gdh'de ara...

The New York Times: Uçurumun kenarındaki Hindistan

Hindistan, mezhepsel şiddete bağlı çatışmaların yaşanabileceği bir ülkeye dönüşüyor. Müslümanların sağcı Hindutva destekçisi aşırıcılar tarafından hedef alınması sıradan bir durum haline geldi.

1. resim

Ekonomik anlamda dünyanın en büyük güçleri arasına giren Hindistan, iktisadi potansiyeline rağmen artan etnik ve dini şiddetle ön plana çıkıyor. Özellikle de Müslümanlara yönelik saldırılar, Hindistan’ın bir iç savaşa sürüklenebileceğine işaret ediyor.

The New York Times, Hindistan’ın iç dinamikleri çerçevesinde ülkenin uçurumun kenarında olduğunu ortaya koyan bir analiz yayınladı. Debasish Roy Chowdhury tarafından kaleme alınan “Uçurumun kenarındaki Hindistan” başlıklı analizde, “Hindistan, dini ve etnik bölünmüşlük kast sistemi ve bölgesel meseleler gibi siyasi çatlaklarla dolu bir ülke. Modi’nin 2014’te göreve gelmesinden bu yana, iktidardaki partisi söz konusu çatlakları dışlayıcı politikalarıyla tehlikeli biçimde derinleştirdi.” ifadeleri yer alıyor.

İşte The New York Times’ta yayınlanan o analiz:

Hindistan’da sosyal medyanın genel görünümü, Başbakan Narendra Modi’nin ve hükümetinin iktidara geldiği dokuz yıl boyunca ülkeyi ele geçiren günlük nefret ve şiddetin bir yansıması. Ancak Temmuz ayında dolaşıma giren ve Manipur eyaletinden gelen görüntüler, o düşük standartlara göre bile oldukça şok ediciydi.

Bir video klibinde, iki kadının çıplak bir kalabalık tarafından teşhir edilerek cinsel saldırıya uğradığı görülüyordu. Polis şikayetine göre bu korkunç sahne, Mayıs ayından bu yana küçük eyaleti savaş alanına çeviren etnik şiddetin bir parçasıydı. Bu olaylar sonucunda 150’den fazla kişi hayatını kaybetti ve on binlerce insan göç etmek durumunda kaldı.

Mevcut çatışmaların fitili, Modi’nin Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) Hindu üstünlüğünü, yabancı düşmanlığını ve dini kutuplaşmayı savunan politikaları nedeniyle ateşlendi.

Hindistan, dini ve etnik bölünmüşlük kast sistemi ve bölgesel meseleler gibi siyasi çatlaklarla dolu bir ülke. Modi’nin 2014’te göreve gelmesinden bu yana, iktidardaki partisi söz konusu çatlakları dışlayıcı politikalarıyla tehlikeli biçimde derinleştirdi.

Partiye desteği arttırmak ve Hindistan’ı laik cumhuriyetini çoğunlukçu bir Hindu devletine dönüştürmek amacı ön plana çıkarıldı. Bu tür politikanın iğrençliği uzun zamandır açıktı; ancak Manipur’daki durum, Hindistan için tehlikeleri açıkça ortaya çıkardı: Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan, mezhepsel şiddete bağlı çatışmaların yaşanacağı bir coğrafyaya dönüşüyor.

Ekonomik anlamda dünyanın en büyük güçleri arasına giren Hindistan, iktisadi potansiyeline rağmen artan etnik ve dini şiddetle ön plana çıkıyor. Özellikle de Müslümanlara yönelik saldırılar, Hindistan’ın bir iç savaşa sürüklenebileceğine işaret ediyor.

The New York Times, Hindistan’ın iç dinamikleri çerçevesinde ülkenin uçurumun kenarında olduğunu ortaya koyan bir analiz yayınladı. Debasish Roy Chowdhury tarafından kaleme alınan “Uçurumun kenarındaki Hindistan” başlıklı analizde, “Hindistan, dini ve etnik bölünmüşlük kast sistemi ve bölgesel meseleler gibi siyasi çatlaklarla dolu bir ülke. Modi’nin 2014’te göreve gelmesinden bu yana, iktidardaki partisi söz konusu çatlakları dışlayıcı politikalarıyla tehlikeli biçimde derinleştirdi.” ifadeleri yer alıyor.

