ABD’nin Çin karşıtı stratejisinde QUAD’ın rolü ve Malabar Tatbikatı
💢 ABD, QUAD’ın “Asya-Pasifik NATO’su” olarak konumlanmasını arzuluyor.
💢 Malabar Tatbikatı, QUAD’ın Çin’e yaptığı güçlü bir meydan okuma olarak yorumlanabilir.
Uluslararası sitemin yapısına bakıldığında, üretim merkezlerinin Asya’ya kaymasına paralel olrak gücün de söz konusu kıtaya kaydığı görülüyor. Nitekim “Yükselen Çin” realitesi, üzerinden en çok konuşulan uluslararası ilişkiler başlığı olmaya devam ediyor. Çünkü Çin, halihazırda dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Üstelik devletlerin iktisadi güçlerine ilişkin Batılı merkezlerde hazırlanan gelecek projeksiyonlarında Çin’in 2032 yılı itibarıyla ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi haline geleceği düşünülüyor.
Dahası Pekin yönetimi, 2013 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından ilan edilen Kuşak-Yol Projesi aracılığıyla çok sayıda devletle işbirliğini geliştirirken; koridorlar boyutuyla da uluslararası ticareti kontrol eden aktör haline gelmeye çalışıyor.
Kuşak-Yol Projesi, Çin’in ekonomik nüfuzunun siyasi nüfuza dönüşmesini de beraberinde getiriyor. Çin, bu süreçte Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS gibi uluslararası platformlardan da etkin bir şekilde yararlanıyor. Nitekim 31 ülkenin BRICS’e katılım başvusunda bulunması, en temelde Çin’in uluslararası politikada bir cazibe merkezine dönüşmesiyle ve ABD merkezli sistemik yapının içinde bulunduğu krizle yakından ilişkili.
Üstelik Pekin, bu siyasi nüfuzu barışçıl bir aktör olduğu izlenmini yaratarak elde etmekte. Bilhassa İran ile Suudi Arabistan arasındaki normalleşme sürecinde yürüttüğü arabuluculuk diplomasisi, Çin’in imajını güçlendirmiş vaziyette. Buan ek olarak Pekin’in Filistin ile İsrail ve Rusya ile Ukrayna arasında da arabuluculuk yapmaya çalıştığı biliniyor.
Böylesi bir atmosferde ABD, küresel güç mücadelesinin başlıca oyun sahası olma özelliğinin Ortadoğu ve Avrasya jeopolitiğinden Hint-Pasifik hattına katdığı düşüncesinden hareketle, dünyanın çeşitli coğrafyalarından çekilerek gücünü ve ilgisini Hint-Pasifik Bölgesi’ne yoğunlaştırmakta.
Jeopolitik teoriler çerçevesinde değerlendirildiğinde Washington yönetimi, Irak ve Afganistan gibi Kara Hakmiyeti Teorisi’ne dayalı jeopolitik yaklaşımnı değiştiriyor. Bu süreçte Beyaz Saray yönetimi, Kenar Kuşak Teorisi’ne ve Deniz Hakimiyeti Teorisi’ne yönelerek Hint-Pasifik Bölgesi’ndeki etkisini pekiştirme ve Çin’i sınırlandırma arayışına yönelmiş durumda.
ABD’nin “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” söylemi üzerinden yürüttüğü stratejisi, aslında Soğuk Savaş Sırasında Sovyetler Birliği’ne karşı hayata geçirip başarılı bir netice elde ettiği çevreleme politikasına dayanıyor. Bu kapsamda Beyaz Saray’ın üç boyutlu bir politikası söz konusu. Bunlardan ilki, Çin’in Kuzey Kore’yle olan işbirliğinden rahatsızlık duyan Güney Kore ve Japonya’yla ilişkilerin geliştirilip sağlam bir zemine oturtulması. ABD’nin bu konuda başarılı olduğunu söylemek mümkün.
İkincisi Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki eylemlerinden rahatsızlık duyan bölge devletleriyle olan münasebetlerin geliştirilmesi vesilesiyle Çin’e yönelik çevreleme stratejisinin etkisinin genişletilmesi. ABD-Çin rekabetinin bu boyutunun her geçen daha da sertleştiği ifade edilebilir. Washington yönetimi, Solomon Adaları ve Filipinler gibi devletlerin jeopolitik kaygıları üzerinden bölgedeki nüfuzunu arttırmak istese de Pekin’in karşılıklı ekonomik bağımlılık olgusu üzerinden bu coğrafyadaki etkisini koruma arzusunda olduğu aşikar.
ABD’nin Çin karşıtı stratejisinin üçüncü boyutunu ise bölge devletleriyle teşkil edilen ittifaklar oluşturmakta. Bu anlamda ANZUS, AUKUZ ve QUAD’dan bahsedilebilir. Özellikle de QUAD, Beyaz Saray yönetimi tarafından “Asya-Pasifik NATO’su” haline getirilmek istenen bir platform.
Bilindiği üzere QUAD, 2004 yılında Hint Okyanusu’nda meydana gelen tsunaminin yaralarını sarmak için bir araya gelen ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya’dan oluşan “Tsunami Çekirdek Grubu”na dayanıyor. Dört ülke, 2007 yılındaki ASEAN Zirvesi’nde ise QUAD girişimini başlatmıştır. Uzun yıllar atıl kalan platform, 2012 senesinde dönemin Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin çağrısıyla yeniden gündeme gelmiş ve 2017 yılındaki ASEAN Zirvesi’yle canlanmıştır. 24 Eylül 2021 tarhinde ise Beyaz Saray’da QUAD’ın ilk liderler düzeyindeki toplantısı gerçekleşmiştir.
Her ne kadar Hindistan, QUAD’a askeri-güvenlik konularında anlam yüklenmesine karşı çıksa da ABD’nin beklentisi, QUAD’ın “Asya-Pasifik NATO’su” olarak konumlanması. Bu konuda da Malabar tatbikatlarının Washington yönetiminin beklentilerinin karşılanmasına hizmet ettiği söylenebilir.
Malabat tatbikatları, ilk olarak 1992 senesinde ABD ile Hindistan tarafından düzenlenmiş, 2007 yılında Japonya, Singapur ve Avustralya’nın katılımıyla tatbikatların kapsamı genişletilmiştir. Söz konusu tatbikatlar 2020 senesinden beri ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya’nın; yani QUAD paydaşlarının katılımıyla gerçekleşmekte.
“Malabar-2023” adı verilen tatbikat ise 11-21 Ağustos’ta Sydney kıyılarında düzenlenecek. Çin’in tepksini çekmesi beklenen tatbikatı, QUAD’ın Pekin yönetimine yaptığı güçlü bir meydan okuma olarak yorumlamak mümkün.
Sonuç olarak ABD’nin Çin’i çevreleme stratejisi kapsamında QUAD’a büyük bir önem atfettiği biliniyor. Bu çerçevede Beyaz Saray, QUAD’ı “Asya-Pasifik NATO’su” haline getirme arzusunda. Malabar tatbikatları ise Washington yönetiminin bu beklentisinin karşılanamsına hizmet ediyor. Aynı zamanda bu tatbikatlar, Çin’e verilen son derece güçlü bir mesajı da barındırıyor.