Türkiye tüm risklere ve itirazlara rağmen Suriye'deki operasyondan vazgeçmiyor

Tüm risklere ve itirazlara rağmen, Türkiye operasyondan vazgeçecek gibi görünmüyor.

1. resim
10.09.2022

Türkiye, 2016-2020 yılları arasında Suriye sınırında dört askeri operasyon gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin kuzey Suriye'de yeni bir operasyon düzenleyeceği açıklaması dünyanın gözünü yeniden bu bölgeye çevirdi.

Bölgedeki Türk topçu saldırıları Haziran ayının başından bu yana zaten başlatıldı. Peki Türkiye neden şimdi böyle yeni bir operasyon başlatıyor?

Ankara, Suriye'nin kuzeyinde geniş bir bölgeyi kontrol ediyor. Ancak Türkiye-Suriye sınırının tamamı boyunca sürekli 30 kilometre derinliğinde bir güvenlik bölgesi kurma yönündeki önceki girişimleri şimdiye kadar başarısız oldu.

Türk birlikleri ve Suriye içerisindeki yandaşları, Kobani kentinin yaklaşık 70 kilometre doğusunda ve batısındaki bir bölümü ve ayrıca doğuda Dicle Nehri'ne kadar uzanan Kamışlı kenti çevresindeki toprakların daha büyük bir bölümünü hala kontrol etmiyor. Bu alanlarda Türkiye defalarca Rus güçleri tarafından bloke edilirken, Ankara ile Moskova arasında bir “ortak devriye” mekanizması devreye alındı.

Görünen o ki Türkiye, düzenleyeceği yeni bir operasyonla bu alanların kontrolünü tamamen ele geçirebileceğinden emin görünüyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin başlangıçta Kobani'nin batısındaki Münbiç ve Tel Rıfat şehirlerini hedef alacağını belirtti.

Böyle bir operasyonun dört ana belirgin nedeni vardır. Birincisi, Türkiye-Suriye sınırındaki güvenli bölgenin tam kontrolünü ele almak olacaktır. Ayrıca, Ankara, terör örgütü olarak gördüğü PKK ve Suriye'deki uzantısı YPG ile savaşarak, bu unsurların sınırlarından geri çekilmesini sağlayacaktır.

İkincisi Ankara, Ukrayna'nın uzun süreli işgali ile meşgul olan Rusya'nın, yeni bir Türk operasyonunu önlemek için zamana ve kaynaklara sahip olmayabileceğini hesaplıyor olabilir. Bununla birlikte, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre, Rusya'nın Kamışlı havaalanındaki üssünü uçak, helikopter ve uçaksavar füzeleri ile güçlendirdiğini belirtmek gerekir. Aynı kaynağa göre, ABD kuvvetleri de bu bölgenin güney ucunda bulunuyor.

Üçüncüsü, Batılı bir bakış açısından bakıldığında, Türkiye'nin NATO'nun Finlandiya ve İsveç'i kapsayacak şekilde genişlemesine karşı dile getirdiği itiraza benzer şekilde, böyle bir operasyonun kaçınılmaz olarak bir iç siyasi boyutu olabilir. Harekât "dış güçler" tarafından ne kadar eleştirilirse kendisini o kadar bağımsız bir güç olarak sunan Türk liderliği tarafından böyle bir operasyon faydalı görülebilir.

Dördüncüsü, operasyonun başarılı ve sürdürülebilir olduğu kanıtlanırsa Ankara, Suriyeli mültecileri Türkiye'den “gönüllü olarak geri gönderme” planını güçlendirecek ve böylece mülteci varlığından artan memnuniyetsizliğin ortasında iç siyaset sahnesinde bir puan daha alacaktır.

Diğer yandan Kuzey Suriye'deki herhangi bir yeni Türk askeri operasyonuna ABD karşı çıkıyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken açık bir şekilde bu itirazı ilan ederek, Washington'un "mevcut ateşkes hatlarının sürdürülmesini desteklediğini" sözlerine ekledi. Avrupa Birliği de muhtemelen aynı tutumu benimseyecektir.

ABD, esas olarak IŞİD'in yeniden canlanmasını önlemek için kuzeydoğu Suriye'de 900 askerden oluşan küçük bir birlik bulunduruyor. Washington'ın bu bölgede YPG ile işbirliği, Türkiye ile ABD arasındaki ikili ilişkilerdeki en çetrefilli konulardan biri oldu. Yeni bir Türk operasyonu muhtemelen ABD'nin sahadaki çıkarlarıyla çatışacak ve Türkiye ile Batılı müttefikleri arasında Rusya ile ilişkiler ve NATO'nun genişlemesi konularındaki diplomatik tartışmayı daha da şiddetlendirecek.

Buna ek olarak, Türkiye'nin kuzey Suriye'de kontrol ettiği bölgeler, Türkiye'nin buralarda kalıcı bir varlığına dair belirtiler gösteriyor. Türkiye bu noktalarda, yerel idari ve güvenlik yapıları kuruyor, sağlık ve postane gibi kamu hizmetleri yürütüyor ve fiili para birimi olarak Türk Lirası'nı kullandırıyor.

Türkiye Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan resmi bir açıklamada, Suriye'nin kuzeyine yapılması planlanan harekatın Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında görüşüldüğü belirtildi. Kremlin ise, "Türkiye'nin kaygılarını anlıyoruz" açıklamasının dışında sessiz kaldı.

Rusya Suriye'de, Esad rejimini ve ülkenin tam egemenliğini ve toprak bütünlüğünü destekliyor.

ABD'nin karşı çıkmasının yanı sıra Erdoğan ve Putin arasındaki karmaşık ilişki de düşünüldüğünde eğer gizli bir anlaşmanın varolduğu varsayılmazsa, bu sefer Ankara için riskler her zamankinden daha fazla olacaktır. Fakat bütün bu risklere ve itirazlara rağmen, Türkiye operasyondan vazgeçecek gibi görünmüyor.

Carnegie Middle East Center 'da yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.