12 başlıkta yabancıların Türkiye'deki yasal güvenceleri

Ortadoğu’nun batısında yer alan Türkiye, kendini tam anlamıyla Ortadoğu’nun ortasında buldu.

1. resim
30.08.2022

2010 yılının sonunda hafızalarda derin yer eden medya akını ile gündemlerimize oturan Arap Baharı, Türkiye için de kaçınılmaz bir göç sahnesine zemin hazırladı. Söz konusu etki ile Ortadoğu’nun batısında yer alan Türkiye, kendini tam anlamıyla Ortadoğu’nun ortasında buldu. Sadece stratejik konumuyla değil toplumsal hoşgörünün de etkisiyle 2011 yılının ortalarında sınır komşusu olan Suriye’de artan sivil katliamlarına karşın Türkiye çok sayıda sığınmacıya kapılarını açtı.

Türkiye’ye gerçekleşen düzensiz geçişlerin ve zamanla yerleşen sığınmacı kültürünün ardından birçok şehir merkezinde Arap nüfuslu mahalleler kendiliğinden oluştuğu gibi maddi koşulları sağlayan sığınmacıların da bir kısmı vatandaşlık hakkı elde etti. Ülkemizde Geçici Koruma Statüsü verilerek ikamet edebilen Suriyeli nüfusun kimi illerde yerli nüfusa yaklaştığı görülürken Türkiye’nin hukuk devleti olmasının bir sonucu olarak, sınırları içerisinde yaşayan geçici koruma altındaki nüfusa eğitim, sağlık, barınma gibi kimi temel ve sosyal hakların tanınmasıyla birlikte iç hukukunda da buna ilişkin düzenlemelerin yapılması gerekliliğini doğurdu.

Mülteci konusu kimi zaman muhalif siyasi liderlerin politikaları arasında kaba tabirlerle yer alsa bile Türk Hukuku bu manada birçok güvenceyle Avrupa ve bölgede birçok göçmen için gerçek bir koruyucu rolünü üstleniyor.

Statüleri ne olursa olsun çeşitli haklara sahipler

Türkiye Cumhuriyeti Anayasal olarak mülteci ya da geçici koruma statüsüne sahip olan göçmenleri yasalarla koruduğu gibi Birleşmiş Milletler nezdinde mültecilerin uluslararası ve ulusal hukuktan doğan pozitif yükümlülüklerini yerine getirebilmesine dair birçok imkan sunmuştur. Bu alanda sunulan imkanların tamamı yine Türk Hukuku’ndan doğmaktadır. Mülteci, yabancı, yabancı gerçek kişi ve şartlı mülteci gibi kavramlarla ülkemizde yer alan yabancı uyruklu kimselerin hak sahibi olduğu konuları gdh takipçileri için inceledik.

İşte 12 maddede Türk Hukuk'unda yabancı hakları

Geri Göndermeme İlkesi – Yaşam Hakkı - İşkence ve İnsanlık Dışı Muamelelere Maruz Kalmama Hakkı- Yerleşme ve Seyahat Özgürlüğü - Hak Arama Özgürlüğü – Eğitim Hakkı – Çalışma Hakkı – Aile Birleşimi – Sağlık Hakkı - Kişisel Verilerin Gizliliği ve Kişisel Verilere Erişim Hakkı - Kişiye Hukuki Bir Statünün Sağlanması - Kişisel Kayıtlar ve Gerekli Belgelerin Sağlanması olmak üzere sıralanan bu tanınmış hak ve güvence maddelerinin merkezinde Cenevre Sözleşmesi yer alıyor.

yabancıların yasal güvenceleri
yabancıların yasal güvenceleri

Geri göndermeme ilkesi

Türkiye’nin taraf olduğu başta Cenevre Sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmeler Türkiye’deki hukuk sisteminde de geri göndermeme ilkesinin iç hukukta da benimsenmesinin yolunu açtığı görülüyor. Dolayısıyla Cenevre Sözleşmesi’ndeki coğrafi sınırlamadan kaynaklı bir farklılık olmadan Türkiye bu ilkeyi Avrupa dışından gelenlere de uygulamak durumunda. Geri göndermeme ilkesine eş olarak da Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’un (YUKK) geri gönderme yasağı başlıklı 4. Maddesi; “Hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabii tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez” ifadesiyle sığınmacıların geri gönderilmelerine ilişkin kıstası gözler önüne koyuyor.

