Türkiye'nin Balkanlar'daki belirleyici etkisi kaçınılmaz
Türkiye'nin bölgedeki uzun tarihi ve konumu göz önüne alındığında, Türkiye'nin belirleyici etkisi ve müdahalesi kaçınılmazdır.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üç Balkan ülkesini (Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan) ziyaret etti. Erdoğan, çeşitli ekonomik anlaşmaların yanı sıra, Bosna'daki iç gerilimler ve Sırbistan ile Kosova arasındaki durum gibi bölgedeki güvenlik sorunlarında Türkiye'ye yardım teklifinde bulundu.
Erdoğan, 7 Eylül'de Belgrad'a yaptığı ziyarette bölgenin istikrarını tehdit eden anlaşmazlıkları çözmek için Türkiye'nin destek vereceğini belirtti.
Erdoğan; Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, "Gereke tüm desteği vermeye hazırız ve umarım artık Balkanlar'da olumlu bir süreç yaşanacak. Çünkü Balkanlar artık bu tür sorunlara tahammül edemez" ifadelerini kullandı.
Bosna'daki durum hakkında da yorum yapan Erdoğan, Ankara'nın ülkedeki etnik grupların "uzlaşma bulmasına" yardım etmek için de ellerinden geleni yapacaklarını açıkladı.
Türkiye, bu bölge ile ilgilenen tek taraf değil. Yaz boyunca Sırbistan ve Kosova arasında gergin bir ortam gelişirken, hem AB hem de ABD, olası herhangi bir şiddet olayını önlemeyi amaçlayan diplomatik adımlar attı. Ayrıca, Batılı güçlerin yanı sıra hem Rusya'nın hem de Çin'in bölgede çıkarları var.
Peki Türkiye bölgeye neler getiriyor?
Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından dünya Doğu/Batı çizgileri boyunca bölünürken, Ankara kendisini ikisi arasında tarafsız bir ortak olarak konumlandırdı.
Bu durum Türkiye'yi, Ukrayna'nın deniz yoluyla tahıl sevkiyatını yeniden başlatmasını sağlayan İstanbul tahıl anlaşmasına aracılık edebilecek bir konuma getirdi. Bunun anlamı, Türkiye'nin ne Batı ne de Doğu kampında tam olarak yer almayan bir ülke olarak Batı Balkanlar'a benzer bir bakış açısı getirebileceğidir.
Türkiye, tarihte Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olan bölge ile uzun bir geçmişe sahip, bu küçük Avrupa ülkelerinin en büyük komşusu. Ayrıca Türkiye, bu ülkelerin yakın çevresindeki açık ara en büyük ekonomi olmaya devam ediyor.
Bunun da ötesinde, Erdoğan kişisel olarak Batı Balkan liderlerinin birçoğuyla iyi ilişkilere sahip. Bu iyi ilişkiler sadece Boşnak Demokratik Hareket Partisi lideri Bakir İzzetbegoviç gibi açık müttefikler ile de değil. Aynı zamanda Vucic ve Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik hatta Putin gibi bölgedeki birçok lider Erdoğan hayranı.
Belgrad Üniversitesi'nden Dejan Vuk Stankoviç, Erdoğan'ın kişisel olarak Batı Balkanlar'ın önemli sorunlarına “yaratıcı çözümler” getirebileceğini belirtti.
Stankoviç, "Siyasi otoritesi ve uluslararası itibarı gerilimleri yatıştırmaya yetiyor ve diplomatik becerileri Bosna-Hersek örneğinde olduğu gibi yaratıcı çözümler için alan açabilir." ifadelerini kullandı.
Bununla birlikte, AB ve ABD'nin Kosova'daki duruma derin katılımı göz önüne alındığında, “herhangi bir üçüncü aktörün etki olasılığının çok sınırlı olduğunu” değerlendirdi.
Bosna'da seçim öncesi görüşmeler
Türk Cumhurbaşkanı, 3 Ekim genel seçimlerine bir aydan kısa bir süre kala, seçim yasasında yapılacak değişiklikler konusunda hararetli tartışmaların ortasında, gezisinin ilk ayağını Bosna'ya yaptı.
Moskova'nın bölgedeki etkisi azalmış olsa da, Sırp Cumhuriyeti'nde hala çok fazla nüfuzu var ve bu etki Kremlin'e Bosna'daki durumu daha da istikrarsızlaştırma potansiyeli veriyor.
