Rusya'nın Afrika'daki sömürge faaliyetleri ve Türkiye ile Afrika arasında yeniden kazan-kazan dönemi
Rusya, Afrika'da “yeni nesil” sömürgecilik faaliyetleini nasıl yürütüyor? Türkiye'nin kadim devlet ahlakı ve Afrika'daki kazan-kazan politikası kıtada nasıl karşılık buluyor?
Dünyanın “kaynak hazinesi” olarak bilinen Afrika kıtası, büyüyen pazarı ve zengin doğal kaynakları nedeniyle, kıta dışındaki "büyük güçler" arasında her zaman bir rekabet arenası haline gelmiştir.
Ancak özellikle, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın ve Türkiye'nin “dünya beşten büyüktür” mottosuna muhatap olan beş ülke, Afrika kıtasını bir "çıkar merkezi" olarak görmüş ve bu minvalde politikalar ortaya koymuştur.
Gelinen noktada ise Afrika'daki dengeler hızla değişmektedir.
Batı'nın, özellikle de Afrika'da etkin bir “Batılı güç” olarak kabul edilen Fransa'nın kıtadan dışlanmaya başlaması ile birlikte Rusya ve Çin gibi güçler Batı'nın uyguladığı sömürge politikalarını revize ederek kendileri adına uygulamaya çalışırken, Türkiye ise tarihi misyonunu yeniden hayata geçiren politikaları ile kıtada etkisini artırmaktadır.
Rusya'nın Batı'ya alternatif sömürge politikaları
Rus yayılma tarihine bakıldığında, Batılı ulusların sömürgeciliğiyle çok açık paralelliklerin olduğu göz ardı edilemez. Bunlara benzer zaman çizelgesi, yayılma yolları ve sömürgeleştirilmiş bölgeler üzerindeki kontrol mekanizmaları örnek olarak gösterilebilir.
Rusya özellikle silah sanayisini ve paralı askeri gruplarını kullanarak, Afrika'daki ülkelerin doğal kaynaklarına ve limanlarına erişim elde etme stratejisi ile hareket ediyor.
Örnek olarak yakın tarihte, Rusya Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın Uluslararası İşbirliği Dairesi müdürü Roman Chekushov geçtiğimiz Temmuz ayında Rusya’nın St. Petersburg kentinde gerçekleşen 2. Rusya-Afrika Zirvesi sonrası, Rus resmi haber ajansı TASS'a yaptığı açıklamada Rusya'nın; öncelikli olarak Cezayir, Mısır, Senegal ve Tanzanya olmak üzere Afrika ülkelerinde limanlar oluşturma fırsatlarını araştırdığını açıkladı.
Rusya ayrıca, özellikle Kuzey Afrika'da bulunan büyük hidrokarbon kaynaklarından pay almak için Rus petrol ve gaz şirketleri olan Rosneft, Tatneft ve Gazprom öncülüğünde Afrika'ya yönelik faaliyetlerini şekillendirmeye çalışıyor.
Rusya'nın nükleer enerji şirketi Rosatom da kıtadaki farklı ülkelerde etkin olmaya çalışıyor.
Rusya'nın Afrika'daki sömürgecilik faaliyetleri için kullandığı araçlar
Wagner
Center for Strategic and International Studies'in, 2024 yılı Ocak ayı raporuna göre Rusya’nın paralı asker grubu Wagner, yaklaşık 30 farklı Afrika ülkesinde faaliyet gösteriyor.
Wagner Grubu altında faaliyet gösteren Rus paralı askerlerinin, özellikle Suriye, Sudan, Libya, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Angola, Mali, Kongo, Cezayir ve Mozambik'te geniş askeri faaliyetlere sahip oldukları biliniyor.
Rusya, Afrika'da genel olarak Suriye modelini izleyerek, petrol, altın, mineral veya hidrokarbon varlıkları olan ülkelerde, güvenlik sorunuyla karşı karşıya kalan kuşatılmış liderlikleri destekliyor ve gerek savunma sanayi gerekse de asker desteği ile etkisini artırıyor.
