Yenidoğan Çetesi sanığı: Hoca bana '500 gram zaten, çek fişini gitsin' dedi
Yenidoğan Çetesi davasında yardımcı hemşire tutuksuz sanık Batuhan Çetin, mahkemede yaptığı savunmada, hayatını kaybeden bir bebekle ilgili, "Hoca bana '500 gram zaten, çek fişini gitsin.' dedi. Ben de vicdanımı rahatlatmak için kalp masajı yaptım. Benim sanık değil tanık olmam gerekiyor." dedi.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere ertelendi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumunda savunma yapan Esenler Güney Hastanesi'nin yardımcı hemşiresi tutuksuz sanık Batuhan Çetin, ölen bebeklerin ailelerine başsağlığı diledi.
Esenler Güney Hastanesi'nde staj yaptıktan sonra tutuklu sanık Hüseyin Günerhan tarafından işe alındığını söyleyen Çetin, Günerhan gittikten sonra yerine tutuklu sanık Damla Atak'ın geldiğini ifade etti.
Çetin, yenidoğan yoğun bakımda işletme olduğunu bildiğini kaydederek, "Bunu tüm hastane biliyordu. Ben hemşire yardımcısı olarak çalıştım. Bebek Kaya öldükten 2-3 hafta sonra ayrıldım." dedi.
"Hoca bana, '500 gram zaten, çek fişini gitsin' dedi"
Yenidoğan yoğun bakımına geceleri genelde tutuklu sanık doktor İlker Gönen'in geldiğini belirten Çetin, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Kaya bebeğin ölümüne de doğumuna da şahit oldum. Bebek doğduktan sonra kimse müdahale etmedi. Yoğun bakıma alındı ve 2 gün sonra kanaması başladı. Gelmesi gerekenler hastaneye gelmeye tenezzül etmedi. Teslim aldığımızda bebek çok soğuktu. Monitör okumuyordu. Sorumluluğu hiçbir zaman kabul etmedim. Kendi üzerlerinden atmak için bebeğin ölümünü geceye bırakmak istediler. Damla Atak bana, 'Başım ağrıyor. Beni aramayın.' dedi. Gece doktoru bebeğin kötü olduğunu görmüştü. Bebek gece saatlerinde daha da ağırlaştı. Rıza Keykubad hocayı aradım, gelmesi gerektiğini söyledim. Hoca bana '500 gram zaten, çek fişini gitsin.' dedi. Ben de vicdanımı rahatlatmak için kalp masajı yaptım. Benim sanık değil tanık olmam gerekiyor. Ben yoldan geçen bir kişi kadar müdahalede bulundum. Yetkilerimde var mı yok mu onu da bilmiyordum. Yaşaması için çabam var ama ihmalden yargılanıyorum. Takdir sizindir."
Çetin, tutuklu sanık Rıza Keykubad'ın kaşesinin hastanede olduğunu ifade ederek, "Yoğun bakımda kamera vardı. Bir hemşire bacak bacak üstüne atsa, aranıp 'İndir bacağını.' denirdi. Kamera kayıtlarından bizi sürekli uyaran Müzeyyen'di (Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu)." diye konuştu.
Denetime gönderilen nöbet listesinin gerçeği yansıtmadığını, sadece bebek Kaya'nın öldüğü günkü listenin doğru olduğunu söyleyen Çetin, "Damla beni arayıp, 'Denetim geldi. Kaya bebekle ilgili 'Oktay geldi, müdahale etti diyeceksin.' dedi. Rıza Keykubad kendisini çocuk doktoru olarak tanıttı. Damla bana 'Çocuk doktoru.' dedi. Bunu söylerken tek ben yoktum, 3-4 kişiydik. Gıyasettin'i (Gıyasettin Mert Özdemir) 'simsar' olarak bilirim. Hastaları getiriyor olarak biliyorduk. Yüz yüze konuşmuşluğumuz yok. Damla Atak'la Gıyasettin sürekli iletişim halindeydi. Sanık Hüseyin Günerhan açık açık 'Ben Şeyhmus'um.' demiyordu ama kahvedeki adam onu doktor olarak biliyordu." ifadelerini kullandı.
"Evde yatmak daha rahat gelmiş demek ki"
Sanık Çetin, Damla Atak hastaneye geldikten sonra hiçbir şekilde yenidoğanda doktor görmediğini belirterek, "Evde yatmak daha rahat gelmiş demek ki. Doktora ben haber vermişim gelmemiş. Ben elimden geleni yapmışım, daha ne yapabilirim? Ölecek diye bırakılan bir bebekti Kaya bebek." dedi.
