The Washington Institute: İsrail, Suriye iç savaşının en büyük kaybedeni oldu
İsrail, Suriye'de 12 yıldır devam eden iç savaşın en büyük kaybedeni oldu. İran, İsrail'i çevrelemek için ağır bir bedel ödemeye hazır görünüyor.
Suriye halkının dışında İsrail, Suriye'de 12 yıldır devam eden iç savaştan en büyük kaybeden olarak çıkıyor. İran'la yakın müttefik olan Esad rejimi, İran'ı İsrail'in kapı komşusu haline getiriyor.
İsrail'e yönelik tehdit artıyor ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin karşı karşıya olduğu askeri zorluklar daha karmaşık hale geliyor.
Suriye meselesi, İsrail'deki siyasi kargaşa nedeni ile son dört yılda yapılan beş parlamento seçiminde fazla ilgi görmedi. İsrail'in güvenlik ve istihbarat kuruluşları, 2016'dan beri Suriye'de İran Devrim Muhafızları'na yönelik yüzlerce hava saldırısı düzenledi. Ancak bu saldırıların nasıl bir sonuç verdiğine dair net bilgiler bulunmuyor.
İsrail'in kısa vadeli taktik hesapları, uzun vadeli riskleri görmezden geliyor. İran, birincil hedefi olan Suriye'de hava savunma sistemleriyle birlikte uzun ve orta menzilli füzeler konuşlandırarak etkisini artırıyor.
Şimdiye kadar İran, Suriye'ye önemli sayıda asker göndermekten kaçındı, bunun yerine çoğunlukla Şii milislere ve yerel askerlere komuta etmeleri için Devrim Muhafızları'ndan oluşan ekipler göndermeyi tercih etti. Ancak Tahran artık riskleri artırmaya hazır olabilir.
Kasım Süleymani'nin stratejik planı
İran'ın Suriye'de; İsrail'i Akdeniz'den kuzeyde, doğuda Yermuk Nehri'ne ve güneybatıda Gazze Şeridi'ne kadar uzanan bir füze cephaneliği çemberiyle çevreleme planı ilerlemeye devam ediyor.
Kasım Süleymani, Suriye topraklarında bu planın hayata geçirilmesini planlamıştı. İsrail ise kademeli olarak bu planı devre dışı bırakmaya çalıştı. Nitekim Süleymani'nin öldürülmesinin ardından İran'ın bu planı büyük oranda sekteye uğradı ve yavaşladı.
Süleymani bu plan doğrultusunda, Suriye'de muazzam miktarlarda mühimmat ve füzelerle donatılmış bir gücü hayata geçirecek ve İsrail'e karşı varoluşsal bir tehdit haline gelecekti.
İsrail'in Suriye iç savaşına ilk tepkisi
Mart 2011'de Esad'a karşı ayaklanmanın patlak vermesinden sonra İsrail, müdahale etmeme politikasını seçti ve isyancıların rejimini devirmesine yardımcı olmak için örtülü eylemlerde bulunmaktan kaçındı.
Bu kararın iki temel nedeni vardı.
Birincisi, İsrail bölgede oluşacak bir kaosu önlemek istiyordu ve kuzeyinde de ateşkesi sürdürecek bir hükümet istiyordu. İkincisi, DEAŞ ve El Kaide yandaşları da dahil olmak üzere bölgedeki cihatçı güçlerin bu alanda kaostan yararlanabileceği konusunda ciddi endişeleri vardı.
Golan'daki İsrail sınırına yakın bazı Suriye ordusunun ileri karakolları, El Kaide'nin Nusra Cephesi ve daha sonra DEAŞ güçleri tarafından istila edildi.
İsrail aynı zamanda, müttefiki ABD'nin Suriye iç savaşına nasıl tepki verdiğini de izliyordu.
ABD, esas olarak, Esad'ın Suriye topraklarının %70'inden daha azını kontrol ettiği bir durumu “dondurmayı” amaçlayan bir politika izledi. ABD bu amacı doğrultusunda, “Kürt grupların” Fırat Nehri'nin doğusunda özerk bir varlık sürdürmelerine yardım ederek hedefine ulaşmaya çalıştı.
Diğer yandan Esad'ın iktidarda kalmasının İran'ın İsrail'e karşı uzun vadeli planları üzerindeki etkileri, İsrail istihbaratı tarafından tam olarak kavranamadı.
İsrail Esad'ı devirmek için ortaya çıkan fırsatları kaçırdı
Eylül 2015'e kadar İsrail, Esad'a ölümcül bir darbe indirmek için çeşitli fırsatlara sahipti. Ancak Eylül 2015'de Kasım Süleymani ve Putin arasındaki bir görüşme sonrasında, Rus hava kuvvetleri Suriye'de görünmeye başladı.
Esad bir çıkış yolu arıyordu ve ülkesi kısmen parçalanıyordu. İsrail istihbaratı bu hamleden önce, Esad'ın "valizleri topladığını" öğrenmişti. İsrail'in Şam içindeki operasyonlarda kanıtlanmış bir geçmişi vardı ve İsrail'in hava kuvvetleri bazen Esad'ın başkanlık binasının üzerinde alçaktan uçuşlar bile gerçekleştiriyordu.
Ancak bu dönemde İsrail hamle yapamadı ve Esad'a bir güvenlik şemsiyesi sağlayan Rusların gelişiyle koşullar değişti.
Esad'ı devirme fırsatları esasen İsrail için riskler içeriyordu. ABD ve Batılı müttefikleri, onun kendi halkını katletmekten, Suriye nüfusunun yarısını yerinden etmekten ve ulusu yoksullaştırmaktan sorumlu olduğunu kabul etmelerine rağmen harekete geçmeyi reddettiler.
Geriye dönüp bakıldığında, bir İsrail saldırısının Suriye iç savaşının gidişatını değiştirip değiştirmeyeceği konusunda spekülasyon yapmanın bir anlamı yok. İsrail'i uzun süreli bir çatışmaya sokmak, Esad'ı kurtarmak için erken bir Rus saldırısını tetiklemek ve Suriye'yi parçalamak gibi riskler taşıyordu.
Sonuç olarak İran, İsrail Hava Kuvvetleri'nin tesislerine ve konvoylarına baskı kurarak, Suriye'ye askeri girişini planlamaya devam ediyor ancak Süleymani'nin orijinal planı şimdilik askıya alınmış durumda.
İsrail istihbaratı, İran'ın Suriye'deki askeri varlığının artmadığına inanıyor. Ancak bu değerlendirme doğru olsun ya da olmasın tüm göstergeler, İran Devrim Muhafızları'nın Suriye'deki askeri konuşlandırmasını kademeli olarak güçlendirmeye devam etmek için ağır bir bedel ödemeye hazır olduğuna işaret ediyor.
İsrail'in artık İran'ın, Kasım Süleymani'nin İsrail'i nasıl alt edeceğine dair stratejik planını uygulamaya yönelik çabalarını şiddetle engellemekten başka seçeneği yok. Ve bu yakın zamanda büyük bir risk almasını gerektirecektir.