Uluslararası raporlar, Wagner'in kıtanın kuzeyindeki kazançlı altın ve elmas madenlerinin kontrolünü ele geçirirken eş zamanlı olarak isyancılarla bir gelir paylaşımı anlaşması müzakere ettiğini de öne sürüyor.
Örnek olarak Wagner, çeşitli militan gruplarına karşı 2018 yılından itibaren çeşitli militan gruplara karşı Mozambik hükümetine destek olmak amacı ile asker konuşlandırdı. Tesadüf olmayan bir şekilde bölge, milyarlarca dolarlık bir mücevher madenciliği operasyonuna ve sıvılaştırılmış ulusal gaz rezervlerine ev sahipliği yapıyor.
Rusya'nın Afrika'da faaliyet gösterdiği diğer ülkeler de, tesadüf olmayan bir şekilde milyarlarca dolarlık rezervlere sahip. Bu ülkelerin bazıları şu rezervlere sahiptir.
Orta Afrika Cumhuriyeti- Altın
Sudan – Altın ve Petrol
Libya – Altın ve Petrol
Mali – Altın
Moritanya – Altın ve Demir
Cezayir – Doğalgaz
Demokratik Kongo Cumhuriyeti – Elmas, Petrol ve Kobalt
Angola – Petrol, Doğalgaz ve Elmas
Zimbabve – Petrol, Elmas ve Altın
Mozambik – Titanyum, Demir ve Altın
Demokrasiyi zayıflatma
Rusya, Afrika ülkelerinde yapılan seçimlere müdahaleler ederek, Rusya yanlısı güçleri iktidarlara getirmek için faaliyetler yürütüyor.
Örnek olarak; Mali'deki 18 Ağustos 2020 darbesinin ardından ordunun eylemini coşkulu destekçileri kutlamak için Bamako'da sokaklara çıktı. İlginç bir şekilde kutlama yapanlardan bazıları Rus bayraklarını sallıyordu.
Pek çok kişi Mali-Rusya işbirliğini kutlayan önceden basılmış aynı posterleri, Vladimir Putin'in fotoğraflarını ve Rusya'ya desteği için teşekkür eden mesajları taşıyordu.
Zira Mali, özellikle ülkenin kuzeyindeki Fransa destekli militan gruplarla mücadele için desteğe ihtiyaç duyuyordu.
Rusya'nın Wagner grubu burada özellikle Ukrayna savaşı ve Wagner lideri Progojin'in ölmesi ve Türkiye'nin TB2 gibi savunma sanayi ürünlerinin sorunların çözümünde etkin rol alması nedeniyle başarısız oldu.
Rusya'nın Afrika'daki demokrasi baltalama faaliyetlerinin diğer bir örneği ise Libya'dır.
Rusya uzun bir süre Libya'da, BM tarafından tanınan tek güç olan Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni devirmek için darbeci geçmişi ile ünlü olan Halife Hafter güçlerini destekledi.
Dünya bu süreçte, Hafter güçlerinin sistematik yıkımlarını ve insan hakları ihlallerini izlerken, Rusya arka planda Hafter'e lojistik destek ve silah sağlıyordu.
Ancak Wagner grubu ve dolayısıyla Rusya'nın demokrasi karşıtı tutumu Libya'da da özellikle Türkiye'nin hamleleri ile başarısız oldu.
Rusya demokrasiye darbe faaliyetlerini başka yöntemlerle de sürdürmeye çalışıyor.
Örnek olarak Afrika'da uzun süre faaliyet gösteren Peace Data adlı bir haber ajansının Rus ajanlar tarafından yönetildiği ve Rusya'nın lehine propaganda yaparak kutuplaştırıcı konularla ilgili içerikler ürettiği Afrika Merkezi Araştırmalar merkezi tarafından ortaya çıkarılmıştı.
