Türkiye'nin milli S/İHA yolculuğu ve Baykar Teknoloji

Yerli ve milli S/İHA'lar çeşitli kesimlerin hedefi olmaya devam ediyor. Peki, Türkiye'nin S/İHA yolculuğunda neler yaşandı? Türkiye gerçekte bu imkan ve kabiliyetleri nasıl kazandı? 

1. resim

Sözcü gazetesinde yer alan ve "AK Parti'nin bir iddiası daha çürütüldü" ifadeleriyle, İyi Parti milletvekili Lütfullah Kayalar'ın iddialarına yer verilen haberde, yine Türkiye'nin ürettiği İHA/SİHA teknolojisinin başarısı hedef alındı.

İyi Parti Milletvekili Kayalar Sözcü Gazetesi'ne verdiği demeçte; "Savunma sanayisinin temelini Özal attı. TAİ, Havelsan, Aselsan o dönemde kuruldu. İlk İHA olan Anka, 1990'da yapıldı ve hala kullanılıyor. Keklik ve Turna isimli araçların uçuşu da yapılmıştı. Türk Hava Kuvvetleri'nin kullandığı F-16'ların tamamı AKP öncesi yapıldı." ifadelerini kullandı.

Peki, Türkiye'nin İHA/SİHA yolculuğunda neler yaşandı? Türkiye gerçekte bu imkan ve kabiliyetleri nasıl ve ne kadar sürede kazandı? 

Eski ve bozuk İHA'ların Türkiye'ye satılmasından, terör operasyonları için 7 saat önceki görüntünün Türkiye'ye 'anlık görüntü' olarak verilmesi gibi gelişmelerin ardından, siyasi iradenin adımları, Baykar Makina gibi şirketlerin yatırımları ve Gabar Dağı'nın eteklerine kurulan bir konteyner süreci nasıl değiştirdi?

İşte Türkiye'nin başarı hikayelerinden biri olan yerli ve milli SİHA/İHA yolculuğunun detayları...

Özellikle Kıbrıs Barış Harekatı'nda Türkiye'ye karşı uygulanan silah ambargoyla başlayan süreç, Türkiye için "öncelikle kendi kendine yeten bir savunma sanayii zorunluluğunu" ortaya koymuş ancak bu başlıkta ilk adımlar ancak 1980'lerin ortalarına doğru atılmaya başlanmıştır.

1978’e kadar süren ambargo döneminde, envanterinin neredeyse tamamı Amerika menşeili olan Türk Silahlı Kuvvetleri, ciddi boyutlarda yedek parça ve lojistik destek sıkıntısı çekmiştir. Ancak bu dönemde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve siyasi etkenler, sağlıklı ve uzun vadeli bir sanayi politikasının geliştirilmesini engellemiş ve gerekli yatırımlar yapılamamıştır.

1985 yılında, Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı kurularak, kurum Türk Silahlı Kuvvetleri'nin modernizasyonu faaliyetlerinin ana yürütücüsü haline getirilmiştir.

Bu gelişmenin yaşanmasının ardından TUSAŞ ile General Dynamics arasındaki ortaklık ile TUSAŞ Aerospace Industries (TAI) ve TUSAŞ ile General Electric ortaklığında TUSAŞ Engine Industries (TEI) gibi şirketler kurularak, Türk savunma sanayi özel sektöre ve uluslararası iş birliğine açık bir yapıya getirilmeye başlandı.

1990’lardan itibaren ise Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı’na bağlı olarak ASELSAN, HAVELSAN ve ROKETSAN gibi kurumlar kurularak Türk Savunma Sanayi yapılanması şekillenmeye başlanmıştır.

Türkiye, 1980'li yılların sonunda, artan terör olayları ile birlikte İHA'ların çok önemli bir güç olacağını öngörmüş ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak bu konuda adımlar atmaya başlamıştır.

1989 yılında İngiltere merkezli Meggitt firması tarafından üretilen Banshee isimli İHA, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girmiş ve Türk ordusu İHA sistemleriyle tanışmıştır.

Bu gelişmelerin ardından 1990 yılında Türk Havacılık ve Uzay Sanayii tarafından geliştirilen ilk yerli ve milli İHA sistemi olan İHA-X1 Şahit, 1992 yılında iki adet üretilmiş fakat seri üretimi yapılamamıştır.