Davanın sanıklarından Hüseyin Günerhan, sanık Çetin'e "Kendini hastalara doktor olarak tanıtıyor muydun, tanıtmıyor muydun?" sorusunu yöneltti.
Çetin, "Beni bu tipte doktor olarak tanıtsam inanacak bir kimse var mı acaba? Bakın tipime, 2 yıl önce daha küçük gösteriyordum. Tüm hastalar beni asistan hemşire olarak tanıyordu zaten." yanıtını verdi.
"Yolsuzluk orada başladı"
Esenler Güney Hastanesi'nin mesul müdürü olan tutuksuz sanık doktor Ali Dirik, Medisense şirketini daha önce hiç duymadığını öne sürdü.
Hemşire bulma konusunda sıkıntı çektiklerini kaydeden Dirik, Fırat Sarı'ya hastaneden ulaşıldığını, danışmanlık hizmeti adı altında tanışıldığını belirtti.
Dirik, bir gün boş ilaç kutularını görünce hemşireleri çağırdığını belirterek, "Hemşirelere, 'Bu ilaçları uyguladınız mı?' dedim, 'Hayır' dediler. Kullanmadıklarından emin oldum. Fırat Sarı'yı arayarak, 'Bunlar SGK'ya fatura edilmiyor.' dedim. Yolsuzluk orada başladı. Dosyaları incelemeye başladım. Eksiklik vardı. Fırat Sarı'ya eksik dosyaları getirmesini söyledim. Birazını getirdi. İlaçları tarif etmesini söyledim. Tarif edemedi. Hastaneye geldi, tartıştık. Bana, 'Savcı tanıdığım var.' dedi. Ben de artık danışmanlık hizmeti almamaya karar verdim. Onların hemşirelerini işten çıkardım." dedi.
Ardından yenidoğan yoğun bakımını yeniden düzenlediğini söyleyen Dirik, "Damla Atak'ı sorumlu yaptım. Gündüz doktor Oktay Bey vardı. Şeyhmus Bey'in ayrılması için ihbar süresi vardı. Şeyhmus Bey'in istifasının olduğu gün başka bir doktorun girişini yaptım. Şeyhmus Bey danışmanlık şirketinden gelmişti. Birini bulmadan Şeyhmus'u gönderemezdim. Bulduğum gün gönderdim. Şeyhmus'un yasal sorumlulukları vardı." diye konuştu.
"O saatte kimse o hastanın riskini almazdı"
Dirik, Kaya bebekle ilgili gece gebelik zehirlenmesi olduğu gerekçesiyle arandığını belirterek, "Farklı yerleri aramışlardı. İstanbul'da yer bulunmaması imkansız ama o saatte kimse o hastanın riskini almazdı. Doktorlar korkuyor artık, 'Ben alırım.' dedim. Öğrendim ki bebek 500 gram doğmuş, anne stabil gidiyor. İkinci gün de Oktay Bey gündüz bebeğe baktı. Ben anneye bakarken anne biraz toparlandı. Damla'ya, 'Siz bebeğe ne yaptınız, ne ettiniz?' dedim. 'Oktay Bey'le gerekeni yaptık.' dedi. Anneyi taburcu ettik." ifadelerini kullandı.
Sanık Dirik, aynı gün saat 11.00 sıralarında denetleme ekibinin geldiğini anlatarak, "Denetim esnasında bir savcı sohbeti geçiyor. Evrakta Yavuz Engin yazıyor, Büyükçekmece yazıyor. Fırat Sarı bana 'Savcı tanıdığım var.' demişti. Ben de o zaman o savcı bu savcı dedim." diye konuştu.
Hastanenin bulunduğu yerin Bakırköy'e bağlı olduğunu kaydeden Dirik, denetimdeki söz konusu evrakın Bakırköy'den gelmesi gerektiğini söyledi.
Dirik, savcıyla ilgili konuşmasının yer aldığı tape kaydının sorulması üzerine, "Bu Fırat Sarı'nın kulağına gitsin diye söyledim. " dedi.
Kaya bebeğin öldüğü gece kimin nerede çalıştığını bilemeyeceğini dile getiren Dirik, "Ben sadece erişkin yoğun bakıma girerdim. Acil bir durumda kimi arayacaklarını bilirlerdi. En kötü bana ulaşırlardı." ifadelerini kullandı.