Kendi zenginliklerini kullanamayan ve yıllarca Batı sömürgesi altında olan Afrika ülkelerindeki pek çok Afrikalı gazetecinin küçük ücretli işlere bel bağladığı göz önüne alındığında, Rusya'nın bu strateji ile bölgede rahat dezenformasyon yarattığı ve yaratmaya devam edeceği rahatlıkla belirtilebilir.
Rusya'nın Afrika'daki demokrasiyi zayıflatmaya yönelik çok sayıda örnek bulunmaktadır.
Yine Rusya'nın Gana'da toplumsal kutuplaşmayı körüklemek için medyayı kullandığı, Gine'de Devlet Başkanı Alpha Conde anayasaya aykırı bir şekilde görevde kalmaya çalışırken, Rusya Büyükelçiliği tarafından bireysel olarak finanse edildiği ortaya çıktı.
Rusya'nın en büyük alüminyum üreticisi Rusal'ın Gine'de geniş boksit madenciliği çalışmaları yürüttüğü gözönüne alındığında, Rusya'nın bu demokrasi karşıtı tutumu daha iyi anlaşılabilir.
Geleneksel sömürgecilik faaliyetleri
Bunların en dikkat çekeni, Rusya'nın son 5 yıl içerisinde düzenlediği Rusya-Afrika Zirvesi olarak göze çarpıyor.
Bu zirvelerde basına yansıyan gelişmeler arasında Putin'in, zaten yeraltın kaynaklarını sömürdüğü bu ülkelerin bir kısmı ile yüksek rakamlı kredi anlaşmaları imzaladığı, daha önce borçlu olan ülkelerin bazıları ile de “borç affı” karşılığında çeşitli anlaşmala imzaladığı biliniyor.
Rusya ayrıca yine geleneksel bir sömürgecilik yaklaşımı olarak Afrika'ya, uygun fiyatlarla hatta bağış yoluyla silah ihraç ediyor. SIPRI gibi silah araştırmaları yapan uluslararası kurumlar, Rusya'yı Afrika'daki genel silah pazarında ilk 2 ülkeden birisi olarak gösteriyor.
Türkiye ile Afrika arasında yeniden kazan-kazan dönemi
Türkiye'nin 1980'li yıllardan itibaren önemli adımlarını attığı Afrika politikası, bugünlerde ekonomiden insani yardıma, savunma sanayiinden eğitime kadar birçok alanda yükselen ilişkilerle kendisini gösteriyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, karşılıklı saygıya dayalı bir işbirliği felsefesini benimseyerek Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye yöneldi. Afrika ülkeleri ile yapılan son anlaşmalar, Türk dış politikasındaki büyük değişimin bir parçası.
Türkiye, Doğu Asya'daki Müslüman ülkeler ve gelişmiş ekonomilerle daha yakın ilişkiler kurmak amacıyla 2019 yılında Yeniden Asya Girişimi'ni açıklamıştı. Malezya, Bangladeş, Güney Kore ve Filipinler ile güvenlik ve savunma iş birliğini güçlendirdi.
Zaten Afrika Boynuzu'nda bulunan Türkiye, Somali, Sudan ve Etiyopya ile askeri işbirliği yoluyla nüfuzunu önemli ölçüde artırdı. Somali'deki ekonomik varlığı 2010 yılından bu yana genişliyor.
Afrika'yı bir kaynak olarak sömüren sömürgeci güçlerin aksine Türkiye, ilişkilerine müşterek refah ve adil ortaklıklar odaklı yaklaşıyor. Mesela, Nijerya, Gana ve Senegal gibi ülkelerle ortaklıklar kuran Türkiye, ekonomik büyümeyi, eğitimi ve kültürel alışverişi teşvik eden girişimlere öncelik veriyor.