Uzun yıllar boyunca bu hedef doğrultusunda dünyadaki çeşitli İHA sistemlerini kullanan Türkiye, İsrail yapımı HERON tipi İHA sistemlerinin defalarca düşmesi, kalkış-inişlerin İsrail tarafından yönetilmesi ve operasyonel bilgilerin İsrail tarafından paylaşılması gibi nedenlerle yerli ve milli İHA sistemleri üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.

Bu dönemde çalışmalara başlayan Baykar Makina da dahil olmak üzere çok sayıda özel şirket, gerek gerekli desteği alamaması gerekse de çeşitli engellerle karşı karşıya kalması nedeniyle büyük ilerlemeler kaydedememiştir.

Dönüm Noktası 2004

14 Mayıs 2004 tarihinde alınan Savunma Sanayii İcra Komitesi kararları, Türk Savunma sanayisi için dönüm noktası niteliği taşımaktadır.

Savunma sanayi konusunda o dönemde ana karar alıcı olan Savunma Sanayii İcra Komitesi, iktidarın izlediği politikalar doğrultusunda, o tarihe kadar devam etmekte olan ama sonuçlanmayan ana muharebe tankı, insansız hava araçları ve taarruz helikopteri gibi projelerin lisans altında üretim modelini revize ederek, ulusal şirketlerin ana yüklenici olabilmesinin önünü açmıştır.

Yani Turgut Özal döneminde çeşitli hamleler gerçekleşmiş olsa da, sivil-asker ilişkilerinin kontrolündeki aksaklıklar ve askeri çevrelerin politik arenadaki istisnai rolü yüzünden, Türkiye savunmadaki bağımlılık sorununu giderememiş ve projeler hayata geçirilememiştir. 2004 yılında ise AK Parti iktidarının bu konudaki kararlılığı ve Savunma Sanayii İcra Komitesi ile aldığı kararlar tam anlamı ile dönüm noktası olmuştur.

Bu hamlenin ardından, Türkiye'de savunma sanayisi konusunda çalışma yapan şirketlerin ve projelerinin sayısı hızla artmaya başlamış ve 2004 yılından bugüne kadar dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi olarak kabul edilen Defense News'in en etkin ilk 100 şirketinin içerisine 7 Türk şirketi girmiştir.

Ayrıca Türkiye Savunma Sanayi Başkanlığı verilerine göre bu dönemde alınan kararlarla, 2002 yılında yaklaşık 5,5 Milyar Dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken, 2022 yılında 70 Milyar doların üstünde proje hacmine ulaşmış ve yüzde 80 yeterlilik oranı yakalamıştır.

Türkiye'nin İHA/SİHA ihtiyacı ve ithal etme adımları

Türkiye ilk olarak 1989 yılında İngiltere merkezli Meggitt firması üretimi olan Banshee İHA'larını alarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nde kullanmaya başlamıştır. 1993 yılında ise Almanya tarafından hibe edilen 5 adet Canadair firması üretimi CL-89 İHA da envantere girmiş, ancak lojistik sıkıntılar ve kaza kırımlar nedeniyle kısa süre içinde envanterden çıkarılmıştır.

Türkiye bu dönemde ABD'den ise GNAT İHA'ları ithal etmiş ve GNAT 750'ler uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetleri'nde kullanılmıştır. Ancak ABD daha sonra Türkiye'ye yeni nesil İHA'lar satmak konusunda istihbari ve operasyonel şartlar koşmuş ve bu nedenle süreç olumlu sonuçlanmayarak Türkiye'nin İsrail'e yönlenmesine neden olmuştur.

2005 yılında Türkiye, İsrail'den 1 adet HERON İHA'sı kiralmıştır. Ancak bu aracın defalarca kaza-kırım nedeni ile düşmesi ve ABD'nin koştuğu şartlara benzer bir şekilde kalkış-inişlerin İsrail tarafından yönetilmesi ve istihbari-operasyonel bilgilerin İsrail tarafından paylaşılması gibi nedenlerle 3 yıl kullandıktan sonra iade edilmiştir.

