Almanya'ya gülerken gözden kaçanlar
Paris yönetimine göre, Alman karar vericiler Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Fransa - Almanya işbirliği mekanizmasına dair centilmenlik anlaşmasını bozuyor.
Belki en sonda sorulması gereken soruları en başta sorarak işe başlayalım: Almanya askeri açıdan, gerçekten iddia edildiği kadar zavallı durumda mı? Birileri uluslararası kamuoyunu, Almanya’nın savunma kabiliyetleri açısından kendisine dahi hayrı olmayacak bir vaziyette olduğuna inandırmak mı istiyor? Her hafta en az üçer, beşer tane olmak üzere gerek Alman gerek diğer Avrupa ülkelerinden asker ve sivil bürokratlar, savunma uzmanları ile siyasetçiler tarafından Alman ordusunun yetersizliğine dair verilen beyanlar neden gözümüze sokuluyor? Hangi noktada acaba uluslararası toplumun “Nazi” geçmişi ve “Yahudi soykırımı” nedeniyle şüpheyle bakılan Almanya’nın yeniden tam kapasite silahlanmasına göz yumacak kıvama gelmesi bekleniyor?
Bu soruların yanıtlarını düşünmek için 2023 yılının Haziran ayında Ukrayna’nın Rusya’ya karşı başlattığı karşı saldırıdan yola çıkalım. Bu saldırının henüz erken safhalarında sonuca ulaşmasının mümkün olmadığının anlaşılmasıyla beraber, Rusya’nın Baltık ülkeleri, Almanya ve Polonya’ya saldırı hazırlığında olduğuna dair haberler basına servis edilmeye başlandı. Eş zamanlı olarak Alman ordusunun yetersizliğine dair açıklamalar da sağanak şeklinde yağdı. Bazı örnekler verelim.
Alman meclisi Bundestag’ın İstihbarat Kontrol Komitesi: Rusya, Almanya’da yıllardır her sektör ve toplum katmanını hedef alacak casusluk faaliyetlerini yoğun olarak yürütüyor. Rus tehdidinin ulaştığı seviye, ne siyasiler ne de toplum tarafından yeterince anlaşılmadı ve anlaşılamıyor.
Alman Ordu Derneği Başkanı Andre Wüstner: Alman ordusu son 2 yılda daha kötüye gitti. 100 milyar Euro dahi durumu düzeltmeye yeterli değil. Göreve hazır tek bir tugay bile yok. Hava, kara ve deniz kuvvetlerinin tamamında yapısal sorunlar var.
Business Insider: Alman İstihbaratına göre Rusya 2026’da Batı ile savaşa hazırlanıyor Rusya, Finlandiya başta olmak üzere NATO topraklarını hedef alacak bir saldırıya girişebilir. Rus ordusu gelecek 5 senede askeri gücünü ikiye katlayacak. Alman istihbaratı raporu, Rus ordusunun yeniden teşkil edilme modeli, güçlerini konuşlandırma ve batı sınırlarına füzeler yerleştirmesinden yola çıkarak artan savaş riskine işaret ediyor. Alman basınına göre siyasi istikrardan şüphe duyan yabancı yatırımcılar Almanya’yı terk etmeyi planlıyor: Almanya’yı en istikrarlı 5 Avrupa ülkesi arasında gören yöneticilerin oranı yüzde 58’e geriledi. İki yıl önce bu oran yüzde 80 seviyesindeydi. Ukrayna Savaşı, popülist parti AfD’ye verilen desteğin yüzde 20’ye dayanması, Berlin’deki istikrara şüphe ile bakanların sayısını artırıyor. İş gücündeki yetersizlik, dijital hizmet altyapısının düşük seviyede olması ve bürokratik süreçlerin karmaşıklığı, yabancı yatırımcıların Almanya’ya ilgisini azaltıyor.
İngiliz istihbarat servisi MI6 eski Direktörü Richard Dearlove: Donald Trump’ın ilk döneminde NATO’ya hesap sormasını destekliyorum, özellikle Almanlara Almanlar gerçekten ciddi şekilde silahlanma için para harcamaya başlasa, ki ekonomilerinin büyüklüğüne bakılınca bunu yapmalılar, bu bir değişim getirebilir.