Egemenliğe saygı prensibi
Uluslararası raporlarda Türkiye’nin Afrika’da uyguladığı strateji, "Bromans" olarak adlandırılıyor. Bu terim, 'kardeşlik' (brotherhood) ve 'aşk' (romans) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor.
Bu stratejinin en kritik noktası, Türkiye’nin Afrika ülkelerine 'egemenliğe saygı' prensibiyle yaklaşması. Sömürgeleşme travmasını henüz atlatamayan bu ülkeler için bu prensip oldukça önemli.
Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi Genel Sekreteri Wamkele Mene, Türkiye’nin Afrika’ya hiçbir sömürge geçmişi olmadan geldiğini belirterek, bunun bir avantaj olduğunu ifade ediyor.
Wamkele Mene;
“Türkiye hiçbir sömürge bagajı olmadan geliyor. Bu bir avantaj”
değerlendirmesinde bulunuyor.
"Türkiye'de Çin ve Rusya'nın sahip olmadığı avantajlar var"
Ankara'nın Pekin ve Moskova'nın bu bölgelerde sahip olmadığı avantajları var: Müslüman kimliği, Japonya ve Güney Kore ile daha sağlam ilişkiler, oradaki ülkelerle toprak anlaşmazlıklarının olmaması, Malezya ve diğerleriyle savunma bağları.
Körfez, Afrika Boynuzu ve Orta Asya'yı da ekleyince Ankara'nın daha fazla manevra alanı ve oynayabileceği daha büyük bir rol var.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın (TİKA) 22 ofis kurması ve Maarif Vakfı’nın onlarca ülkede 200’e yakın okul işletmesi ile Türkiye uzun zamandır Afrika’da güçlü bir varlık gösteriyor. Bu durum Türk inşaat projelerinin çoğalmasına yol açtı.
Türkiye Müteahhitler Birliği, Türk inşaat firmalarının şu anda Afrika’daki uluslararası inşaat işlerinin yüzde 20’sinden fazlasını yürüttüğünü belirtiyor.
Türkiye-Afrika ilişkilerinde yeni dönem
Aslında Türkiye’nin Afrika stratejisinin AB tarafından bile imrenilecek bir atılım olarak görülmesinin temelleri 1998 yılına dayanıyor.
O dönemde iktidarda olan ANASOL-D hükümeti tarafından Afrika Eylem Planı’nın başlatılmasından bu yana yeni bir eksene girildi. 2005 yılında Ankara’nın o yılı “Afrika yılı” ilan etmesi ve 2008 yılında Türkiye’nin Afrika Birliği’ne stratejik bir ortak olarak kabul edilmesiyle Türkiye’nin Afrika ile ilişkileri ivme kazandı. 5 yılda bir düzenlenen Türkiye-Afrika Ortaklık Zirveleri’nin sonuncusu İstanbul’da yapıldı.
Afrika’da 2002 yılında 12 olan Türk büyükelçiliği sayısı bugün 44’e ulaştı. Türk Hava Yolları şu anda 60’tan fazla Afrika noktasına uçuyor. Son yirmi yılda Türkiye ile Afrika arasındaki ticaret 5.4 milyar dolardan 40 milyar doların üzerine çıktı. Bu stratejiye Türkiye’yi Osmanlı geçmişinden dolayı bir “Afro-Avrasya” devleti olarak tasvir eden bir anlatı da eşlik ediyor.
“Avrupa Birliği, Türkiye'nin Afrika stratejisini örnek almak istiyor”
AB Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (EU Institute for Security Studies) tarafından yayınlanan raporda, Türkiye’nin Afrika'da uyguladığı stratejiye dikkat çekilerek, Avrupa Birliği’nin bu stratejiden dersler çıkarması gerektiği vurgulandı.
