gdh'de ara...

War on the Rocks: Türkiye'nin bölgedeki etkin politikası ve tahıl anlaşmasının geleceği

Bir NATO üyesi olarak Türkiye, Karadeniz'in önde gelen oyuncusu olmaya hazır görünüyor. Ankara; tahıl anlaşması dahil olma üzere, hem bölgesel gerilimleri yönetme hem de çıkarlarını koruma stratejisi ile hareket ediyor.

1. resim

Hem ABD hem de Türkiye, Ukrayna tahılının dünyaya yeniden akmasını sağlamak için yoğun çaba sarfediyor. Ancak bazı konuda bazu anlaşmazlıklar var.

Putin, diğer hususların yanı sıra Rus bankalarının SWIFT uluslararası ödeme sistemine geri dönmesini talep ediyor. Rusya'nın Soçi kentinde kendisiyle görüşen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu konuda Putin ile aynı fikirde görünüyor.

Ancak ABD aynı fikirde değil ve alternatifler arıyor.

Rusya'yı dışarıda bırakan yeni bir alternatif rota, Rusya'nın küresel gıda fiyatları üzerindeki etkisini mümkün olduğunca azaltacaktır. Gemilerin bu ikinci tahıl koridorundan güvenli geçişini sağlama ihtiyacı, Türkiye'nin tarafsızlığına ters düşmeden ABD ve müttefiklerinin Karadeniz'deki varlığını güçlendirmek için de bir fırsat yaratacaktır.

ABD Avrupalı müttefikleriyle birlikte çalışarak bu yeni rotayı oluşturmak üzere mayın tarama gemilerini bir NATO üyesi ve Türkiye'nin yakın ilişkiler içinde olduğu bir Karadeniz ülkesi olan Romanya'ya transfer edebilir. Mayın tarama gemileri tamamen savunmaya yöneliktir ve Rus donanması için bir tehdit oluşturmazlar.

Bu gemiler Montrö Sözleşmesini ihlal etmeden Türkiye'nin kontrolündeki İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçebilir ve Karadeniz'in batı kıyısını izleyen bir rota üzerinden tahıl ihracatını kolaylaştırabilir.

Türkiye'nin etkin politikası

Washington tarihsel olarak Karadeniz bölgesinde Türkiye'nin görüşlerine saygılı olmuştur. Ankara ise gemilerin Akdeniz'den Karadeniz'e geçişini düzenleyen 1936 tarihli Montrö Sözleşmesi'ni titizlikle uygulamaktadır.

Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcında Ankara, Rus savaş gemilerinin boğazlardan geçişini yasakladı ve kritik bir karar alarak boğazları kapattı.

Bir NATO üyesi olan Türkiye, bu çatışmadan Karadeniz'in önde gelen oyuncusu olarak çıkmaya hazır görünüyor. Ukrayna'daki çatışma başladığından bu yana Türkiye, her iki tarafla da ilişki kurarak kendi iç çıkarlarını ilerletmek için etkin bir politika izlemeye çalıştı.

Bu yaklaşım Ankara'nın bir yandan Ukrayna'ya silah satmasına, diğer yandan da Rusya'nın Batı yaptırımlarından kaçmasına dolaylı olarak yardım etmesine olanak sağladı. Rusya ve Türkiye, uzun zamandır simbiyotik ilişkiler sürdürüyor ve bu ilişkiler savaşın bir sonucu olarak daha da gelişti.

Türkiye aynı zamanda artık seyahat için çok az alternatifi olan Rus turistler tarafından tercih edilen bir turizm destinasyonu haline geldi. Bu ekonomik ve enerji konusundaki sinerji, Türkiye'nin Karadeniz'e yönelik dış politikasını tamamlıyor. Türkiye ve Rusya gerilimin tırmanmasını önlemek için gerginlikleri usta bir şekilde yönetiyor.

Örneğin Ankara, insansız hava aracı üretiminden donanma korveti üretimine kadar çeşitli savunma projelerinde önemli işbirliği yaptığı Ukrayna ile ilişkilerini korurken Moskova ve Kiev arasında arabuluculuk yapmaya çalışıyor.

Şimdi Ankara'nın tercihi Rusya'nın Birleşmiş Milletler destekli tahıl anlaşmasına geri dönmesi olacaktır. Bu Ankara'ya uluslararası nakliyat için rahatlık sağlayacak ve Türkiye'nin tarafsızlığını da haklı çıkaracaktır.

Tahıl anlaşmasının bir üyesi olarak Türkiye, Rusya'nın SWIFT ödeme sistemindeki pozisyonunu savunabilir ve kendisini dürüst bir komisyoncu olarak kabul ettirebilir. Türkiye ayrıca, Rusya'dan doğalgaz ihracatı ve ödemeleri konusunda taviz alabilir ve Erdoğan da küresel bir krizi çözdüğünü iddia edebilir. Bu durum, Erdoğan'a hem ülke içinde hem de küresel sahnede fayda sağlayabilir.

