Arap aşiretlerinin PKK/YPG terör örgütünün işgalini sona erdirme girişimi

💢 Terör örgütü PKK/YPG’nin zulmüne karşı patlayan öfkenin Deyrizor ile sınırlı kalmayacağı anlaşılıyor. 

💢 PKK/YPG terör örgütünün Suriye’den tasfiye edilmesi mümkün mü? Sürecin önündeki zorluklar neler?

1. resim

ABD’nin Suriye İç Savaşı’nda vekil aktör olarak terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’yi desteklemesinin bölgede ciddi sorunlar yarattığı aşikar. Zira PKK/YPG örgütünün işgali altındaki topraklarda demografi mühendisliği yapılarak ilgili bölgelerin etnik yapısı değiştirilmek istenmekte.

Dahası Arap aşiretleri, baskı altına alınarak terör örgütüne katılmaya da zorlanıyor. Söz konusu terör örgütü, 10-42 yaş aralığındaki herkesi bünyesine dahil olmaya, buna direnenleri ise göç etmeye zorluyor. Aynı zamanda bu durum, terör örgütü PKK/YPG’nin çocuk istismarında bulunduğu anlamına da geliyor.

Tahmin edileceği üzere terör örgütünün zulmü, bölge halkında büyük bir rahatsızlık yaratıyor. Mevzubahis rahatsızlıkların çeşitli dönemlerde farklı şekillerde gündeme geldiği bilinse de ABD’nin desteği sayesinde terör örgütünün bölgedeki varlığı devam ediyor.

Terör örgütü PKK/YPG’nin ABD’nin petrol bekçisi konumunda olması, yerel halkın bölgenin zenginlikerinden istifade etmesini de önlüyor. Nitekim Deyrizor’da başlayan çatışmaların iki nedeninden biri bu. Zaten çatışmaların en şiddetli yaşandığı yer, Conoco gaz sahası ve Al-Omar petrol sahasının çevresi. Bu da bölge halkının bölgenin zenginliklerinin sömürülmesine itiraz ettiğinin somut bir göstergesi. Emperyalistlerin şımarık çocuğu konumunda bulunan terör örgütü PKK/YPG, bölge halkının hedefinde. Yani burada Arap aşiretlerin tepkisinin haklılığından bahsetmek mümkün.

Çatışmaların başlamasına neden olan ikinci ve en önemli etken ise Arap aşiretlerinin komutanlarından Ahmed el-Habil'in terör örgütü tarafından alıkonulması. Bölge halkı, terör örgütünün keyfi uygulamalarının daha fazla katlanılamayacak boyutta olduğu kanaatinde. Bu yüzden de Arap aşiretleri, terör örgütü PKK/YPG’nin işgaline karşı birlikte hareket etme kararı aldı. Bu kararın ardından da çok sayıda teröristin teslim olmak zorunda kaldığı çatışmalar başladı.

İki günü geride bırakan çatışmalarda Arap aşiretleri, Deyrizor’un batısındaki Alihsan kasabasında terör örgütünün kurduğu kontrol noktalarını ele geçirdi. Bu noktaların stratejik yerlerde bulunduğu düşünüldüğünde, PKK/YPG’nin tasfiye edilmesinin mümkün olabileceği söylenebilir. Buna ek olarak aşiretler, Muhsinli, Ebu Hayc ve Arap Hasan köylerini de terörden arındırdı.

Gelinen nokta itibarıyla aşiretlerin Münbiç’te de bir cephe açtığı görülüyor. Esasen Münbiç merkezli aşiretlerin de terör örgütünün işgalinden rahatsızlık duyduğu biliniyor. Dolayısıyla terör örgütünün sadece Deyrizor’da değil, ilerleyen günlerde Münbiç başta olmak üzere işgal ettiği toprakların genelinde sert bir direnişle karşılaşacağı öne sürülebilir. Bu da PYD/YPG’nin tasfiyesinin Arap aşiretlerinin önceliği haline geldiği anlamını taşımakta.