Yeni Rapor: "Türkiye ile Yapıcı Ortaklık Gerekli"
Chaillot Raporu olarak adlandırılan AB raporu Türkiye’nin dünyadaki dört farklı bölgedeki varlığını ve bu bölgelerle etkileşimini inceledi: Batı Balkanlar; Güney Kafkasya; Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Körfez bölgesi ve Afrika.
Raporun en geniş yer ayırdığı yer ise Afrika kıtası. Türkiye’nin artan etkisi bu bölümde Türk Hava Yolları’nın kıtanın en ücra köşelerine yaptığı uçuşlar, hemen hemen Afrika’daki tüm ülkelerle imzalanan güvenlik işbirliği anlaşmaları, İHA ve zırhlı satışları, Türkiye’nin eğitim kurumlarında okuyan binlerce Afrikalı öğrenci ve diplomatik ziyaretlerin giderek artan sıklığı örnek gösteriliyor.
Raporda şu ifadelere yer veriliyor: “Türkiye’nin dünyanın çeşitli bölgelerindeki ayak izi giderek genişliyor. Bu durum sadece ekonomik anlamda değil, aynı zamanda ülkenin sayısız eğitim ve sosyal yardım girişimine yansıyan yumuşak güç projeksiyonunda da kendini gösteriyor.
Ayrıca başta silahlı insansız hava araçları olmak üzere bölgesel bir silah tedarikçisi olarak yükselen bir profile sahip. Ankara’nın diplomatik, ekonomik ve askeri alanlarda iddialı bir vizyon izlediği açık.
Bu bölgelerle etkileşimin Türkiye için nasıl ikili bir amaca hizmet ettiğini göstermektedir: İzolasyona karşı ortaklıkları çeşitlendirmek ve Batı’dan uzaklaşarak stratejik özerkliğini savunmak.
Türkiye’nin uluslararası ilişkilere giderek daha fazla işlemsel yaklaştığı göz önüne alındığında, AB’nin Türkiye’nin motivasyonlarını ve stratejilerini anlamakta çıkarı var.
Dahası, daha geniş jeopolitik değişimler, AB’nin Türkiye ile yapıcı bir ortaklık kurmasını ve potansiyel sürtüşme alanlarını ele almasını giderek daha önemli hale getiriyor.”
Afrika'da Türkçe eğitim modeli
Maarif okulları olarak anılan bu okullar 25 Afrika ülkesinde yaklaşık yirmi bin öğrenciye Türkçe eğitim veriyor.
Son on yılda Afrika’dan 20 bine yakın öğrenci Türkiye’de üniversite okumak için burs aldı. Bu okullardan mezun olan öğrenciler Türkiye-Afrika arasında ticareti geliştirmek için kurulan birçok şirkette yönetici olarak kolaylıkla iş buluyorlar.
Afrika ve Türkiye arasında büyük askeri anlaşmalar
Türk askerlerini ve Suriyeli paralı askerleri, Mısır, Fransa, Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından desteklenen Halife El Hafter’e karşı savaşmak üzere Libya’ya gönderdi.
Türkiye Libya’da Mısır, Fransa, Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından desteklenen Hafter rejimine karşı Trablus hükümetini askeri yardımlarla destekleyerek bölgede ‘ben de varım’ dedi. Somali’de atılan adımlar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Ankara’yı karşı karşıya getirdi.
Türkiye; Nijerya, Senegal ve Togo olmak üzere çeşitli Afrika ülkeleriyle askeri anlaşmalar imzaladı. Bu ülkelerin birçoğu Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki deneyiminden faydalandı.
Türkiye’ye atanan Afrikalı büyükelçilerin giderek artan bir bölümünün muvazzaf ya da emekli generaller olması da dikkat çekici bir ayrıntı. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre Türkiye’nin bölgede İHA, zırhlılar gibi askeri satışlarında artık milyar dolarların telaffuz edilmesi şaşırtıcı olmayacak.
Türkiye’nin Somali ile kıta sahanlığının korunması için yaptığı deniz anlaşması bu ülkede veya Cibuti’de bir deniz üssü kurmasıyla sonuçlanma ihtimalini taşıyor.