Türkiye'nin endişelerini göz ardı etmek

Türkiye, hem Ukrayna'nın hem de Rusya'nın zayıflığını kendi lehine kullanabilecek kadar esnek bir politika oluşturmuştur.

Ancak ikincil bir tahıl rotası, Türkiye'nin Rusya ve NATO müttefikleri üzerindeki etkisini azaltacaktır. Bu da ABD ve Avrupalı müttefiklerine, tahıl krizini yönetme ve NATO'nun Karadeniz'deki varlığını arttırma fırsatı verecektir.

Ukrayna hükümeti ise Odessa'dan başlayan ve dört kıyı ülkesinin batı kıyılarını kucaklayan ikinci bir güzergâhı destekliyor. Bu ülkeler; Moldova, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye. Kiev ayrıca bu rotadan geçen gemilerin sigorta masraflarını karşılamayı da teklif etti.Böylece Moskova'nın seçici tehditler kullanarak nakliye fiyatlarını engelleyici seviyelere çıkarmasını engellemiş olacak.

Ankara ise ilk anlaşmaya geri dönülmesi ya da Rusya'nın Türkiye'ye tahıl ihraç etmesini sağlayacak alternatif bir ikincil ihracat rotası için doğrudan Moskova ile görüşüyor. Bu plana göre, tahıl ihracatı Katar tarafından sübvanse edilecek, Türkiye'de un haline getirilecek ve ardından Afrika'ya gönderilecek.

Türkiye yönetimi Rusya destekli bu girişimi onaylamadı ancak Erdoğan geçen hafta Soçi'de Putin'le yaptığı görüşmenin ardından bu anlaşmayla ilgili müzakerelerin sürdüğünü güçlü bir şekilde ima etti.

Ağustos 2023'te Kiev'den konuşan Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ülkenin Rusya destekli bir anlaşmaya olan ihtiyacı ortadan kaldıracak bir anlaşmaya karşı olduğunu yineledi.

Fidan yaptığı açıklamada;

"Şu anda tahıl ihracatı için alternatif yollar arandığını biliyoruz. Ancak bu yolların asıl girişime alternatif olamayacağını ve riskler içerdiğini de görüyoruz.”

ifadelerini kullandı.

Buna rağmen Ankara, NATO'nun Karadeniz'e kıyıdaş ülkelerini güçlendirmek için kullanılabilecek bir dili kabul etti.

NATO'nun 2023 Vilnius Zirvesi Bildirisi'nin 79. Maddesi;

“Karadeniz bölgesi İttifak için stratejik öneme sahiptir. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş bu durumu daha da belirginleştirmiştir. Müttefikler olarak, Karadeniz bölgesinde güvenlik, emniyet, istikrar ve seyrüsefer serbestisini korumayı amaçlayan bölgesel çabalara ve uygun olduğu hallerde 1936 Montrö Sözleşmesi de dâhil olmak üzere süreçlere desteğimizin devam edeceğinin altını çiziyoruz. Bölgedeki gelişmeleri daha fazla izleyip değerlendirecek ve özellikle güvenliğimize yönelik tehditlere ve uygun olduğu hallerde bölgedeki ortaklarımızla daha yakın işbirliği için potansiyel fırsatlara odaklanarak durumsal farkındalığımızı arttıracağız.”

şeklindedir.

Bu açıklama açıkça bir uzlaşı dilidir. Bununla birlikte, durumsal farkındalığın arttırılmasına odaklanılması, müttefik Karadeniz donanmalarının oluşturulmasına yardımcı olacak geniş bir çabayı destekleyebilecek önemli bir yakınlaşma noktasıdır.

Sonuç

Türkiye'nin; Rusya, Karadeniz ve Rusya-Ukrayna savaşı konusunda net ve anlaşılması kolay bir politikası var.

Ankara her iki taraf ile de dengeli bir politika yürüterek, hem kendi ekonomik çıkarlarını geliştirmek hem de bölgesel gerilimi yönetmek için hareket ediyor.

Sonuç olarak Türkiye, NATO'yu Karadeniz'den uzak tutarken, Moskova'dan da taviz kopararak fayda sağlıyor. Bu anlamda, Türkiye'nin politikası, Ankara için büyük bir başarı olmuştur. Amerika'nın da Karadeniz'e ilişkin Türk politikasına karşı sergilediği saygılı yaklaşım anlaşılabilir. Ancak, ABD'nin Ankara'ya tamamen boyun eğmesi pek mantıklı değil.

Yapılması gereken Montrö Sözleşmesi'nin şartlarına titizlikle uymak ve NATO'nun Karadeniz'deki varlığını güçlendirmek için Romanya mayın tarama gemileri göndererek Ukrayna'ya yeniden tahıl akışını sağlamaktır.

Tartışma