İşte The New York Times’ta yayınlanan o analiz:

Hindistan’da sosyal medyanın genel görünümü, Başbakan Narendra Modi’nin ve hükümetinin iktidara geldiği dokuz yıl boyunca ülkeyi ele geçiren günlük nefret ve şiddetin bir yansıması. Ancak Temmuz ayında dolaşıma giren ve Manipur eyaletinden gelen görüntüler, o düşük standartlara göre bile oldukça şok ediciydi.

Bir video klibinde, iki kadının çıplak bir kalabalık tarafından teşhir edilerek cinsel saldırıya uğradığı görülüyordu. Polis şikayetine göre bu korkunç sahne, Mayıs ayından bu yana küçük eyaleti savaş alanına çeviren etnik şiddetin bir parçasıydı. Bu olaylar sonucunda 150’den fazla kişi hayatını kaybetti ve on binlerce insan göç etmek durumunda kaldı.

Mevcut çatışmaların fitili, Modi’nin Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) Hindu üstünlüğünü, yabancı düşmanlığını ve dini kutuplaşmayı savunan politikaları nedeniyle ateşlendi.

Hindistan, dini ve etnik bölünmüşlük kast sistemi ve bölgesel meseleler gibi siyasi çatlaklarla dolu bir ülke. Modi’nin 2014’te göreve gelmesinden bu yana, iktidardaki partisi söz konusu çatlakları dışlayıcı politikalarıyla tehlikeli biçimde derinleştirdi.

Partiye desteği arttırmak ve Hindistan’ı laik cumhuriyetini çoğunlukçu bir Hindu devletine dönüştürmek amacı ön plana çıkarıldı. Bu tür politikanın iğrençliği uzun zamandır açıktı; ancak Manipur’daki durum, Hindistan için tehlikeleri açıkça ortaya çıkardı: Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan, yavaşça mezhepsel şiddete bağlı çatışmaların yaşanacağı bir coğrafyaya dönüşüyor.

Modi hükümeti, devletin şiddet üzerindeki tekel yetkisini aşırıcı gruplara ve bekçilere teslim ediyor. Hindistan’da hedef alınan kişiler, eşit hakların artık garanti edilmediğini, siyasi farklılıkların artık barışçıl bir şekilde uzlaştırılamayacağını ve adil bir arabulucu bulunamayacağı için direnmenin tek yolunun şiddet olduğunu düşünmeye başlayabilir.

Azınlıkların, özellikle de Müslümanların sağcı Hindutva taraftarı aşırıcılar tarafından hedef alınması birçok eyalette artık bir yaşam tarzı haline geldi. Sıkça camilerin önünde provokatif bir şekilde toplanan kalabalık gruplar, genellikle Müslümanlara saldırırken, eksik ve yetersiz donanımlı polis kuvvetleri müdahale etmede başarısız oluyor. Böylesi bir atmosferde linç olayları ve soykırım çağrıları yaygınlaştı. Erken Uyarı Projesi’ne göre Hindistan, dünyada kitlesel düzeyde katliam yaşanma riski en yüksek olan 10 ülke arasında yer alıyor.

Manipur’da Hristiyanlar, BJP Hükümeti tarafından güvensizliklerini arttıran yükleri taşıyor. Eyalet liderleri, tepki gösteren kabile toplulukları tarafından protesto edilen Meitei’ye ayrıcalık tanıma lehine bir mahkeme kararının şu anki şiddetin özel tetikleyicisi olduğunu açıkladı.

bu yıl Manipur Hükümeti, insanların gizliliğine saldıran bir vatandaşlık doğrulama kampanyasına başladı. Raporlara göre komşu Assam eyaletindeki benzer bir kampanya, neredeyse iki milyon kişinin seçme hakkını kaybetmesine neden oldu.

Eyalet hükümetinin söylemleri tarafından cesaretlendirilen Meitei milisleri, Manipur’da tecavüz etmek, polis cephaneliklerini yağmalamak ve köyleri yakmak gibi eylemlerde bulundu. 250’den fazla kilise yakıldı.

Sosyal medyaya yansıyan 26 saniyelik korkunç videoda, iki Kuki kadınına cinsel saldırıda bulunanlar Meitei erkekleriydi. Kuki kadınlara yönelik buna benzer birçok saldırı bildirildi. Modi, tecavüz olayını “utanç verici” olarak nitelendirse de Manipur’daki kaos hakkında pek bir şey söylemedi.

