The New Arab: İsrail'in sistematik propaganda baskısı etkisini kaybediyor!
İsrail'in sistematik yalan ve gözdağı stratejisi hala işe yarıyor mu? Savaş birinci yılına yaklaşırken dünyadaki İsrail algısında neler değişti?
İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da, artık 11 ayını geride bırakan İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım savaşının propaganda ve algı düzeyinden değerlendirildiği bir analiz kaleme alındı.
İsrail'in savaşın başlangıcından bu yana İsrail'in katliamlarına karşı sesini yükselten herkesi ve her kurumu antisemitik ve Hamas yanlısı olmakla suçladığı bir propaganda stratejisi izlediği tespiti yapılan analizde, gelinen noktada ise artık bu propagandanın küresel anlamda karşılık bulmadığı tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; İsrail'in uluslararası kuralları uygulamaya çalışan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden BM'ye kadar çok sayıda uluslararası yapıyı bile hedef almış olmasına dikkat çekilerek, İsrail için bu propaganda stratejisinin sürdürülebilir olmaktan çıktığı tespiti yapıldı.
İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:
Gazze'deki savaş neredeyse bir yılını geride bırakırken, geçmişte İsrailli propagandacılar kurnaz ve profesyonel olarak görülürken, bu durum artık geçerli değil.
İsrail Gazze'de sivillerin dışında gazetecileri de hedef aldı ve geçtiğimiz Ekim ayından bu yana en az 111 gazeteciyi öldürdü. Uluslararası muhabirlerin bölgeye girişine izin verilmiyor.
Bu durumu eleştirenler ise, böyle bir suçlama ile uzaktan yakından haklı gösterilemeyecekken antisemitik olarak karalanıyor ve İsrail'in katliamlarını protesto edenler Hamas yanlısı olmakla suçlanıyor.
Son 11 ayda gördüğümüz şey, İsrail'e en ufak bir hesap sormaya cüret eden herkese karşı giderek daha agresif bir hal alıyor olmasıdır.
UNRWA'ya yönelik saldırılar dur durak bilmiyor ama kanıtlar rağmen İsrail'in karalamaları öne çıkarılmaya çalışılıyor.
Örnek olarak; İsrail Dışişleri Bakanı, AB dış politika şefi Josep Borrell'in katliama ilişkin eleştirilerine yanıt olarak, klasik bir yaklaşımla Borell'i hemen antisemitik olarak tanımladı.
Başka bir örnek ise Uluslararası Ceza Mahkemesi ve savcısı Karim Khan.
Mayıs ayından bu yana Uluslararası Ceza Mahkemesi ve savcısı Karim Khan, İsrail'in hedef listesinin başında yer alıyor.
Khan, savaş suçu işledikleri konusunda deliller olan İsrailli liderler hakkında tutuklama emri çıkarılmasını talep etme cesaretini gösterdiği için, o günden bu yana Khan'a yönelik tacizler çığırından çıktı.
Medya kuruluşları da saldırıya uğruyor.
BBC favorilerden biri. BBC'ye uzun süredir saplantılı bir şekilde saldıran İsrailli bir grup, BBC'nin yayınlarıyla ilgili boş ve metodolojik açıdan şüpheli bir rapor bile yayınladı
BBC'nin İsrail'i Hamas'tan dört kat daha fazla savaş suçuyla ilişkilendirdiği bir rapor yayınlamasının, İsrail'in 40 kat daha fazla insan öldürdüğünü raporlamasının ve Gazze Şeridi nüfusunun yüzde 90'ını zorla yerinden ettiğini ortaya koymasının ardından yayın organı, İsrail'in hedefi haline geldi.
Bu ay Nablus yakınlarında vurularak öldürülen Amerikalı aktivist Aysenur Ezgi Eygi'nin İsrail tarafından öldürülmesi bunun açık bir örneği.
İsrail, Eygi'nin protestoların en yoğun olduğu sırada kazara vurulduğunu iddia etti.
Oysa Washington Post'un yaptığı bir araştırmaya göre bu cinayet, protestolar sona erdikten yarım saat sonra işlenmişti ve askerlere yönelik herhangi bir tehdit söz konusu değildi.
Çok sayıda uluslararası yayın organı da, İsrail hapishanelerindeki vahşeti görüntüleri ile birlikte paylaştıkları halde hedef tahtasına oturtuluyor.
Geçen Ekim ayından bu yana en az 60 Filistinlinin İsrail gözaltısında ölümünün resmi rakamlara yansıması işkencenin vahşetin boyutunu gözler önüne seriyor.
İsrail'in bu yalan, uydurma ve gözdağı stratejisi işe yarıyor mu?
Ancak bütün bu gelişmelerin ve geride kalan yaklaşık 11 ayın ardından insanlar, yıkıma uğramış Gazze'ye bakarak propagandanın gerçek yüzünü görebiliyor.
Bazı dünya liderleri ve korkak editörler hala gerçekleri görmezden gelmeye çalışsa da İsrail'in sistematik propagandaları artık karşılık bulmuyor.