Türkiye'den ihtiyaç sahiplerine açık çek
Türkiye yardım yoluyla da nüfuz kazanıyor. Daha önce ağırlıklı olarak BM gibi uluslararası kuruluşlar aracılığıyla para veriyordu. 2003 yılında Türk yardımlarının yaklaşık %60’ı bu yolla yapılıyordu.
Şimdilerde bu oran %2’ye düştü. Ankara’nın direkt yardımlarında Türk bayrakları gıda kolileri, okul ve su kuyusu açma törenlerini süslüyor. İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House için çalışan Abel Abate Demissie, "Türkiye, ekonomik veya askeri yardıma çaresizce ihtiyaç duyduğunuzda açık çek vermesiyle tanınıyor" diyor.
"Afrika’nın sömürgecilik karşıtı hayırsever ağabeyi: Türkiye"
Alman Dışişleri Bakanlığı tarafından düşünce kuruluşu Stiftung Wissenschaft und Politik’e hazırlatılan ‘Türkiye’nin Afrika’daki Güvenlik Ayak İzini İncelemek’ başlıklı raporda Türkiye’nin Afrika hamlelerinden çıkarılabilecek dersler sıralandı.
Alman haber ajansı Deutsche Welle de Türkiye’yi Afrika’nın sömürge karşıtı cömert ağabeyi olarak tanımlayan detaylı bir analiz yayınladı. The Economist ise “Türkiye Afrika’ya büyük bir diplomatik ve kurumsal atılım yapıyor.
Mühendisler ve dizilerin yanı sıra silahlar ve askerler de gönderiyor” diyerek bu çabaları övdü. Atlantic Council, “Türkiye’nin Afrika’ya yaklaşımı NATO’nun gelecekteki angajmanına ışık tutabilir” diyerek NATO’nun Afrika’daki etkisinin Türkiye ile gelişebileceği yorumunu yaptı.
Afrika neden dünya genelinde bu kadar ilgi görüyor?
Afrika'nın reel gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) büyümesinin 2024 ve 2025 yıllarında sırasıyla ortalama %3.8 ve %4.2 olması öngörülüyor.
Bu oranlar, küresel ortalamaların (%2.9 ve %3.2) üzerinde. Yani, Afrika, Asya’dan sonra en hızlı büyüyen ikinci bölge olmaya devam edecek. Bu durum, dünya genelinde ekonomik açıdan Afrika'da iş yapma iştahını artırıyor.
Sonuç:
İstikrar ve barışın sağlanması, bölge ülkelerinin kalkınmasına katkı sunulması, insani yardım, yeniden yapılanma, güvenlik, kamu diplomasisi ve ara buluculuk alanlarında karşılıksız yardım, bölge kaynaklarının Afrikalı toplumların yararına kullanılması, ikili ilişkilerde eşit ortaklık ve karşılıklı fayda temelinde geliştirilmesi üzerine inşa edilen Türkiye’nin Afrika politikası, stratejik, uzun vadeli ve karşılıklı gelişime odaklanmış bir anlayışla Afrika'da büyük karşılık bulmaktadır.
Türkiye ile dini, kültürel ve sosyal olarak birçok ortak noktanın oluşumuna imkan veren bu durum Afrika ülkeleriyle iyi ilişkilerin tesisinde etkili bir zemin hazırlamaktadır.
Sömürgeci geçmişi, kölelikle mücadele tarihi ve artık kendi kaynaklarını yönetme anlayışı ile hareekt etmek isteyen Afrika ülkeleri günümüzde Türkiye’nin yaklaşımlarına karşı büyük bir sempati duymakta ve yeni tarz sömürgeci anlayışlara karşı tedbirli davranırken, kapılarını Türkiye'nin kazan-kazan yaklaşımına açmaya devam etmektedir.