World Politics Review: Türkiye'de muhalefetin performansı, dış gözlemcilerin umutlarını yerle bir etti

Türkiye'de muhalefetin beklenenden zayıf olan performansı, pek çok dış gözlemcinin umutlarını yerle bir etti. Erdoğan yeniden iktidarda kalmaya hazırlanıyor ve bu Türkiye'de demokrasiden sapma olduğunu gösteriyor.

1. resim

ABD merkezli, stratejik araştırma ve analizler yayımlayan yayın organlarından World Politics Review, 28 Mayıs'ta gerçekleşecek olan ikinci tur seçimlere dair bir değerlendirme yazısı yayımladı. 

"Türkiye'de muhalefetin beklenenden zayıf olan performansı, pek çok dış gözlemcinin umutlarını yerle bir etti." tespitine yer verilen analizde, dünyaya örnek olacak düzeyde bir katılım olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilme ihtimali ise "demokrasiden sapma" olarak nitelendirildi. 

İşte World Politics Review'de yayımlanan analiz:

Türkiye'deki seçim sonuçları, yalnızca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 20 yıldır yönetimine son vermek isteyen Türk seçmenleri için bir hayal kırıklığı olmadı.

Muhalefetin beklenenden daha zayıf olan performansı, Türkiye'nin politikalarının tersine dönmesini bekleyen pek çok dış gözlemcinin umutlarını da yerle bir etti.

Türkiye'nin seçim sonuçları, sadece ülkenin önemli bir bölgesel güç olması nedeniyle değil, aynı zamanda Erdoğan'ın yeni ortaya çıkan illiberal demokrasi modeli altında güç toplamanın yolunu arayan bir model haline gelmesi nedeniyle de önemliydi.

Tabii ki, Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçiminin nihai sonucu henüz belirlenmedi ve muhalefetin bir zafer elde etmesi için hala az da olsa bir şans var. Ancak oranlar kesinlikle Erdoğan'ın lehine görünüyor. Oyların yüzde 49'undan fazlasını alan Erdoğan'ın, Kılıçdaroğlu'nu yenmek için Sinan Oğan'ı destekleyenlerin sadece bir kısmını ikna etmesi gerekiyor.

Sonuç olarak, Oğan artık "kral yapıcı" olarak anılıyor. Ancak Oğan, desteğini muhalefete verse bile, muhtemelen seçmenlerinin tamamını Erdoğan'a karşı olmaya ikna edemeyecek.

Erdoğan ikinci tura zorlandı ve bu, muhalefet için bir teselli olabilir. Ancak Türkiye'nin neredeyse her sakininin, Erdoğan'ın kötü politikalarında etkilendiği bir zamanda, halk desteğinin dirençli kalması oldukça sıra dışı.

Bunlar arasında ilk olarak, Türkleri yoksullaştıran ve hayatı her zamankinden daha pahalı hale getiren yüksek enflasyon ve para birimindeki düşüş unsuru var.

Enflasyon yükselmeye başlayınca Erdoğan, yangını söndürmek için benzin kullanmakla eşdeğer olan faiz oranlarını düşürmekte ısrar etti. Enflasyon daha da arttı ve Kasım ayında yıllık yüzde 85'i aştı. Daha sonra ise yüzde 44'e kadar geriledi. Türk Lirası yüzde 44 değer kaybederek düşüşe geçti.

Ardından geçen Şubat ayında Türkiye ve Suriye'de 50.000'den fazla insanın ölümüne neden olan yıkıcı depremler yaşandı. Depremler elbette bir doğal afetti. Ancak uzmanlara göre, korkunç ölü sayısı kötü yönetimin bir sonucuydu. Ayrıca hükümetin, depremlere acil durum müdahalesi yavaş ve yetersizdi.

Bu gibi koşullar genellikle iktidarların siyasi kariyerleri sona erdirme eğilimindedir. Ancak Erdoğan kendisini ve hükümet tarzını öyle mükemmelleştirdi ki, dünya çapındaki "otokratlar" tarafından bile taklit edildi.

Erdoğan, zamanla iktidarı elinde tutmak için popülist söylemler kullandı ve kendini halkın gerçek sesi ilan etti.

Şaşırtıcı bir gidişatın dışında, Erdoğan en az beş yıl daha iktidarda kalmaya hazırlanıyor, o zaman iktidarda çeyrek asrı tamamlamış olacak ve belki de daha fazlası gelecek. Tek başına bu veri bile Türkiye'de demokrasiden bir sapma olduğunu gösteriyor.

Tartışma