Arab Institute for Security Studies: Filistinliler, davalarını dünya gündemine taşımayı nasıl başardı?

Filistinliler direnişleri ve kararlılıkları sayesinde, Filistin'i yeniden dünya gündemine taşımayı başardılar. Batılı liderler artık, İsrail işgalinin Batı için iyi sonuçlar doğurmayacağının farkında...

1. resim

BAE merkezli düşünce kuruluşlarından Arab Institute for Security Studies'de, Gazze'de devam eden savaşın küresel etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Filistinlilerin ortaya koydukları direniş ve kararlılıkları sayesinde, neredeyse dünya gündeminde yer almayan Filistin'i yeniden dünya gündemine taşımayı başardıkları belirtilen analizde, Batılı liderlerin ise artık, İsrail işgalinin Batı için iyi sonuçlar doğurmayacağının farkında olduğu belirtildi.

İşte Arab Institute for Security Studies'de yayınlanan analiz:

Gazze'deki savaşta ateşkes devam ederken. İspanya ve Belçika başbakanları Pedro Sanchez ve Alexander De Croo Refah sınır kapısında ortak bir basın toplantısı düzenledi.

Sanchez yaşananları "bir felaket" olarak nitelendirirken De Croo "çatışmaların kalıcı olarak durdurulması" ve çocukların öldürülmesine son verilmesi çağrısında bulundu.

Daha da önemlisi, iki Avrupalı lider, AB tanımasa bile Filistin devletini tanımaya karar verebileceklerini açıkladılar.

Bu gelişmeler, Avrupa'da bazı kesimlerin Gazze'deki felaketin asıl nedeninin İsrail işgali olduğu gerçeğine uyandığını gösteriyor.

İsrail şüphesiz Avrupa'nın bu tutumundan memnun olmadı. Haberlere göre İsrail derhal her iki ülkenin büyükelçilerini çağırdı ve onlara ultümatom verdi.

Bu tepki, İsrail'in Avrupa'ya çocukların öldürülmesini kınamak ya da Filistin egemenliğini merkeze alan bir tür barışçıl çözüm beklemek gibi en küçük bir marj bile tanımak istemediğini gösteriyor.

Diğer yandan İspanya ve Belçika'nın AB konsensüsü olmadan da Filistin'i tanımaya karar verebileceklerini belirtmeleri, Avrupa içindeki dış politika bölünmesinin bir göstergesidir. Görünen o ki tüm Avrupa hükümetleri Gazze'deki soykırıma karşı aynı hoşgörüye sahip değil.

İlginçtir ki, diğer AB yetkilileri de bir Filistin devleti kurulması çağrısında bulunuyorlar. Ancak niyetleri ne Filistinlilerin özgürlüğünü sağlamak ne de Filistinlilerin haklarını korumak.

Örneğin bloğun baş diplomatı Josep Borrell geçen hafta;

"İsrail'in güvenliği için en iyi garanti, bir Filistin devletinin kurulmasıdır."

açıklamasında bulundu.

İngiltere'nin eski başbakanı ve şimdiki dışişleri bakanı David Cameron da benzer bir mantık yürüttü.

Cameron;

"Filistin halkının uzun vadeli güvenlik, emniyet ve istikrarı olmadıkça, İsrail için de uzun vadeli güvenlik, emniyet ve istikrar olmayacaktır."

ifadelerini kullandı.

Gerçek şu ki Filistinliler direnişleri ve kararlılıkları sayesinde Filistin'i yeniden dünya gündemine taşımayı başardılar.

Peki Filistinliler bunu nasıl başardı?

Öncelikle, önceki savaşlardan, özellikle de Mayıs 2021'deki sözde Birlik İntifadası'ndan öncekilerden farklı olarak, bu kez Filistinliler hep bir ağızdan konuştu. İdeolojik geçmişleri ne olursa olsun tüm Filistinliler, İsrail zulmüne odaklandı ve dünyaya ortak bir ağızdan mesaj verdi.

Gazze'de aile fertlerini kaybetmiş çocuklar bile kameraların önünde cesurca durarak asla zayıflamayacaklarını ve hiçbir şeyin onları vatanlarından koparamayacağını ifade ettiler. Gençler ve yaşlılar hastane yataklarından bile aynı sözleri tekrarlıyor ve benzer bir dil kullanıyorlardı.

Bu durum İsrail'in Gazze'deki 2,3 milyon Filistinliyi dünyanın geri kalanından koparmak için elinden gelen her şeyi yapmasına, interneti, elektriği ve Filistinlilerin kendi aralarında bile her türlü iletişimi kesmesine yol açtı.

Ancak tüm bunlara rağmen Filistin halkının mesajı devam etti.

Filistinlilerin muazzam fedakârlıklarının ve Gazze'de dökülen kanların eninde sonunda tüm Filistinlilerin arzuladığı özgürlüğe dönüşmesini sağlamanın yolunu bulmuş olabilir.

Diğer yandan Filistin'in ötesindeki birlik de kritik bir öneme sahiptir.

Arap ve Müslüman halklar, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı boyunca Filistin dayanışmasının çekirdeğini oluşturdular. Protesto ettiler, boykot ettiler, mücadele ettiler ve seferber oldular. Dahası, Arap ve Müslüman dünyasının sınırlarının ötesinde on milyonlarca insan Filistinlilerin hakları ve öncelikleri lehine yürüdü.

Gerçekten de, Filistin üzerine yepyeni konuşmalar artık dünyanın dört bir yanındaki kamusal alanları işgal ediyor. Küresel Güney bir kez daha Filistin mücadelesini sahiplenirken, Küresel Kuzey de İsrail soykırımını meşrulaştıran, destekleyen ve finanse eden hükümetlere, büyük şirketlere ve ana akım medyaya meydan okuyor.

Filistin halkı şimdi bu dayanışma ivmesini, hepsi de uluslararası hukukta yer alan eşitlik, adalet ve özgürlük gibi haklı hedeflerine hizmet edecek şekilde yönlendirmeli ve öncülük etmelidir.Hiçbir kamusal alan katılımsız bırakılmamalı, hiçbir kitle gözden kaçırılmamalı ya da ihmal edilmemeli ve İsrail'i işlediği suçlardan sorumlu tutmak için gereken kritik kitle arayışında hiçbir taş çevrilmeden bırakılmamalıdır.

Batılı liderler ve yetkililer artık seslerini yükseltiyorlar çünkü Filistin davasının küresel bir dava haline geldiğini ve İsrail işgalinin Batı için iyi olmayacağını anlıyorlar.

Filistinlilerin bu önemli anı değerlendirmelerinin zamanı ve kendi kurtuluş süreçlerine liderlik etmelerinin zamanı gelmiştir.

Tartışma