Esasen terör örgütüyle mücadele edilecekse, bölge halkının rahatsızlığının avantaja çevirilmesi de gerekecek. Zira terör örgütünün PKK/YPG’nin Suriye’deki faaliyetleri, Şam, Ankara, Bağdat ve Tahran gibi pek çok başkenti rahatsız etse de PKK/YPG’nin zulmünden en çok etkilenen kesim, işgal altında hayatını sürdürmek zorunda kalan insanlar. Bu nedenle de Deyrizor’daki aşiretlerin ortaya koyduğu duruş son derece önemli.

Bu noktada Deyrizor’daki öfkenin devamının nasıl geleceği sorusu önem arz ediyor. Muhtemelen ABD’nin de aracılığıyla PKK/YPG terör örgütünün Deyrizor’dan çekilmesi karşılığında bölgedeki varlığını sürdüreceği bir statükoya geçiş senaryosu tartışmaya açılacak. Fakat Münbiç başta olmak üzere farklı bölgelerden gelen haberler, bu konuda bir uzlaşı sağlanmasının kolay olmadığını gösteriyor. Şayet böyle bir anlaşma ortaya çıksa da Arap aşiretlerin PKK/YPG işgalini orta ve uzun vadede kabullenmeyeceği iddia edilebilir.

Dolayısıyla gelişmeler, PKK/YPG terör örgütünün yerel halkta herhangi bir karşılığının bulunmadığını net bir şekilde ortaya koydu. Bu yüzden de bölge devletlerinin bölge halkıyla dayanışarak bölgeyi terörden arındırması kaçınılmaz.

Meseleye ilişkin soru işaretlerinden biri de Rusya’nın terör örgütünden kurtarılan aşiret köylerini vurması. ABD’nin bölgedeki petrol bekçisinin alan kaybetmesinin Moskova’da yarattığı rahatsızlığın ayrı bir analizde tüm detaylarıyla tartışılması elzem. Öyle görünüyor ki; Rusya, Fırat’ın doğusu ve batısının emperyal ideallerle paylaşılması konusunda ABD ile yaptığı anlaşmaya sadık.

Bununla birlikte bölge halkının barış içinde müreffeh biçimde yaşamayı hak ettiği aşikar. Dolayısıyla PKK/YPG zulmünü sona erdirirken terör örgütü DEAŞ’ın dönüşüne alan açacak bir süreç yaşanmamalı. Lakin Arap halkının Suriye İç Savaşı’nın başından beri yaşadığı acılar düşünüldüğünde, bu konuda Arap aşiretlerinin temkinli hareket edecekleri ve PKK/YPG terör örgütünü kovarken DEAŞ’a alan açmama konusunda hassas davranacakları öngörüleblir. Çünkü bölge halkı, çok daha güvenli ve çok daha müreffeh bir hayatı hak ediyor.

Anlaşılacağı üzere, terör örgütü PKK/YPG’nin Suriye halkının haklarını gaspederek gerçekleştirdiği zulüm, Arap halklarının sabrını taşırmış durumda. Deyrizor’da patlayan öfkenin Deyrizorla sınırlı kalmayacağı açık. Dolayısıyla terör örgütünün işgalinin sona erdirilmesi kolay olmasa da imkansız değil. Bu da bölgenin özelde terörden ve genelde ise emperyalizmden ardınıdrılması için büyük bir fırsat.

Söz konusu fırsatın değerlendirilmesinde ise DEAŞ riskinin göz önünde bulundurulması elzem. Bunun için de bölge halkının haklı mücadelesinin DEAŞ ile mücadeleki kararlılığıyla ön plana çıkan Türkiye, Irak ve İran gibi aktörlerce yakından takip edilmesi gerekecek. Hatta bu süreç, Astana Süreci’nin dahi yeniden daha güç bir şekilde aktive olmasını zaruri kılabilir. Ancak DEAŞ terörüyle mücadelenin DEAŞ unsurlarına eskortluk yaparak teröristleri Afganistan’a taşıyan, Suriye’de terör örgütü DEAŞ’a alan açan ve daha sonra da DEAŞ ile mücadele adı altında PKK/YPG’yi meşrulaştırmaya çalışan ABD’ye bırakılamayacak kadar ciddi bir iş olduğunu vurgulamak gerek.

Tartışma