Bir Hacivat - Karagöz çatışması olarak Almanya - Fransa çatışması
Eğer bu açıklamaları okuyup Almanya’nın silkinip ayağa kalkması gerektiğine, istihbarat ve askeri gücünü seferber kılmasının mecburiyet olduğuna hala ikna olmadıysanız, geçen haftadan itibaren dolaşıma sokulan Fransa-Almanya örtülü çatışması haberlerine de göz atalım. Bu haberler, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, Avrupa Birliği hatta NATO’dan rol çalarak, Ukrayna topraklarına asker gönderebileceklerine dair yaptığı açıklamalarının ardından gündeme geldi.
Politico’ya konuşan Rus siyasi analisti Alexander Michailov, Macron’un derdi, Avrupa’da lider haline gelmek Macron, AB’nin birinci adamı olup zayıf Alman Şansölyesi Scholz’u geri plana atmak istiyor.
Telegraph Gazetesi: Macron, Ukrayna konusunda Avrupa’nın lideri olmak istiyor ve AB’nin ABD desteğine ihtiyaç duymadan kendi jeopolitik ağırlığını koyabileceği bir “stratejik bağımsızlık” oluşturmayı hedefliyor. Fransa Cumhurbaşkanı Ukrayna konusunda Avrupalıların kendi kaderlerini ellerine almaları gerektiğine inanıyor. Bu uğurda Ukrayna’ya asker gönderilmesini savunuyor. Macron’un asker gönderme fikri Alman Şansölyesi Scholz’un yaklaşımı ile tam bir zıtlık arzediyor. Scholz, Avrupa’nın ABD liderliğini takip etmesi gerektiği inancında.
Paris yönetimine göre, Alman karar vericiler Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Fransa - Almanya işbirliği mekanizmasına dair centilmenlik anlaşmasını bozuyorlar. Bu mekanizmada Fransa’ya stratejik liderlik, Almanya’ya ise ekonomi alanında liderlik rolleri biçilmişti.
Almanya'nın zavallığına ikna olmamız şart
Evet görüldüğü üzere askeri açıdan yetersiz, istihbarat alanında iflas etmiş, ekonomik çöküntünün eşiğinde ve Fransa tarafından ötekileştirilmeye çalışılan bir Almanya portresi çizmek için ilan edilmemiş bir seferberlik yürürlükte. Peki neden?
Bu sorunun yanıtı için 2018 yılının Mayıs ayına gidelim. Dönemin ABD Başkanı Donald Trump, 15 ay boyunca boş kalan ABD’nin Berlin Büyükelçiliği’ne Richard Grenell’i atar. Grenell, teamüllerde rastlanması mümkün olmayan şekilde henüz Berlin’de uçaktan iner inmez Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeir’e güven mektubunu sunabilecek kadar etkili ve yetkili bir isimdi. ABD’nin Berlin’deki yeni büyükelçisinin diğer ilk icraatı da İsrail Büyükelçiliği’ni ziyaret etmek olmuştu. Grenell bu sıradışı performansını doğrudan Alman hükümetini ve şirketlerini hedef alan sosyal medya mesajları ile renklendirmeye girişti.
Almanya siyasetini yeniden dizayn etmeye geldiğini ifade etmekten kaçınmadı, İran ile ticarete devam eden Alman şirketlerini sosyal medya üzerinden tehdit etti. Hızını alamayan Amerikalı diplomat Kuzey Akım 2 boru hattının inşasında Rusya ile çalışan Alman şirketlerinin de CAATSA yaptırımlarına maruz kalacağı uyarısında bulundu. Neyse ki Kuzey Akım boru hatları 2022 yılının Eylül ayında bilinmeyen kişiler tarafından havaya uçuruldu da ABD ile Almanya arasındaki gerginliğin büyümesine gerek kalmadı.
Kısa sürede Almanya’yı birbirine katmadaki üstün başarısı sayesinde Richard Grenell 2 yıl sonra, 2020 yılında yine Donald Trump tarafından Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’nün ( DNI ) başkanlığına vekaleten atandı.
Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki tasarımı son buldu ve yazılım güncelleniyor
Peki Grenell’in vedasının ardından Almanya’da neler oldu? 2021 yılında Merkel siyaseti bıraktı. 2022 yılında Ukrayna-Rusya Savaşı’nın başlamasıyla Almanya yeni bir göç dalgasına maruz kalırken bir yandan da, enerji krizinin tetiklediği yüksek enflasyon yaşam maliyetlerini yükseltti. 2021 yılı sonunda kurulan Sosyal Demokrat-Yeşiller- Hür Demokratlar koalisyonu umulmadık bir hızda güç kaybederken, anketlere göre Hristiyan Demokratların oy oranı yüzde 31’e, popülist/aşırı sağcı AfD partisinin oy oranı yüzde 19’lara dayandı.
Nasyonal Sosyalist Partinin ( Naziler ) 1928’de 12 milletvekilliği ile başlayan siyaset yolculuğu, 1929 küresel ekonomik krizinin etkisiyle 1930 seçimlerinde 107 sandalyeye, 1932 yılının Temmuz ayındaki seçimlerde ise 230 sandalyeye ulaşmıştı. AfD ilk seçimde hükümete alınmasa dahi, aldığı oy alacağı oyların garantisi olacaktır.
Şimdi tüm bunları alt alta yazıp topladığımızda şu soruyu gündeme getirebileceğimiz kanaatindeyim: Acaba birileri, son 10 yılda Japonya örneğinde olduğu gibi, Almanya için de 2. Dünya Savaşı sonrasında yapılmış tasarımı bozmaya mı karar verdi? Alman silah endüstrisinin ve ordusunun yeniden canlanmasını kim, niye istiyor? İkinci Dünya Savaşı sonrasında uçak gemisi sahibi olması yasaklanan Japonya’ya, Izumo ve Hyuga sınıfı “helikopter destroyerleri” inşa ettirip, bu gemilerde kullanılması için F-35 savaş uçaklarının dikine iniş kalkış yapan modellerini satan ülke hangisiyle, muhtemelen Alman toplumunun da yeniden militaristleşmesini isteyen de odur.
Almanya'nın yeniden militarist bir ülke olması çok vakit alır mı?
Berlin yönetiminin böyle bir kapasitesi olduğundan şüphe edenlere de 1919’da Almanya’yı silahlarından ve ordusundan arındırmak için imzalanan Versay Antlaşması’nın ardından geçen 20 yılda yaşananları bir kez daha okumalarını öneririm.
Almanya, henüz Versay Anlaşması’nın mürekkebi kurumadan yeniden silahlanmanın alt yapısını hazırladığı gibi, Adolf Hitler 1933’te Başbakanlığa gelişinden itibaren anlaşmanın maddelerini tarihe gömecek adımları hayata geçirmeye başladı. 1935 yılında zorunlu askerliği ve tam kapasite silahlanmayı yürürlüğe koyan Hitler, 1942 yılının sonuna kadar Avrupa, Kuzey Afrika ve Karadeniz’in kuzeyine hakim olan, Moskova kapılarına dayanan bir ordu inşa etti.
Bu arada son bir soru olarak… ABD Büyükelçisi Grenell’in Berlin’den ayrılmasının ardından yaşanan gelişmeleri sayarken atladığım bir vaka var. 2022 yılının Aralık ayında ortaya çıkartılan ve AfD partisiyle de bağlantıları tespit edilen darbecilerin davasıyla ilgili bir gelişme var mı?
Kendilerini “Alman İmparatorluğu Vatandaşları” olarak isimlendiren bu grubun parlamentoya saldırı hazırlığında oldukları açıklanmıştı. Toplumun üst tabakalarından kişilerin mensup olduğu monarşist darbeci örgütlenmenin, Almanya’nın bugün götürülmek istendiği yer ile bağlantısının bulunmadığını söyleyebilir miyiz?
Uzun lafın kısası, bugün Alman ordusunun ve istihbaratının durumuyla ilgili yapılan haberleri okurken gülüp, eğlenenler sürprizlere de hazır olmalı.