İşkence ve insanlık dışı muamelelere maruz kalmama hakkı

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) İcra Komitesi’ne göre kitlesel akınla yurtlarını bırakıp trajik kaçış öykülerine sahip olan sığınmacıların, anlayış ve sempati gerektiren kişiler olarak muamele görmesi gerektiği dikkat çekiyor. Bu kişilerin ne ülkeye kaçak girdikleri için ne de başka bir sebeple, insanlık dışı ve onur kırıcı muamelelere maruz bırakılmamaları gerektiği bu yükümlülüğün, işkence yasağının uluslararası hukuk kuralı olmasının mutlak gereği olduğu yine Türk Hukuku’nun mülteci konusuna bakış açılarından biri arasında. Ayrıca bu yükümlülük Anayasanın 17. Maddesi 2. Fıkrasında, kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabii tutulamayacağı düzenlenmiştir.

Kişiye hukuki bir statünün sağlanması

Uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri, bir sözleşme hükmü hâline getirilmeksizin, kişinin hukuk öznesi olarak tanınmasıdır. Yani hiçbir devlet Türkiye’de, vatandaş veya yabancı herhangi birini kişi olarak kabul etmekten ve hukuk öznesi olarak tanımlamaktan imtina edemez.

yabancıların Türkiye'deki yasal güvenceleri
yabancıların Türkiye'deki yasal güvenceleri

Kişisel kayıtlar ve gerekli belgelerin sağlanması

2000 yılındaki mülteci ve sığınmacıların kaydedilmesine ilişkin İcra Komitesi kararına göre, kişinin geri göndermeye ve zorunlu askerliğe gönderilmesine karşı korunması, temel haklara erişiminin sağlanması, aile birleşimi, özel ihtiyaç sahiplerinin ve ihtiyaçlarının belirlenmesi için kayıt işlemi önem arz etmektedir. Kayıt süreci, kolayca ulaşılabilecek şekilde, kişilerin onur ve güvenliklerine uygun, tehdit etmeyen, tarafsız ve profesyonel biçimde yürütülmelidir. Geçici Koruma Yönetmeliği’nde düzenlenen haklara ve hizmetlere erişim için kayıt kilit nokta oluşturmaktadır. Sadece bu kayıtlar sahibine Türk vatandaşlığına başvuru hakkı tanımaz.

Yaşam hakkı

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2’nci maddesine göre herkes hukuken korunan yaşam hakkına  sahiptir. 1980 Anayasası’nın 17. Maddesine göre ise herkes, yaşama, maddi ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Devletin bireye karşı sahip olduğu yükümlülük, bir kitle veya akın hâlinde gelen kitleden herhangi biri söz konusu olduğunda değişmez. “Bu nedenle uluslararası korumaya ihtiyaç duyanlara, geçici koruma için Türkiye sınırını geçmeye çalışanlara ve geçici koruma altına alınmış olanlara yaşam hakkının getirmiş olduğu bütün yükümlülüklere ve bu konudaki uluslararası sözleşmelere uygun davranılması gerekmektedir.”

