Washington Post: ABD, İsrail için uyguladığı güvenlik doktrinini Ukrayna için de uygulayabilir mi?

ABD ve Batı; sadece Ukrayna'yı değil, hukuka dayalı dünya düzenini korumak için mücadele ettiğini unutmamalı. Peki ABD, İsrail için uyguladığı güvenlik doktrinini Ukrayna için de uygulayabilir mi?

1. resim

ABD'nin önde gelen yayın organlarından Washington Post, artık 17 ayını geride bırakan Rusya-Ukrayna savaşının geleceğini değerlendirdiği bir analiz yayınladı.

1990'ların başında ABD ve İngiltere'nin baskısı ile Ukrayna'nın nükleer stoklarını Rusya'ya devrettiği hatırlatılan analizde, gelinen noktada Ukrayna'nın hayatta kalmasının dünya düzeninin de hayatta kalması anlamına geldiği tespitinde bulunuldu.

Analizde ayrıca, G7 ülkelerinin Ukrayna'ya yardım konusunda taahütler verdiği ancak ABD'nin yine de yeni bir adım atarak İsrail ve Tayvan'a uyguladığı tarzda bir güvenlik yaklaşımını ortaya koyması gerektiği belirtildi.

İşte Washington Post'da yayınlanan analiz:

Washington ve Londra'nın baskısı altındaki Kiev hükümeti 1990'ların başında, o zamanlar dünyanın en büyük üçüncü nükleer cephaneliği olan Sovyet sonrası nükleer cephaneliğinden vazgeçmeyi ve imha edilmek üzere Rusya'ya devretmeyi kabul etti.

Karşılığında ise ABD ve İngiltere, Rusya'nın Ukrayna'nın egemenliğine ve mevcut sınırlarına saygı göstereceğine ve Ukrayna'ya karşı "güç kullanma tehdidinden ya da güç kullanmaktan kaçınacağına" dair, gerçek bir garantiden uzak olan cılız güvenceler aldı.

Nitekim bu güvence, üzerinden geçen çeyrek asrın ardından kötü sonuçlandı. Kiev o zaman nükleer silahlarını elinde tutmuş olsaydı, bugün muhtemelen Moskova'nın işgalci güçlerine karşı varoluşsal bir savaş veriyor olmayacaktı.

Dünyanın önde gelen demokrasileri, Ukrayna'ya gelişmiş silahlar, gelişmiş eğitim ve istihbarat paylaşımı sağlamak için "kalıcı" bir taahhüt vereceklerini belirtiyor. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Kanada, Almanya, Fransa, İtalya ve Japonya'dan oluşan G7, her ülkenin Kiev ile ikili bir anlaşmaya vararak "Ukrayna'yı şimdi savunabilecek ve gelecekte Rus saldırganlığını caydırabilecek sürdürülebilir bir güce" sahip olmasını sağlamayı amaçladıklarını belirtiyor.

Bu taahhüt Batı'nın Ukrayna stratejisinde kritik bir unsurdur. Zira Ukrayna 15 yıldır olduğu gibi Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün bekleme odasında uzun süre kalacak gibi görünüyor ve Batı'nın bu süreçte Kiev'in ağır silah ihtiyacını karşılaması gerekiyor.

Bunu yapma sorumluluğu; G-7 ülkelerinin yanı sıra Ukrayna'nın Avrupa'daki küçük müttefiklerine ve özellikle de askeri kapasitesi diğerlerinin toplamından çok daha fazla olan ABD'ye düşmektedir.

Beyaz Saray ve Kongre'deki yetkililer Ukrayna'nın uzun vadeli savunmasını sağlamak için bir program hazırlamalıdır. Ukrayna'yı düzensiz ve öngörülemez yardım döngülerinden kurtarma gerekliliği savaşın bu kadar uzamasının ardından artık kaçınılmaz olmuştur.

Washington'un İsrail'e uzun süredir verdiği askeri destek, iki ülke arasında onlarca yıldır yürürlükte olan mutabakatın bir parçasıdır. Son olarak 2016'da güncellenen mevcut mutabakat, Yahudi devletine 10 yıl boyunca 5 milyar doları füze savunma sistemleri için olmak üzere 38 milyar dolarlık askeri yardım içeriyor.

Bunlar önemli rakamlar ve önemli miktarlar olarak görülebilir. Ancak Ukrayna'nın muhtemelen çok daha fazlasına ihtiyacı olacak.

Rusya'nın geniş çaplı işgalinden bu yana geçen 17 ay içinde ABD'nin Kiev'e taahhütleri, yaklaşık 45 milyar doları silah ve diğer güvenlik yardımları olmak üzere 80 milyar dolara yaklaşıyor. Bu rakam Ukrayna'ya yapılan toplam uluslararası yardımın neredeyse yarısı.

Washington'un İsrail ile yaptığı askeri anlaşma, ABD'nin standart kararlarında olduğu gibi senatonun üçte ikisinin desteğini gerektiren bir antlaşma hükmünde değil.

Benzer bir yaklaşım Ukrayna için de sergilenebilir mi?

Bu yaklaşım kesinlikle Ukrayna örneğinde de tekrarlanabilir Benzer bir prototip, ABD'nin Çin ile diplomatik ilişkilerini resmileştirmesinin ardından Tayvan güvenlik güvenceleri sunmak için 1979 yılında çıkarılan Tayvan İlişkileri Yasası'dır. Tayvan İlişkileri Yasası, bir Çin işgali durumunda ABD'nin askeri müdahalede bulunacağı sözünü vermekten kaçınmaktadır. Ancak Washington'a "Tayvan'ın yeterli bir öz savunma kabiliyetine sahip olabilmesi için gerekli olabilecek miktarda savunma malzemesi ve savunma hizmetini Tayvan'a sunma" taahhüdünde bulunmaktadır.

Avrupa Birliği önümüzdeki dört yıl boyunca Ukrayna'nın silahlandırılmasına yardımcı olmak üzere yaklaşık 22 milyar dolar değerinde yeni bir fon oluşturmaya çalışıyor. Bu, Batı'nın taahhüdünü daha kalıcı hale getirmek için iyi bir başlangıç olarak kabul edilebilir.

Biden yönetimi ve Kongre'de İsrail ve Tayvan modellerinde olduğu gibi bir çözümü gündeme getirmeli ve G-7'nin Ukrayna'yı Moskova'nın saldırılarından koruma sözünü yerine getirmelidir.

Ukrayna'nın Rusya'ya karşı mücadelesi, aynı zamanda dünyanın hukuka dayalı düzeninin temellerini tehdit eden bir tehlikeye karşı da yapılan bir mücadeledir. ABD ve Batı; sadece Ukrayna'nın hayatta kalması için değil, hukuka dayalı dünya düzenini de korumak için mücadele ettiğini unutmamalıdır.

Tartışma