BJP’nin kutuplaştırıcı politikalarının şiddetli etkisi Hindistan’ın iç kesimlerinde de hissediliyor. Yeni Delhi’nin dış kesimlerinde bulunan bir bölge, geçen hafta dini bir geçit töreni düzenleyen Hindu üstünlükçülerinin Müslümanlarla çatıştığı şiddet olaylarına sahne oldu. Camilere saldırıldı, bir imam öldürüldü, işyerleri yakıldı ve yağmalamalar yaşandı. Yüzlerce Müslüman, bölgeden kaçmak zorunda kaldı.

BJP’nin Hindistan’ın yaklaşık 200 milyon Müslümanını aşağılayan söylemleriyle birleşen, televizyon, sinema ve sosyal medya faaliyetleri, Hindu çoğunluğunu radikalleştirmek için kullanılıyor. Düzenli olarak İslamofobi akışı ve aşağılayıcı dil pompalanıyorMüslümanlar, dua etmekten tutuklanıyor, işleri elinden alınıyor ve evleri yıkılıyor. Evleri yıkmak için kullanılan kepçeler, BJP. destekçileri tarafından siyasi mitinglerde gururla sergilenen Müslüman karşıtı bir sembol haline getirdi.

John Keane ile yazdığımız “Bir Demokrasiyi Öldürmek: Hindistan’ın Despotizme Geçişi” adlı kitabımızda belirttiğimiz gibi, modern despoların karakteristik taktiği, iktidarı kavrayarak, kimin halka ait olduğunu yeniden tanımlayarak ve diğerlerini dışlayarak gücünü artırmak.

Bilindiği üzere Hindistan, bölgesel kimliklerin karmaşık olduğu bir devlet. Bu federal yapı, sosyal ve siyasi uyumun hassas bağlarıyla bir arada tutuluyordu. Ancak Modi’nin yönetimi altında hızla zayıflıyorlar. Çünkü barışçıl siyasi alan hızla daralıyor. Bazı bölgesel partiler, BJP’nin merkezileştirici ve homojenleştirici politikalarını kültürel dayatma olarak görüyor ve bunu ayrıştırıcı biz-onlar kavramlarıyla eleştiriyor.

Devasa ve büyüyen nüfusu nedeniyle Hindistan, jeopolitik ve ekonomik açıdan önemli bir ülke haline gelecek ve muazzam bir pazar vadediyor. Bu nedenle ABD Başkanı Joe Biden gibi, Haziran ayında Modi’yi Washington’da ağırlayan Batılı liderler BJP’nin liberalizme saldırılarını önemsemeyi tercih ediyorlar.

Kısacası nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturan etnik ve dini azınlıkları açıkça aşağılamayı hedefleyen siyasi strateji, Hindistan’ı siyasi yanılsamaya sürüklüyor. Hindistan ya bir çatışma bölgesi olacak ya da ekonomik bir güç merkezi olarak konumlanacak. Elbette ikisi birden erçekleşemez. Lakin artan şiddet, ülkeyi hangi kaderin beklediğini artık daha net göseriyor.

Modi hükümeti, devletin şiddet üzerindeki tekel yetkisini aşırıcı gruplara ve bekçilere teslim ediyor. Hindistan’da hedef alınan kişiler, eşit hakların artık garanti edilmediğini, siyasi farklılıkların artık barışçıl bir şekilde uzlaştırılamayacağını ve adil bir arabulucu bulunamayacağı için direnmenin tek yolunun şiddet olduğunu düşünmeye başlayabilir.

Azınlıkların, özellikle de Müslümanların sağcı Hindutva taraftarı aşırıcılar tarafından hedef alınması birçok eyalette artık bir yaşam tarzı haline geldi. Sıkça camilerin önünde provokatif bir şekilde toplanan kalabalık gruplar, genellikle Müslümanlara saldırırken, eksik ve yetersiz donanımlı polis kuvvetleri müdahale etmede başarısız oluyor. Böylesi bir atmosferde linç olayları ve soykırım çağrıları yaygınlaştı. Erken Uyarı Projesi’ne göre Hindistan, dünyada kitlesel düzeyde katliam yaşanma riski en yüksek olan 10 ülke arasında yer alıyor.

