ABD ile Türkiye Suriye’de beraber çalışabilir mi?

💢 Türkiye ve ABD'nin en büyük ihtilaf alanlarından Suriye meselesi, iki ülke için en büyük işbirliği alanına dönüşebilir mi?

💢 ABD ve Türkiye, Suriye'de her iki ülkenin de menfaatini gözetecek hangi adımları atabilir?

💢 Suriye'de Türkiye-ABD işbirliği mümkün mü?

1. resim

ABD ile Türkiye Suriye’de beraber çalışabilir mi ve bu nasıl mümkün olabilir? İşte bu sorunun cevabını içeren yeni bir rapor yayınlandı. Amerika’nın en büyük ve en önemli düşünce kuruluşlarından birisi olan Hudson Enstitüsü tarafından yayınlanan ve Michael Doran ile bendenizin yazdığı ‘Suriye Labirentinden Kaçış: Bir Yol Haritası’ isimli rapor ABD’nin Suriye’de neden Türkiye ile beraber çalışması gerektiğini ve bunu nasıl yapabileceğine dair kapsamlı bir yol haritası sunuyor.

Yayınlanan bu raporun ilk kısmında Michael Doran, ABD’nin neden Türkiye ile beraber çalışması gerektiğini anlatıyor. Doran’ın ortaya koyduğu temel bir argüman var: Türkiye’nin jeopolitik önemi. Mark Twain’in de dediği gibi:

“Tanrı savaşı Amerikalılara coğrafya öğretmek için yarattı.”

Bu çarpıcı ifadeyi kullanan Doran, Türkiye’nin Rusya’ya karşı vazgeçilmez bir müttefik olduğunu ve Türkiye’nin Rusya’ya Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da ve Ukrayna’da mücadele verdiği ve çok başarılı bir performans sergilediğini anlatıyor. Dahası, enerji jeopolitiği olarak, Doğu’dan Asya’ya giden üç kara yolunun olduğunu, birisinin Rusya, diğerinin İran üzerinden geçtiğini ve Batı için tek kullanılabilir rotanın Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye hattı olduğunu ifade etmektedir. Bu bağlamda TAP projesinin Rus gazına bir alternatif olduğunu ve özellikle Türkmenistan gazı da bağlanabilirse, Rus gazına ciddi bir alternatifin oluşmuş olacağını vurgulamaktadır.

Ancak Türkiye ile ABD arasında kapsamlı bir işbirliği için temel engelin ABD’nin YPG’ye olan desteği olduğunu belirten Doran, eğer ABD bu politikada devam ederse Putin için alan açılacağını aktarmaktadır. Eğer Putin’in Ankara ile Şam’ı bir araya getirme ve barıştırma çabası karşısında ABD’nin üç alternatifin olduğunu söylemektedir: Birinci alternatif Afganistan’da olduğu gibi Suriye’den apar topar çıkmak. İkinci alternatif, Suriye’de kalmaya devam edip, politikanın sürdürülemez olduğunda Suriye’den çıkmak ve birinci alternatifi gecikmeli olarak icra etmek. Üçüncü alternatif ise Türkiye ile beraber çalışmak olduğunu ifade etmektedir. Üçüncü alternatif için ise benim yazdığım yol haritasını bir örnek olarak sunmaktadır ve şunu şöylemektedir:

Ömer Özkızılcık, ekteki yol haritasıyla, ABD’nin bu zor görevi nasıl sorumlu bir şekilde, Amerika’nın YPG’li ortaklarının da hayatını kurtaracak, şu anda YPG yönetimi altında yaşayan Suriyelilerin hayatlarına en az zarar verecek ve başta İsrail olmak üzere ABD ve müttefikleri için stratejik olarak en faydalı olacak şekilde yerine getirebileceğini açıklıyor. Vizyonunun özellikle kayda değer beş özelliği var:

1. Yol haritasının mantığı Türkiye ile Irak’ta IKBY arasında var olan ve ABD’nin zaten çok rahat hissettiği bir ortaklığın üzerine inşa ediliyor.

2. Yol haritası, İran’ın Suriye’deki ikmal hatlarını bloke ederek, 1990’larda var olan yakınlaşmaya çok benzeyen bir ABD-İsrail-Türkiye ittifakının temelini Suriye’de oluşturuyor.

3. Yol haritası, Esed rejimi ile onun hamileri Rusya ve İran’ı zayıflatıyor ve gelecekte DEAŞ’ın ortadan kaldırılması da dahil olmak üzere ABD-Türkiye ortak eylemi için bir çerçeve oluşturuyor.

4. Yol haritasının pratiği ne Rus ne de İran güçlerine karşı doğrudan bir Amerikan askeri eylemi gerektirmiyor. Aslında, rolü diplomatik destek ve genişletilmiş askeri caydırıcılık sağlamakla sınırlı olan ABD’nin herhangi birine karşı doğrudan askeri eylemde bulunmasını gerektirmiyor.