Yerleşme ve seyahat özgürlüğü

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ek 4 Numaralı Protokol’ün 2. Maddesinin 3. ve 4. fıkralarına göre, yerleşme ve seyahat özgürlüğü beli bazı alanlarda bir demokratik toplumda kamu yararının haklı kıldığı ve yasaya uygun olarak öngörülmüş sınırlamalara tabii tutulabilir. Geçici Koruma Yönetmeliği, koruma altındakilerin, geçici barınma merkezlerine sevkini öngörmektedir. BMMYK’nın Eylül 2021 faaliyet raporunda; Suriyelilerin %98’inden fazlasının 81 ilde ev sahibi toplumla bir arada yaşamakta, %1,5’i ise GİGM yönetimindeki 7 Geçici Barınma Merkezi’nde kalmakta olduğu belirtilmiştir. Yönetmeliğe göre geçici korunanların, Genel Müdürlükçe belirlenecek illerde kalmalarına izin verilir. Geçici barınma merkezi dışında kalanlar ise valilikler tarafından belirlenecek yerlerde kalabilirler. Bu düzenlemeler, Türkiye’de şartlı mülteciler için öngörülmüş olan, üçüncü ülkeye yerleştirilenlere kadar uydu kentlerde zorunlu ikamet şartının, geçici koruma altındaki kişilere başka açıdan uygulanması olarak da yorumlanabilir. Geçici koruma altındaki bireyler, kayıtlı oldukları şehirden başka bir şehre gitmek istediklerinde kayıtlı oldukları İl Göç İdaresi’nden yazılı seyahat izni almak zorundadırlar. Bu durum uygulamada birçok hak ihlâline neden olmaktadır.

Hak arama özgürlüğü

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) Madde 81’de başvuru sürecindeki başvuru sahibinin veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin başvuru iş ve işlemleriyle ilgili olarak, ücretleri kendilerince karşılanması kaydıyla avukat tarafından temsil edilebileceklerini, avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayan başvuru sahibi ve uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin, yargı önündeki başvurularında adli yardım hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanabileceğini ve sivil toplum kuruluşları tarafından sağlanan danışmanlık hizmetlerinden faydalanabileceklerini belirtmiştir.

Anayasa 36. Maddesinde: “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiş, hak arama özgürlüğüne herhangi bir sınırlama getirmemiştir. Yabancılar için ceza yargılaması ve idari yargılama açısından vatandaşlar ile bir farklılık yoktur; fakat hukuk davalarında yabancılara teminat yatırma yükümlülüğü getirilmiştir. Hak arama özgürlüğünün kapsamında; dava, dilekçe ve bilgi edinme hakkı gibi kavramlar yer almaktadır. Dilekçe hakkı 2001 yılındaki Anayasa değişikliği ile Türkiye’ de ikamet etmek ve karşılıklılık ilkesi şartıyla yabancılara da tanınmıştır. Bilgi Edinme Kanunu’nun 4. Maddesine göre ise bilgi edinme hakkından gerçek yabancı kişilerin, kendileriyle ve faaliyet alanlarıyla ilgili olmak şartıyla, Türkiye’de ikamet etmek ve karşılıklılık ilkesince yararlanabilecekleri öngörülmüştür. Geçici Koruma Yönetmeliği “Avukatlık hizmetleri” başlıklı 53. Maddeye göre; yönetmelik kapsamındaki yabancılara, ücretleri kendilerince karşılanmak kaydıyla idari işlemleri sırasında avukat tarafından temsil edilme olanağı verilmiştir. Aynı yönetmeliğin 54. Maddesinde; yönetmelik kapsamında yürütülen işlemler ile ilgili şikâyetlerin valilikler tarafından derhâl işleme alınacağı, adli konular ile ilgili hususlar varsa geciktirilmeden adli makamlara bildirileceği söylenmiştir. Bu hüküm ile valiliklerin, geçici koruma altındakilerin ihbar ve şikâyetleri için başvuracakları yetkili makam olduğu sonucuna varılmaktadır.

Kişisel verilerin gizliliği ve kişisel verilere erişim hakkı

Kişisel verilerin korunması özel hayatın korunması hakkının bir uzantısıdır. Özel hayatın gizliliği başlıklı Anayasa’nın 20. Maddesinde, herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı olduğu belirtilmiştir. Kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hâllerde ve açık rızanın varlığı hâlinde işlenebilecektir. Dolayısıyla geçici koruma altındakilerin veya başka bir statüye sahip yabancının kişisel verilerinin gizliliği her şeyden önce Anayasal bir yükümlülüktür. Geçici Koruma Yönetmeliği’nin ‘kişisel veriler’ başlıklı 50. maddesi uyarınca; geçici koruma sağlaması amacıyla ülkemize gelen yabancıların kişisel verilerinin, Göç İdaresi genel müdürlüğünce belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, genel müdürlük veya valiliklerce ilgili mevzuata ve taraf olunan uluslararası anlaşmalara uygun olarak alınacağı, korunacağı, saklanacağı ve kullanılacağı belirtilmiştir.

