2024, Pollyanna ve Ekonomi
Pek çok defa sinemaya da uyarlanan harikulade bir çocuk klasiği var. Eleanor H. Porter’ın kaleme aldığı Pollyanna...
Çok detaya girmeyeceğim. Eser herkesçe malum. Pollyanna’nın sert mizaçlı bir teyzesi var. Onun tutumları karşısında da hayata tutunmaya çalışan Pollyanna’nın iyimser felsefesi ile mutluluk arayışı; tüm dünyaya nam salmış durumda.
Gönül istiyor ki 2024 için Polyanna karakterine uygun taleplerde bulunalım. Evet. Güzel görelim güzel düşünelim kabul ama bir de gerçekler var...
3 günlük dünyada koca dünyaya sığamayan insanoğlunun gırtlağına kadar kötülüğe bulaşmışlığı var. Gazze’yi kana bulayanlar var. Kadın, çocuk demeden ellerine masum kanı bulaşmış katil İsrail var.
2024 yılından belki de en temel dileğimiz; insanoğlunun insan olduğunu anlaması olabilir. Sağlık huzur mutluluk elbette temenni edelim ama önce şu kirli dünyanın temizlenmesini isteyelim.
2024 yılının ilk ışıklarıyla Galata Köprüsü’ne akın eden vatandaşların aslında tek bir amacı var. Yoksa onlar da yeni yıla Pollyanna felsefesiyle girebilirdi. Amaç insandı. Hedef önce insandı. Sıcak yatağından kalkıp bu insanlık suçuna dur diyebilmek için sokaklara dökülen, gidemeyip kalbiyle orada olan, kendi diliyle, diniyle dualar eden tüm gerçek insanlara selam olsun!
Muhalefetin geçtiğimiz seçim döneminde sloganı aslında Pollyanna felsefesi ödülüne layık düzeyde idi. “Her şey çok güzel olacak”. Bu sloganla vatandaşa Pollyanna felsefesinden başka bir şey vaat etmeyen ve ülkeyi yönetmeye talip olan muhalefet ilk golü altılı masa kavgalarıyla kendi kalesine atmıştı. Sonrası malum... Zaten vatandaş inansaydı destek verirdi. O nedenle kimse vatandaşı hafife alıp Pollyanna Felsefesi satmaya kalkmasın. Bu ülkenin vatandaşında kuyumcu terazisi hassasiyetinde terazi vardır. Uzun vadeli “gerçek” satın alır, felsefe değil!
Benzer tablo ekonomi için de geçerli. Doğru bilinen yanlışlar, yanlış bilinen doğrular var. Her ikisi de bazen Pollyanna felsefesi, bazen felaket tellallığı ile karşımıza çıkarılıyor. Bir grup bilirkişiye göre bir buçuk yıl önce batmamız garanti idi. Bir grup bilirkişi ise enflasyonun tek haneye bir iki yılda ineceği inancı hakim.
Gerçekler acıdır. Acıtır. Gerçekleri söylemek lazım... 2002’den 2022’ye toplam 20 yıllık zaman diliminde Türkiye; Gayri Safi Yurtiçi Hasılasını kabaca 3’e katlamıştır. 2002’den 2022’ye kişi başına düşen gelirini de kabaca 2,4 kat arttırmıştır. Herkes bildiği gibi matematik yapabilir. Sorun yok. Ama bu bir gerçek Pollyanna felsefesi değil!
Bir diğer gerçek de şu: Cumhuriyet tarihi boyunca kronik yüksek tansiyon (enflasyon) ile yaşamak zorunda kalmış olan Türkiye’de; son 20 yıllık iktidar döneminin kabaca yarısından fazlasını tek haneli enflasyon ile geçiren bir Türkiye’ye ulaşmak da hakikaten büyük başarı. Zira kronikleşen hastalıkların tedavisi en zor olanıdır. Bu da bir gerçek ve bu da Pollyanna felsefesi değil!
Şimdi önümüzde bir başka gerçek duruyor. O da enflasyonu yeterince ciddiye almadığımız gerçeği... Enflasyonu yenebilmenizin belki de İLK ADIMI; hane halkının bir sonraki dönem (ay, yıl, hafta fark etmez) fiyatların artmayacağı kanısına varmasıdır. Dolayısıyla bu kanıyı oluşturmak adına para politikası adımlarının yanında atılan adımları da daha güçlü hale getirmek lazımdır.
Vatandaş genel seçimlerde üzerine düşeni yaptı. Eğri, doğru. Katılırsınız ya da katılmazsınız. Ekonomide tüm yaşananlara rağmen vatandaş “felsefe değil realite” satın almayı tercih etti.
Şimdi zaman vatandaşın beklentilerini karşılama zamanı... Enflasyonist dönemde kim çok kazandıysa onun çok, kim az kazandıysa onu az bedel ödemesi gerektiği, kim kayba uğradıysa da onun kaybının giderilmesi gerektiği dönemdeyiz...
Kimse ücret fiyat sarmalı edebiyatı yapmasın... Kar fiyat sarmalı diye de bir şey var. Tamam. Ekonomik yoğurt yiyişinize göre talebin bir miktar daralması gerekiyorsa zaten yapıyorsunuz. Ama astronomik karlar da bir elden geçirilsin.
Hülasa;
Fiyatları yükselten sadece talep değildir! Mutluluk Pollyanna Felsefesinde değil, gerçeklerdedir.