Esenler Güney Hastanesi'nin sahibi tutuksuz sanık Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu da savunmasında, hastanedeki doğum sayılarının artması üzerine doktor ihtiyacı oluştuğunu belirtti.
Danışmanlık ücretlerine baktıklarını ancak anlaşamadıklarını ifade eden Yurtoğlu, "Bir arkadaşımın önerisiyle Fırat Bey'i aradım. Hastaneye geldi, konuştuk. Birçok hastaneye danışmanlık hizmeti verdiklerini söyledi. Ben neonatologlarının da olduğunu öğrenince memnun oldum. Başhekim Ali Bey'de arayış içindeydi. Kendisini çağırıp danıştım. Ali Bey'le de tanıştırdık kendilerini. Kabul ettik ve süreç başladı." dedi.
"Olağanüstü denetimde de savcı Büyükçekmece'den gelince şikayeti onun yaptığını düşündüm"
Yurtoğlu, danışmanlık şirketiyle ilgili sıkıntılar olunca Ali Dirik'in gelip, "Uyardık, bir de siz konuşun." dediğini belirterek, "Ben de Fırat Bey'i görüşmek için çağırdım. Konuşurken başhekimi tehdit etmeye, hakaret etmeye başladı. Başhekimimiz, 'Bir türlü ilacı izah edemiyorsun.' diye bağırdı. O da 'Böyle bir şeyi kabul etmiyorum.' dedi. Ben de 'Tamam artık sizinle çalışmıyoruz.' dedim. Fırat Bey daha önce, 'Merak etmeyin tanıdıklarım çok. Büyükçekmece'de savcı tanıdığım var.' demişti. Olağanüstü denetimde de savcı Büyükçekmece'den gelince şikayeti onun yaptığını düşündüm. Akşam kendisini aradım, 'Şikayeti sen yaptın değil mi?' diye sordum.'' ifadelerini kullandı.
Danışmanlık sürecinde hastalardan şikayet almadıklarını kaydeden Yurtoğlu, "Ödemeler için Fırat Sarı hastaneye fatura kesiyordu. Ödemeyi Medisense şirketine yapıyorduk. Faturalarda çok para olmuyordu, 30-40 bin lira gibi rakamlardı. Fırat Sarı ile anlaşmayı bitirmemizin asıl nedeni SGK'nın ödemediği ilaçlardı. Sonrasında çok üzüldüm, arayıp 'Sen yaptırdın.' dediğim için. O yapmamış." diye konuştu.
Yurtoğlu, ilaçlarla ilgili hastanede sorun olup olmadığının sorulması üzerine, "İspat edemediğinizde şikayet de edemiyorsunuz." dedi.
Kamera kayıtlarının olmama nedeninin sorulmasına karşılık Yurtoğlu, "Bilgim yok. Böyle bir talimatım da olmadı. Geceleri hapçı tipler geliyordu, çalışanlara zarar veriyorlardı. Emniyet bize 'Kamera koyun.' dedi. Kamerayı mecburiyetten koyduk." yanıtını verdi.
Yurtoğlu, hastaneye hiçbir cihazı, malzemeyi almamazlık etmediğini, kendisinin de orada 5 kez ameliyat olduğunu, torunlarının da bu hastane doğduğunu, vicdanlı biri olduğunu ve kimsenin zarar görmesini istemediğini söyledi.
Mahkeme başkanının, "Vicdanlı olduğunuzu söylediniz. Bu olaylardan sonra Ali Bey'e 'Bu olayı araştır.' dediniz mi?" sorusu üzerine Yurtoğlu, "Kadın doğum doktorumuz böyle şikayetler olunca çok üzüldü, 'Abla keşke almasaydık hastayı, başın belaya girdi.' dedi. Ben hiçbir doktoruma müdahalede bulunmam. Bu, bebeğin değil annenin hayatının kurtarılmasına yönelik bir davranış." diye konuştu.
Sanık Yurtoğlu, örgüt suçlamasını hiçbir şekilde kabul etmediğini belirterek, "SGK'yı zarara uğratmak gibi çabam olamaz. Zaten bebek yoğun bakım çok getirisi olan bir yer değildi. Takdir sizin." dedi.
Dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 18 tutuksuz sanığın savunması alınmış oldu.