2007 yılında ise yine İsrail'den bu defa 3 adet sistemli taktik İHA kiralanmış ve İsrail'in Aero-Star firmasından kiralanan bu dronlar yine benzer nedenlerle verimli bir şekilde kullanılmadığı gibi üçü de kaza kırıma uğrayarak düşmüştür.

Milli S/İHA Yolculuğu ve Baykar Teknoloji

1990 yılında TUSAŞ tarafından çalışması başlatılan İHA-X1 Şahit sistemi, ilk üretilen yerli İHA olarak kayıtlara geçmiştir. İHA-X1 1992 yılında iki adet üretilmiş ancak seri üretimi gerçekleşmemiştir.

Asıl gelişmeler ise 2003 yılınan itibaren başlamıştır. AK Parti'nin 2003 yılında iktidara gelmesi ve hemen ardından 2004 yılında iktidarın aldığı kararlar ile hayata geçirilen Savunma Sanayii İcra Komitesi adımları, Türkiye'nin bu konudaki kaderini değiştirmiştir.

Bu konuda kayıtlara geçen ilk projeler; 2003 yılında Pelikan, 2007 yılında Gözcü, 2008 yılında Öncü, 2012 yılında Şimşek ve en nihayetinde de 2012 yılında ANKA insansız hava araçları olarak ortaya çıkmıştır.

Ve son olarak ise Karabağ'dan Libya'ya, Suriye'den Ukrayna'ya kadar çatışma alanlarında kendini kanıtlamış olan ve dünya tarafından takdir edilen Bayraktar S/İHA'ları ortaya çıkmıştır.

2000 yılının hemen başında bu konuda adımlar atmaya başlayan Özdemir Bayraktar ile Haluk ve Selçuk Bayraktar, 2007 yılında ise Şırnak 6. İç Güvenlik Tugayı'nın yakınlarında bulunan Gabar Dağı'nın eteklerinde bir atölye kurarak faaliyetlerini sahaya taşımıştır.

Özdemir ve Selçuk Bayraktar yönetimindeki mühendisler üç yıl boyunca Gabar'daki atölyede çalışmalar yürüterek sahada gerçek zamanlı denemeler yapmış ve bugün gelinen noktanın temellerini atmıştır.

Bu çalışmaların meyvesi ilk olarak Türk Ordusu'nun o dönem çok ihtiyaç duyduğu Bayraktar Gözcü mini İHA olarak ortaya çıkmıştır.

Baykar Makina bu gelişme ile birlikte, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine milli ve özgün olarak giren ilk insansız hava aracı sistemini ülkemize kazandırdı. Mini İHA sistemi on binlerce saat uçuş ve denemelerin ardından 2007 yılında Türk Silahlı Kuvvetler envanterine girdi.

Böylece Türkiye envantere giren ilk milli hava aracına kavuşmuş oldu.

Ancak bu gelişme, bu büyük başarı hikayesinin sadece ilk adımıydı. Sahada çalışmaya devam eden Bayraktar ailesi, sahada terörle mücadele eden komutanların talep ve yönlendirmeleri doğrultusunda geliştirilen sistemleri birbiri ardına geliştirmeye ve Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine sokmaya başladı.

Bu kapsamda öne çıkan projelerden biri de Malazgirt Döner Kanat Mini İnsansız Hava Aracı oldu. Sahada terörle mücadele eden komutanlardan aldığı bilgiler ve çalışmalar sonucunda Baykar, terörle mücadelede kullanılmak üzere otomatik uçuş özelliklerine sahip helikopter platformu geliştirmeye başladı.

Bu taleplerin ardından Malazgirt İHA sistemi, dünyada ilk kez Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılan mini robotik helikopter sistemi olarak 2009 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterine teslim edildi.

Bu sırada Baykar, bu sistemlerden ve sahadan öğrenilen geliştirmelerini yeni platformlara ekledi ve TB2 yolculuğu şekillenmeye başladı.

2007 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından Taktik İnsansız Hava Aracı Geliştirme Programı için yapılan proje çağrısına katılan firmalardan biri de Baykar oldu.

Bu program doğrultusunda Türkiye, 35 kg faydalı yük taşıyabilen, 18 bin fit irtifada 10 saat uçuş yapabilen ve 150 kilometre haberleşme menzili olan bir İHA sistemi geliştirilmesi talebinde bulunmuştu.

