Yas tutmak fotoğraflarda saklı: Miriam Yasta
Tatbikat Sahnesi'nin yeni oyunu 'Miriam Yasta' yas tutmanın fotoğrafla olan ilişkisini sorguluyor. Oyunda Ahmet Melih Yılmaz, tek kişilik performansıyla dikkat çekiyor.
Bazen acılar bir araya getirir bizi bir araya… Acılar derdimizi sorgulatır, acılar hayata karşı dik durmamızı sağlar. Giden gider, hatıralar ya da aklımızda fotoğraf kareleri kalır.
Erdal Beşikçioğlu’nun genel sanat yönetmenliğini üstlendiği Tatbikat Sahnesi, yeni oyunu ‘Miriam Yasta’yı izleyicilerle buluşturmaya başladı. Bir dönemin efsane dizisi ‘Çukur’da canlandırdığı ‘Timsah Celil’ karakteriyle bilinen, rol aldığı ‘Yeniden Leyla’ filmindeki performansıyla Adana Altın Koza Film Festivali’nden ‘Umut Veren Erkek Oyuncu’ ödülünü kazanan ve birkaç hafta önce ‘trans birey’ olduğunu açıklayan Ahmet Melih Yılmaz’ın rol aldığı oyun, tek kişilik performans oyunu olarak dikkat çekiyor. Yas tutmanın fotoğrafla olan ilişkisini sorgulayan oyun, tanımadığı kişilerin cenazelerine giden genç Miriam’ın yas tutma ve bu yasın anılarla beraber fotoğrafla olan ilişkisini izleyiciye sunuyor. Oyunun yönetmenliğini ise, ‘Gidion’un Düğümü’ oyunundaki performansıyla büyüleyen ve aynı zamanda oyunlardan yönetmenlik de üstlenen Elvin Beşikçioğlu gerçekleştiriyor.
Fotoğraf ve yas arasında bağ yakalıyor
Yaklaşık 1 saatlik süresinde tüm derdini fazlasıyla anlatan ve seyircisini de derdine dahil eden ‘Miriam Yasta’, yas ve fotoğraf üzerinden kurduğu bağ ile beni içerisine aldı. Aslında duygularımızı sorgulama seansı yaşatan oyun, yasın bu kadar takıntılı bir hale geliş sürecini ve bu takıntının kendini açma yolculuğuna tanık ettiriyor Oyunun başladığını anlamamız ise bir süre anlaşılmıyor. Çünkü bir ışık hareketiyle ya da bir uyarıyla değil de seyirciler arasında bir kıpırdanmayla ve müziğin başrollerden birisi olduğunu anlamamızla başlıyor oyun. İkili ‘karanlık oda’ ve oturma odası dekoruna sahip olan oyun, seyircisini cenazelere gittiğini fakat ağlamadığını ve yas tuttuğunu söyleyen bir kadının psikolojisine ortak ediyor. Ayda 8 tane cenazeye gittiğini söyleyen Miriam, dedesinin kendisine seslendiği isimle Miri, deney yapmadığını ve sadece uzun süredir içinde tuttuğu acının yasını cenazelerde tutabildiğini belirtiyor.
Bir süre sonra öğreniyoruz ki Miri, babaannesinin yasını tutuyor, gittiği cenazelerde onu hissediyor ve fotoğraflar çekip karanlık odada bu fotoğrafları ortaya çıkararak bir bakıma acısını yaşayabiliyor. Oyunu izlerken kendi zamansız kayıplarımızı ve acılarımızı hatırlıyoruz. Belki de yasımızı hatırlatan ve acımızın ne kadar hızlıca geçip gittiğini anımsıyoruz galiba. Bir hayatın bu kadar hızlıca kayıp gitmesi, acının hemen unutulup eğlenceye kendimizi kaptırmak ve bunun normal karşılanması… ‘Beraber yas tutmaya geleniniz var mı?’ diye sorarak aslında seyircisini de yas tutmaya ortak ediyor oyun. Oyunun en sevdiğim yanı, seyirciye uzak olmaması ve Miriam’ın seyirciye seslenerek onları da içerisine katılması oldu. Mesela bir yerde iki izleyiciye soru sorduğu sahnede, kimi zaman utandığımız şeylerin sorgulanması durumu çok güzeldi. Ayrıca Miriam’ın yas tutma sürecini seyirciye anlatırken bir yandan da o fotoğrafın ortaya çıkma sürecini yaşaması da çok güzel bir hikayeydi. Yanı aynı anda iki hikaye ortaya doğuyor ve mucizelere tanık oluyoruz. Oyun boyunca ‘üçüncü sıradaki çocuk kim?’ sorusunun peşine düşüyoruz mesela. Oyunun içindeki bu gizem kafamızı kurcalatan farklı bir detay oluveriyor bir anda…
Ahmet Melih Yılmaz’ın iç ısıtan performansı
Samimi ve içimizden biri olduğunu oyunculuk performansında her zaman hissettiren Ahmet Melih Yılmaz, sahnede yıldız gibi parlıyor. Karakterine o kadar bağlı ki, her an ne yapacağını çok iyi biliyor ve araya ufak doğaçlamalar da katarak oyuna bir zenginlik katıyor. Işık ve müziğin de genç oyuncuya yan karakter misali katkı sunduğunu belirtmeden geçmemek gerek. Özellikle yeşil, kırmızı ve sarı tonlardaki ışık dengesi çok iyi kurulmuş. Yılmaz’ın basketbol oynanmamasını anlatma ve düğünde ailesinin nasıl dans ettiğini anlattığını gösterme süreçleri çok güzeldi mesela. Miriam’ın hayatında yaşadığı ilginç süreçleri bu şekilde resmetmesi, oyunda kahkahaların artmasına ve izleyicinin daha çok katılmasına ortam sağlıyor.
Hayatımızdaki ‘acı’ kelimesini bolca sorgulatan ‘Miriam Yasta’ yasla var olan biri üzerinden bunu yaşatıyor. Son derece minimal bir havada oynanan oyun, iç denge yakalama sürecine farklı bir bakış açısı sağlıyor. Ahmet Melih Yılmaz’ın iç ısıtan performansına şahit olmak, fotoğraf ile yas arasında bağ yakalamak ve acı sorgulaması yaşamak isteyenler için kaçırılmayacak bir oyun.