Aile birleşimi

Aile hayatının korunmaya değer olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (BMMSHS), Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi İlişkin Uluslararası Sözleşme (BMESKHS) gibi birçok belgede yer almıştır. BMMYK İcra Komitesi kararlarında da aile birliğine saygı gösterilmesi gerekliliği vurgulanmıştır. Yine aynı şekilde Anayasa’nın 41. Maddesinde de bu doğrultuda bir düzenleme yapılmıştır, maddenin ilk fıkrasında: “Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.” denilerek, Türk hukuk sisteminde aile yapısının korunmasına verilen önem ortaya koyulmuştur.  Aile birleşimi, yabancının ülkeye yasal olarak giriş yaptığında evli olması nedeniyle, eş ve çocukları dâhil diğer aile fertlerinin ülkeye girişini ve ikametini talep etmesidir. Aile oluşumu ve aile hayatını sürdürmenin bir başka yönünü oluşturan aile birleşimi, kitlesel akın durumlarında birçok ailenin bölünmesine yol açtığından önemli hale gelmektedir. Aile birleşimi amacıyla talep edilecek; aile ikamet izni, temel hak ve özgürlüklerinden biri olan aile hayatı hakkı ile ilgilidir. Aile hayatı hakkı pek çok uluslararası sözleşmede düzenlenmişse de görece aile birleşimi hakkı daha az sözleşmede açıkça yer almaktadır.

Sağlık hakkı

Sağlık hakkının bir parçası olarak sağlık hizmetlerine erişiminin kapsamı sığınmacının Türkiye’deki yasal statüsüne göre değişiklik göstermektedir. Geçici koruma statüsündeki mülteciler kayıt olduktan sonra bir Türk vatandaşı gibi sağlık hizmetlerine erişme hakkına sahipken, Aralık 2019’da kanunda yapılan yasal değişiklikle, herhangi bir sağlık güvencesi olmayan ve ödeme gücü bulunmayanlar uluslararası koruma altındaki kişilerin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerine tabiiyeti başvuru kaydından itibaren 1 yıl süre ile sınırlandırılmış ve süresi dolan kişilerin sağlık hizmetlerinden ücretsiz faydalanma hakları iptal edilmiştir.

Eğitim hakkı

Yabancı uyruklular da dâhil olmak üzere Türkiye yargı alanındaki tüm çocuklar, devlet okulları tarafından verilen “temel eğitim” hizmetlerine erişim hakkına sahiptir. Geçici koruma altındaki veya uluslararası koruma altındaki tüm çocuklar, temel eğitim için devlet okullarına kaydolma hakkına sahiptir. Kimlik kartına sahip uluslararası geçici koruma statüsü sahipleri, çocuklarını yalnızca kayıtlı oldukları şehirdeki okullara kaydettirebilirler. Geçici Koruma Yönetmeliği’ne göre; geçici koruma kimlik kartı olmayan Suriyeli mülteciler, devlet okullarına sadece “misafir öğrenci” olarak kabul edilmekte, derslere katılabilmekte, ancak misafir öğrenci olarak derslerden herhangi bir derece veya akreditasyon alamamaktadır.

Çalışma hakkı

Mülteci veya ikincil koruma statüsü sahibi, statü almasından itibaren bağımlı veya bağımsız olarak çalışabilirken, başvuru sahibi veya şartlı mülteci, uluslararası koruma başvurusu tarihinden 6 ay sonra çalışma izni almak için başvurabilir. Aynı zamanda bazı meslekler özel kanunlarla yabancılara yasaklanmıştır. Bunlar memurluk, avukatlık, noterlik, eczacılık, hastabakıcılık, veterinerlik ve güvenlik görevliliğidir. Mevsimlik tarım veya hayvancılık işlerinde çalışacak mülteciler ve başvuru sahipleri ise çalışma izninden muaf tutulmuştur. Buradaki husus Türk mülteci hukukunun iş gücüne katılımı, bir ‘temel hak’ yaklaşımından ziyade ekonomik ve faydacı bir temelle düzenlemiş olduğunu gözler önüne sermektedir.