Arab Center DC: Ankara ile Şam yakınlaşması, ABD'nin Suriye'deki varlığını tehdit edecek
Türkiye'nin Ukrayna savaşının ardından Rusya karşısında güçlenen konumu Şam için büyük bir sorun. Ankara ile Şam arasında olası bir açılım, ABD'nin Suriye'deki varlığını tehdit edecek.
Türkiye'nin yakın zamanda sık sık Suriye'de yeni bir askeri kara harekat düzenleyeceği yönündeki açıklamasına rağmen henüz böyle bir operasyon gerçekleşmedi. Bu gecikme büyük ölçüde Rusya'nın, önce Türkiye-Suriye ikili ilişkilerinde ilerleme görmeyi talep etmesinden kaynaklanıyor.
Türk hükümeti, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad rejimiyle angajman yapmak için isteklilik gösteriyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar'da düzenlenen 2022 Dünya Kupası sırasında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el-Sisi ile bire bir görüşme sırasında sıcak bir tokalaşmanın ardından normalleşme mesajları vermişti.
Erdoğan; "Siyasette kin gütmeye yer yok." ifadelerini kullandı.
Ankara'nın Şam'la uzlaşma girişimleri, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik politikasında yeni bir aşamayı başlatıyor. Türk hükümeti Suriye'de rejim değişikliği çağrılarını uzun süredir askıya almış olsa da, Ankara-Şam ilişkilerinde hala derin bir güvensizlik hakim. Bu nedenle, iki tarafın yakın zamanda baltaları gömmesini beklemek gerçekçi değil.
Bununla birlikte, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikili kanalların açılması yönünde yaptığı çağrılar, Ankara'nın hesaplarında bir politika değişikliğine işaret ediyor. Erdoğan'ın normalleşme söylemi, ülkede ikamet eden milyonlarca Suriyeli mültecinin geri dönüşü ve dolayısıyla Erdoğan'ı gerçek değişimi sağlayabilecek bir lider olarak tasvir ediyor.
Türk politikasının bu yeni aşaması, stratejik değişimlerin doğal bir sonucudur. Rusya'nın 2015'te Suriye İç Savaşı'na müdahil olmaya başlamasından bu yana Türkiye, bölgedeki ayrılıkçı Kürt grupları ana tehdit olarak kabul etti.
Türkiye, Amerikan birliklerinin Suriye'den çekilmesini hızlandırmak ve bölgedeki ayrılıkçı bir Kürt özerkliğini dizginlemek için Şam'dan işbirliği yapılmasını bekliyor. Ancak Esad rejimi bu konuda şüpheci bir tutum sergiliyor. Bu nedenle Şam, Türkiye'nin askeri olarak geri çekilmesini diplomatik canlanma için ön koşul haline getirdi. Ancak Ankara'nın bu şartı kabul etmesi pek olası değil.
Türkiye herhangi bir taviz vermezse, Esad rejimi bunu Erdoğan'ın müzakere konusunda ciddi olmadığının sinyalini olarak algılayabilir. Esad rejiminin şüpheciliği ve Türk hükümetinin taviz verme konusundaki isteksizliği, Rusya'yı bu çıkmazdan kurtulmanın anahtarı haline getiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan son olarak, Ankara'nın Şam ile üçlü bir toplantı gerçekleştirilmesi için Moskova ile koordinasyon içinde olduğunu duyurdu. Plana göre, üç ülkenin dışişleri ve savunma bakanları sorunları görüşmek üzere bir araya gelecek ve ardından üç ülke cumhurbaşkanları bir araya gelecek.
Türkiye'nin Ukrayna savaşının ardından Rusya karşısında güçlenen konumu Şam için büyük bir sorun.
Ankara'nın artık Suriye'de kontrol ettiği bölgelerden askerlerini çekmek gibi bir niyeti yok. 2020'de Türkiye, Suriye Ordusu'nun İdlib'deki isyancı bölgelerine ilerlemesini durdurduğunda, Rusya hızlı bir refleks ortaya koymuştu.
Ancak bugün Moskova, uluslararası yaptırımların ağırlığı altında ve aşırı mali stresle karşı karşıya. Dolayısıyla Türk hükümeti, kendisi de Rusya'ya son derece bağımlı olan Esad rejimi ile müzakerelerde üstün taraf olarak görüyor. Moskova'nın Türkiye'nin askeri ilerleyişini tırmandırmak yerine Ankara-Şam müzakerelerine yönelik mevcut baskısı, Rusya'nın Türkiye ile Suriye konusunda bir karşı karşıya gelmek istemediğini ortaya koyuyor.
