla karşı karşıya olan çok sayıda göçmen Fransız vatandaşı var. Göçmen Fransız vatandaşları, eğitime, sağlık hizmetlerine, istihdama ve uygun fiyatlı konutlara sınırlı erişim dahil olmak üzere sıklıkla sosyal ve ekonomik eşitsizliklerle karşılaşmaktadır.
Bu eşitsizlikler, daha düşük yaşam standartlarına, sınırlı sosyal hareketlilik fırsatlarına ve daha yüksek bir yoksulluk riskine neden olabilir. Göçmenler, halk ile bütünleşmelerini engelleyen ve ilerleme fırsatlarını sınırlayan önyargılar, klişeler ve engellerle karşılaşabilirler. Göçmen çocuklar ayrıca dil engelleri, kültürel farklılıklar ve ayrımcılık nedeniyle kaliteli eğitime erişimde zorluklarla karşılaşabilirler.
Fransa'daki polis reformu ve hesap verebilirlik çağrıları, daha sıkı denetim, iyileştirilmiş eğitim ve kolluk kuvvetleri içindeki ırksal önyargıyı ele alacak önlemler talepleriyle birlikte ivme kazandı. Polis şiddeti olayları ve polisle karşılaşan kişilerin ölümü, halkın öfkesini daha da artırdı ve kuruma olan güveni aşındırdı.
Tüm bu nedenlerle, Macron şu anda zor ve istikrarsız bir durumla karşı karşıya. Özellikle 14 Temmuz'daki Fransız Ulusal Günü'ne sadece birkaç gün uzaklıkta olduğumuz için, önümüzdeki günler ve saatler kendisi ve hükümeti için çok önemli ve belirleyici olacak.
Fransa'da polisle ilgili sorun yeni değil. Yaşanan sorun, 24 yaşındaki siyahi bir göçmen olan Adama Traore'nin polis nezaretindeyken öldüğü 2016 yılına kadar uzanıyor. Adama Traore'nin ölümü ve ardından davanın yetkililer tarafından ele alınış biçimi, Fransa'ya karşı polis şiddeti ve ırksal profilleme suçlamalarına yol açtı. 2020'de de polis şiddeti ve sistemik ırkçılığa karşı çok sayıda ülkede yapılan protestolar Fransa'da da yankı buldu ve göstericiler adalet mekanizmaları ve polis teşkilatına reform çağrısında bulundu.
Diğer yandan Merzouk'un ölümünün ardından Fransız belediye başkanlarının bu konuda oynadığı rolü de göz önünde bulundurmamak mümkün değil.
Fransa'da belediye başkanları; kamu güvenliğini sağlamak, protesto izinlerini yönetmek, kolluk kuvvetleriyle koordinasyon sağlamak ve gösteriler sırasında asayişi sağlamaktan sorumludur. Ayrıca protestocularla diyaloga girebilir ve arabuluculuk yapabilirler. Dahası, belediye başkanları hem protestocuların hem de halkın güvenliğinden sorumludur.
Sonuç olarak, Fransa'nın önümüzdeki günlerde tanık olacağı gelişmelerin, hem kendisini hem de politikalarını tehlikeye atacak şekilde sokaktaki huzursuzluğa kapılmış görünen Cumhurbaşkanı Macron'un lehine olmayacağı kesindir.
Mağazaların organize bir şekilde yağmalanması ve halk otobüsleri ile özel araçların yakılması gibi eylemler nedeniyle, kamu ve özel mülkiyetin güvenliği tehdit altında kalıyor ve eylemler artmaya devam ediyor.
Bu nedenle geçen hafta ülke genelinde toplu ulaşımın akşam saat 21.00'den itibaren askıya alınmasın kararının yanı sıra, polis memurlarının sayısı da artırıldı.
Bu, protestocuların farklı alanlar arasında seyahat etmesini ve hareketlerini sınırlamak için resmi olmayan, kısmi bir sokağa çıkma yasağı anlamına geliyor.
Tüm bu nedenlerle Fransa'daki iç durum daha da kötüleşebilir.