Baykar tarafından bu hedef doğrultusunda geliştirilen ilk prototip, ilk uçuşunu 2009 yılında Keşan Havalimanında gerçekleştirdi. Prototip 2009 yılında resmi kabullerden geçerek 2010 yılında onay aldı.

Tarihler 2014'ü gösterdiğine ise dünyadaki İHA ve SİHA sürecine damga vuracak olan Bayraktar TB2 de ilk uçuş gerçekleştirildi.

Bayraktar TB2, ihale aşamasında 10 saat havada kalma ve 18 bin fit irtifada uçuş gerçekleştirme şartlarına karşılık Edirne Keşan Askeri Havaalanında yapılan uçuş testlerinde 24 saat 34 dakika havada kalarak ve yine 27 bin fit irtifaya çıkarak Türkiye havacılık rekorlarına imza attı.

2015 yılına gelindiğinde ise Bayraktar TB2 artık yerli ve milli unsurlarla silahlandırılarak SİHA olma özelliğine sahip oldu.

Bayraktar TB2 SİHA'lar bu gelişmelerden sonra Fırat Kalkanı Harekatı, Zeytin Dalı Harekatı, Barış Pınarı Harekatları başta olmak üzere terörle mücadele operasyonlarında aktif olarak görev aldı ve Türkiye'nin terörle mücadelesini yeni bir noktaya taşıdı.

Bayraktar TB2 SİHA'lar bu sırada, terörle mücadelenin yanı sıra kardeş ülke Azerbaycan'ın Karabağ zaferi ve Türkiye'nin Doğu Akdeniz hamleleri ve Mavi Vatan için kritik olan Libya'da da kendisini kanıtlayarak dünyanın gündemine oturdu.

Operasyonel başarısıyla birlikte dünyanın dikkatini çeken Bayraktar TB2 SİHA'lar, resmi açıklamalara göre şu anda dünyanın yaklaşık 30 ülkesine ihraç edilerek dünyada eşi benzeri olmayan bir başarıya imza attı.

2003 yılında AK Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iradesi ile alınan Savunma Sanayii İcra Komitesi kararları ve Gabar Dağı'nın eteklerinde kurulan bir konteynır ile başlayan İHA yolculuğu, bugün gelinen noktada Kızılelma'dan TB3'e Akıncı'dan Aksungur'a kadar dünyaya örnek olacak çok sayıda proje ile yoluna devam ediyor.

Sonuç:

Bütün bu veriler ışığında görülmektedir ki Türkiye; Kıbrıs Barış Harekatı ile yaşadığı ambargo sürecinden sonra başladığı savunma sanayinin millileştirilmesi yolculuğunda 2002 yılından sonra yeni bir döneme girmiştir.

2002 yılında Türk Savunma sanayisi başlığında sadece 62 savunma projesi yürütülürken bugün yaklaşık 750 savunma sanayi projesi yürütülmektedir. Projelerin hacmi ise, 5,5 milyar dolardan 70 milyar doların üzerine çıkarılmıştır. Ayrıca aynı dönemde, sektörde faaliyet gösteren firma sayısı 36 iken bugün 2000’in üzerinde firma sektörde faaliyet göstermektedir.

Bütün bu gelişmeler ve Türk savunma sanayisinin ortaya çıkardığı çarpıcı ürünler, Türkiye'nin terörle mücadeleden dış politikaya kadar çok sayıda başlıkta büyük bir güç çarpanı elde etmesini sağlamıştır.

Bu durum da şüphesiz, çeşitli çevrelerde rahatsızlık uyandırmış ve Türkiye'nin projeleri ve projelerin hayata geçmesini sağlayan iradenin hedef alınmasına neden olmuştur.

Terörle mücadele için "Eskiden JİTEM vardı, şimdi aynı görev için SİHA'lar var" ifadelerini kullanan sözde vekillerden, "SİHA'lara dokunacağız" diyen parti liderlerinin tehditlerine kadar çok sayıda açıklama, bu çevrelerin rahatsızlığını açıkça göstermektedir.

Bütün bunlar; Türkiye, tam bağımsızlık yolunda emin adımlarla ilerken, yerli ve milli savunma sanayisinin gücünün devamının yine ancak yerli ve milli karar alıcılar ve şirketler tarafından yürütülebileceği de ortaya koymaktadır.

Tartışma