Erdoğan, Bosna'ya yaptığı ziyarette tartışmalı seçim yasası değişiklikleriyle ilgili devam eden tartışmalara değinerek, Yüksek Temsilci Christian Schmidt'in planladığı değişikliklere karşı olduğunu dile getirdi.
Erdoğan, Saraybosna ziyareti sırasında düzenlediği basın toplantısında; "Seçim yasasıyla ilgili kararlar Bosnalı liderler tarafından alınmalı ve yüksek temsilcinin müdahalesine gerek yok" açıklamasında bulundu.
Erdoğan 2 Ekim genel seçimlerinden önce seçim yasasını değiştirmek için zaman olmadığını da sözlerine ekledi. Erdoğan; “Yüksek temsilcinin müdahalesi demokratik sürece yönelik bir tehdittir." ifadelerini kullandı.
Sırbistan ve Kosova arasındaki durum, Kosova Başbakanı'nın savaşın göz ardı edilemeyeceği konusunda uyarılarda bulunduğu yaz boyunca gergindi. Kosova, 2008 yılında Sırbistan'dan bağımsızlığını ilan etti ancak Belgrad tarafından ayrı bir devlet olarak tanınmıyor ve gerginlikler periyodik olarak artıyor. Bu yaz tansiyonun yükselmesinin nedeni Priştine'nin Sırp kimlik belgelerini ve araba plakalarını tanımama kararıydı. İki taraf kimlik kartları üzerinde anlaşmaya vardığında durum kısmen çözüldü, ancak araba plakaları sorununun hala ele alınması gerekiyor.
Türkiye ne yapmak istiyor?
Türkiye; Balkanlar, Orta Asya, Orta Doğu ve Kafkaslar'da eşzamanlı olarak siyasi ve ekonomik ilişkilerini genişletiyor ve bölgesel etkisini artırmaya çalışıyor.
Bölgenin en büyük ekonomisi olan Türkiye ile Sırbistan arasındaki ticaretin bu yıl ikiye katlanarak 5 milyar dolara çıkacağına dair umutlar var. Türkiye'nin Sırbistan'a yaptığı yatırım şimdiden keskin bir şekilde arttı. Toplamda, Türk şirketleri Sırbistan'da yaklaşık 10.000 kişiyi istihdam ediyor.
Bu ziyarette de Erdoğan'a büyük bir iş heyeti eşlik etti. Ortak basın toplantısında konuşan Vucic, "Bugün birçok alanda daha da güçlü bir işbirliğini görüştük ve yatırımları teşvik etmek ve korumaktan ileri teknolojilerdeki yeniliklere kadar çok sayıda anlaşma imzaladık." açıklamasında bulundu.
Ancak Türkiye ile bazı Batı Balkan ülkeleri arasında gerginlikler de var ve bölgedeki Gülenci muhalif figürlerin varlığı bir çekişme nedeni. Ankara defalarca, Türkiye'nin 2016'da Erdoğan'a karşı başarısız bir darbe düzenleyen örgütün lideri Fethullah Gülen'in liderliğindeki okullarda çalışan öğretmenlerin iadesini talep etti.
Bir Gülencinin Kosova'dan sınır dışı edilmesi ülkede siyasi bir skandal yarattı. Bölgeden iadeler, bu yılın başlarında AB'nin Batı Balkan ülkelerinden “hukukun üstünlüğüne tam olarak saygı göstermelerini” beklediğini vurgulayan Borrell tarafından eleştirildi.
Bu, AB ve Batı Avrupalı politikacıların Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu genişletmesinden duyduğu mutsuzluğun sadece bir kısmı. Hatta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 2018'de açıkça "Türkiye'ye veya Rusya'ya yönelen bir Balkanlar" istemediğini belirtti.
Batı Balkanlar'ın AB'ye aday olan devletlerinde rakip güçlerin zemin kazanması korkusu, özellikle AB'nin angajmanını hızlandırması için çok önemli bir motivasyon kaynağı oldu. Ancak, Türkiye'nin bölgedeki uzun tarihi ve konumu göz önüne alındığında, Türkiye'nin belirleyici etkisi ve müdahalesi kaçınılmazdır.
Intellinews'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.