Manipur’da Hristiyanlar, BJP Hükümeti tarafından güvensizliklerini arttıran yükleri taşıyor. Eyalet liderleri, tepki gösteren kabile toplulukları tarafından protesto edilen Meitei’ye ayrıcalık tanıma lehine bir mahkeme kararının şu anki şiddetin özel tetikleyicisi olduğunu açıkladı.

Bu yıl Manipur Hükümeti, insanların gizliliğine saldıran bir vatandaşlık doğrulama kampanyasına başladı. Raporlara göre komşu Assam eyaletindeki benzer bir kampanya, neredeyse iki milyon kişinin seçme hakkını kaybetmesine neden oldu.

Eyalet hükümetinin söylemleri tarafından cesaretlendirilen Meitei milisleri, Manipur’da tecavüz etmek, polis cephaneliklerini yağmalamak ve köyleri yakmak gibi eylemlerde bulundu. 250’den fazla kilise yakıldı.

Sosyal medyaya yansıyan 26 saniyelik korkunç videoda, iki Kuki kadınına cinsel saldırıda bulunanlar Meitei erkekleriydi. Kuki kadınlara yönelik buna benzer birçok saldırı bildirildi. Modi, tecavüz olayını “utanç verici” olarak nitelendirse de Manipur’daki kaos hakkında pek bir şey söylemedi.

BJP’nin kutuplaştırıcı politikalarının şiddetli etkisi Hindistan’ın iç kesimlerinde de hissediliyor. Yeni Delhi’nin dış kesimlerinde bulunan bir bölge, geçen hafta dini bir geçit töreni düzenleyen Hindu üstünlükçülerinin Müslümanlarla çatıştığı şiddet olaylarına sahne oldu. Camilere saldırıldı, bir imam öldürüldü, işyerleri yakıldı ve yağmalamalar yaşandı. Yüzlerce Müslüman, bölgeden kaçmak zorunda kaldı.

BJP’nin Hindistan’ın yaklaşık 200 milyon Müslümanını aşağılayan söylemleriyle birleşen, televizyon, sinema ve sosyal medya faaliyetleri, Hindu çoğunluğunu radikalleştirmek için kullanılıyor. Düzenli olarak İslamofobi akışı ve aşağılayıcı dil pompalanıyorMüslümanlar, dua etmekten tutuklanıyor, işleri elinden alınıyor ve evleri yıkılıyor. Evleri yıkmak için kullanılan kepçeler, BJP. destekçileri tarafından siyasi mitinglerde gururla sergilenen Müslüman karşıtı bir sembol haline getirdi.

John Keane ile yazdığımız “Bir Demokrasiyi Öldürmek: Hindistan’ın Despotizme Geçişi” adlı kitabımızda belirttiğimiz gibi, modern despoların karakteristik taktiği, iktidarı kavrayarak, kimin halka ait olduğunu yeniden tanımlayarak ve diğerlerini dışlayarak gücünü artırmak.

Bilindiği üzere Hindistan, bölgesel kimliklerin karmaşık olduğu bir devlet. Bu federal yapı, sosyal ve siyasi uyumun hassas bağlarıyla bir arada tutuluyordu. Ancak Modi’nin yönetimi altında hızla zayıflıyorlar. Çünkü barışçıl siyasi alan hızla daralıyor. Bazı bölgesel partiler, BJP’nin merkezileştirici ve homojenleştirici politikalarını kültürel dayatma olarak görüyor ve bunu ayrıştırıcı biz-onlar kavramlarıyla eleştiriyor.

Devasa ve büyüyen nüfusu nedeniyle Hindistan, jeopolitik ve ekonomik açıdan önemli bir ülke haline gelecek ve muazzam bir pazar vadediyor. Bu nedenle ABD Başkanı Joe Biden gibi, Haziran ayında Modi’yi Washington’da ağırlayan Batılı liderler BJP’nin liberalizme saldırılarını önemsemeyi tercih ediyorlar.

Kısacası nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturan etnik ve dini azınlıkları açıkça aşağılamayı hedefleyen siyasi strateji, Hindistan’ı siyasi yanılsamaya sürüklüyor. Hindistan ya bir çatışma bölgesi olacak ya da ekonomik bir güç merkezi olarak konumlanacak. Elbette ikisi birden erçekleşemez. Lakin artan şiddet, ülkeyi hangi kaderin beklediğini artık daha net göseriyor.

Tartışma