5. Yol haritası, Suriye’de Araplar üzerinden Arapların, Kürtler üzerinden Kürtler üzerinden yerel yönetişimi teşvik ediyor.

Gelelim yol haritasına;

Hudson Enstitüde yayınlanan ve Hudson Enstitüsü Başkanı’nın açıkça desteklediği yol haritamda altı adımlı bir eylem planı öneriyorum. Yol haritasının temel mantığı ABD’nin YPG’den vazgeçmesi ve Suriye’deki Türk ve Amerikan etki alanlarının birleştirilmesidir.

İlk adım Deyrizor bölgesinden YPG’nin çıkarılması ve bu bölgeye SMO’daki Deyrizor’lu birlikler ile TSK’nın konuşlanması. Suriye Demokratik Güçleri’ndeki Deyrizor Askeri Meclisi ile SMO’daki birliklerinin birleşerek Sekizinci Kolordu’yu kurmasıdır. Bu bağlamda Deyrizor’a bir ikmal hattı ve bölgede helikopter ve SİHA üssünün inşa edilmesidir.

İkinci adımda yapılacaklar ise Haseke’nin Kürt bölgelerine Irak’ta bulunan Suriyeli Roj Peşmergeleri’nin girmesi ve kontrol altına alması. Haseke’nin Arap bölgelerinde ise Deyrizor modelin tekrarlanması olacaktır. Haseke’deki Arap unsurlar Dokuzuncu Kolordu olurken, Roj Peşmergesi Onuncu Kolordu ismini alacaktır.

Üçüncü adımda ise Rusya ile doğrudan müzakere ederek, Rusya’nın etki alanındaki Kürt bölgelerinden Rus askerinin çıkması sağlanacak ve bu bölgelere Onuncu Kolordu yerleşecektir. Rusya’nın uyum sağlamasına karşılık olarak Türkiye ve ABD Rakka, Menbiç ve Tabka gibi bölgelerin Esed rejiminin kontrolüne girmesini zorlaştırmayacaktır. Ancak Rusya’nın böyle bir anlaşmaya kabul edip etmemesine dair iki alternatif olduğundan bu bölgeler ‘tanımlanmamış bölgeler’ olarak tasnif edilmiştir.

Dördüncü adımda ise İdlib bölgesindeki HTŞ unsurları kendilerini lağvetme ve İdlib’te bulunan SMO’ya bağlı Ulusal Kurtuluş Cephesi bünyesine dahil olmaların önü açılacaktır. Buna karşı gelenlere yönelik ise Türkiye ve ABD ortaklaşa hareket edecek ve SMO üzerinden bir süreç yürüteceklerdir.

Beşinci adım ise Suriye Geçici Hükümeti yeniden yapılandırılacaktır. Tüm Türk-Amerikan Ortak Etki Alanı bölgelerinde yerel halk kendi yerel meclislerini seçecektir. Bu yerel meclisler de Suriye Geçici Hükümeti’ni seçecek ve meclise delege göndereceklerdir. Ancak bu hükümetin Kuzey Suriye Hükümeti olmasını engellemek adına, tüm Suriye halkını temsilen SMDK’da delege gönderecektir ve bu iki delege grubu Suriye Geçici Hükümeti’ni seçecektir.

Altıncı adım ise İran’ın Tahran’dan Şam’a giden kara ikmal hattını kesmeye yönelik bir adım olacaktır. Suriye-Irak sınırındaki Elbu Kemal sınır kapısı mevcut olarak İran’ın kontrolündedir ve İran destekli Şii milisler istedikleri gibi geçiş gerçekleştirmektedir. Deyrizor’daki Sekizinci Kolordu Türkiye ve ABD’nin desteği ile gerçekleştireceği yeni bir harekatla Elbu Kemal’i kontrol altına alacaklardır ve İran’ın tek kara ikmal hattı kesilecektir.

Raporda belirtilen bu altı adımın atılmasının ardından Türkiye ve ABD arasında işbirliği için en büyük anlaşmazlık alanı olan Suriye ve YPG/PKK meselesi, iki ülkenin belki de en büyük işbirliği alanına dönüşecektir.

Ancak okuyucuların kafasındaki birçok soru işaretini yazıyı yazarken duyar gibiyim. Evet, bu yol haritasının uygulanması için konuşulması gereken daha birçok detay ve daha birçok riskler bulunmaktadır. Buradaki yazımın kelime sınırları bağlamında bu detayları ele alamıyorum, fakat kafalardaki bu soruların cevabı Michael Doran ile beraber yazdığımız raporda yer almakta. Daha detaylı değerlendirme için okurlarımız Hudson Enstitüsü tarafından yayımlanan raporun İngilizce orijinali veya Türkçe tercümesine müracaat edebilirler.

Tartışma