Şam, Putin'in Türkiye'ye taviz vermesi için baskı yapmak için İdlib'i nasıl kullandığını izleyecek. Bu sırada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İdlib'e yönelik çok önemli bir insani yardım koridoru için oylama yaptı. Türkiye ile Suriye arasındaki Bab al-Hawa sınır kapısı, İdlib'deki milyonlarca mülteci için bir cankurtaran halatı ve BM görev süresi Ocak ortasında sona ermeden önce yenilenmezse bir insani felaket yaşanabilir. Yeni bir mülteci krizi ise, Ankara'nın ihtiyacı olan son şey.
Rusya ise yardım koridorundan “teröristlerin” yararlandığını iddia ediyor ve bunun yerine tüm insani yardımın Şam'a yönlendirilmesini öneriyor. Bunun Esad rejimi için avantajı, İdlib halkı üzerinde baskı kurmasına ve karşılığında sadakatlerini aramasına olanak sağlıyor.
2019'daki olayların gidişatı çok anlamlıydı. Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı kod adlı sınır ötesi harekatı, her ikisi de Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından yönetilen Kobani ve Menbic şehir yönetimlerini varoluşsal bir tehdit altına soktu. Trump yönetiminden acil bir yardım almadığı için, SDG'nin Şam ile bir anlaşmaya varmaktan başka seçeneği yoktu. Sonuç olarak, Suriye Ordusu Kobani ve Menbiç'e girdi ve Suriye ve Rus güçleri sınır boyunca askeri devriyelere başladı.
Geçtiğimiz haftalarda Türkiye, Kobani ve Menbiç'e yeni bir harekat planı içerisinde olduğunu duyurdu. Kasım 2022'de gerçekleşen Taksim bombalaması sonucu altı kişi öldü ve düzinelerce insan yaralandı. İstanbul'daki olay, Türk hükümeti tarafından son hava saldırıları ve olası bir kara harekatı için sebep olarak gösterildi.
Putin şimdi de Erdoğan ve Esad'ın bir yol haritası geliştirmesini istiyor. Bugünün koşullarında diplomatik ilişkilerin normalleşmesi gerçekleşirse, Türkiye büyük ölçüde Erdoğan'ın kritik bir konuda zafer ilan edebileceği için askeri harekatlarını dondurabilir.
Ankara, Suriye'nin kuzeybatısında onbinlerce ev inşa ederek gönüllü dönüşü gerçekleştirmek için şimdiden adımlar attı ve orada bir milyon mülteciye barınak sağlama hedefine ulaşmayı planlıyor. Türk hükümetine göre, Suriye'de inşa ettiği konut topluluklarının okulları, hastaneleri ve alışveriş merkezleri olacak.
Ancak Erdoğan'ın Esad rejimiyle müzakere ederek Türkiye'nin kontrolündeki bölgeleri güvenli bölge ilan etme planı varsa, bu tür gönüllü geri dönüşler de yasal belgelerde işaretlenmelidir. Türk hükümeti ancak o zaman bir milyon mülteciyi Suriye'ye geri gönderme hedefini gerçekleştirebilir.
Buna ek olarak, Türkiye'nin önerdiği Suriye içindeki güvenli bölgeler Türkiye'ye SDG'ye karşı tampon bölge görevi görecek. Esad rejimi gelecekte Ankara'ya karşı Suriyeli Kürtleri kullanmak isterse, Türkiye buna karşılık olarak muhtemelen Suriye muhalefetiyle olan dostluğunu kullanacaktır.
Washington'ın Suskunluğu
ABD'nin Suriye'nin kuzeyindeki Türk hava saldırılarına tepkisi nispeten yumuşak oldu ve Suriye'de desteklediği gruplar arasında Washington ile ortaklıklarının geleceği konusunda ciddi şüpheler yarattı.
ABD'li yetkililer Türkiye'nin Suriye'deki ilave askeri operasyonlarına “güçlü muhalefetini ” yineleseler de, Biden yönetiminin genel tepkisi büyük ölçüde bastırıldı. Kasım ayında, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki operasyonlarında Türkiye, Amerikan askerlerinin hayatını riske atarak bir kez daha ABD güçlerinin yakınında bir hava saldırısı düzenledi. Ancak Türk yetkililere yaptırım uygulayan Trump yönetiminin aksine, Biden yönetimi ve Beyaz Saray başka tarafa bakmayı seçti.
Bu suskunluk, Türkiye'nin Ukrayna savaşı nedeniyle artan önemine bağlanabilir. Türk yetkililer ABD'yi Taksim bombalamasından sorumlu tuttular ve Beyaz Saray'ın başsağlığı dileklerini reddettiler. Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ABD'nin başsağlığınının “bir katilin olay yerine geri dönmesi”ne benzediğini belirtti. olay yeri” ve PKK'nın ABD istihbarat teşkilatlarına bağlı olduğunu iddia etti.
Bütün bu dengelere göre Ankara ile Şam arasında olası bir açılım, ABD'nin Suriye'deki varlığını tehdit edecektir.