gdh'de ara...

Arab News: Avrupa ve ABD'nin İsrail'e verdiği "mutlak desteğin" sırrı ne?

İsrail'in Filistinlilere karşı yürüttüğü savaş, Nazi rejiminin yürüttüğü savaş kadar acımasız! Peki Avrupa ve ABD'nin İsrail'e verdiği "mutlak desteğin" sırrı ne? 

1. resim

Suudi Arabistan merkezli Arab News'de, artık net bir şekilde soykırıma dönüşen Gazze savaşına karşı Batı ülkelerinin yaklaşımının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Yıllarca “insan hakları” ve “adelet” gibi kavramları şimdiye kadar kutsayan Batı ülkelerinin şimdi 'ikircikli bir politika' yürüttüğü belirtilen analizde, Batı halklarının ise hükümetlerinin eylemlerini artık iğrenç bir çifte standart olarak görmeye başladıkları belirtildi.

Analizde ayrıca, Gazze'deki savaşın İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi rejiminin yürüttüğü savaş kadar acımasız bir hale geldiği tespiti yapıldı.

İşte Arab News'de yayınlanan analiz:

Dünya, 7 Kasım'da ABD eski başkanı Barack Obama'nın "Pod Save America" programına verdiği röportajda Gazze'deki savaşla ilgili olarak söylediği sözlerle şaşkına döndü.

Obama;

"Hamas ve İsrail arasında olup bitenlerden dolayı kimsenin elinin temiz olmadığını ve hepimizin bir ölçüde suç ortağı olduğumuzu kabul etmeliyiz."

ifadelerini kullandı.

Bir grup ABD Kongre üyesi de, İsrail'in "meşru müdafaa" hakkını desteklemelerine rağmen, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'a bir mektup göndererek Gazze'ye insani yardım ulaştırılmasının önemini ve İsrail hükümetinin daha fazla şiddeti önlemek ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmak için yoğun diplomatik çabaların önünü açmak amacıyla askeri operasyonlarında uluslararası yasalara uyma taahhüdünü vurguladı.

Bu açıklamalar umut verici olsa da, sahada neler olduğunu düşündüğümüzde, eylemin eşlik etmediği açıklamaların sadece sürece not düşülen konuşmalar olarak kalacağı aşikardır.

Zira gerçekte, "eylemler sözlerden daha yüksek sesle konuşur".

Batı'nın ve ABD'nin tutumları yankılanmaktadır ve İsrail'e karşı mutlak önyargıları utanmaz ve tereddütsüzdür.

Hamas'ın 7 Ekim'deki El Aksa baskınından bir hafta sonra ABD, Associated Press ajansının ifadesiyle ilk müttefikine yardım etmek üzere dünyanın en büyük ve en güçlü uçak gemilerinden ikisini, USS Gerald R. Ford ve USS Dwight D. Eisenhower'ı bölgeye gönderdi.

Bu gemilere 6 Kasım'da ABD Merkez Komutanlığı'nın sosyal medya üzerinden duyurduğu üzere nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip Ohio sınıfı bir denizaltı da katıldı.

Bu adımları Batı'dan İsrail'e eşi benzeri görülmemiş bir destek furyası izledi.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın silah ve destek ekipmanları taşıyan bir askeri uçakla İsrail'e gelişini gösteren videonun görüntüleri hala hafızalarımızda tazeliğini koruyor.

İsrail öncülüğünde Filistinlilere yönelik soykırımın başlamasından kırk gün sonra Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Tel Aviv'e yaptığı son ziyaret sırasında “ülkesinin İsrail'in yanında olduğunu" teyit etti.

Daha önce benzerini hiç görmediğimiz bir “ikircikli savaşla” karşı karşıyayız.

Hatta savaş, bazı Batılıların Araplara ve Müslümanlara karşı gizli düşmanlığının boyutlarını da gözler önüne serdi. Hatta Amerika'da Donald Trump, Cumhuriyetçi aday Ron DeSantis gibi isimler için bu durum, bir strateji haline geldi. Arapları ve Müslümanları üniversitelere girmelerini engellemekle ve ABD'ye girişlerini yasaklamakla tehdit ediyorlar.

Avrupalılara gelince, onlar da daha az inatçı değiller. Zira Arap kökenli bazı Avrupalı futbolcular Filistin halkına duydukları sempati nedeniyle zulüm dalgalarıyla karşı karşıya. Alman takımı Mainz, Gazze halkına verdiği destek nedeniyle oyuncusu Anwar El-Ghazi'nin sözleşmesini feshetti. Fransa'da siyasetçiler Karim Benzema'nın Ballon d'Or ödülünün ve Fransız vatandaşlığının elinden alınması çağrısında bulundu.

Hem Avrupalıların hem de Amerikalıların talep ettiği ifade özgürlüğü nerede?

Bu hakları şimdiye kadar kutsayan Batı, hükümetlerinin eylemlerinin artık iğrenç bir çifte standart olduğunu görmüyor mu?

Filistin'de her gün tanık olunan insani felaket, Batı'nın bu tutumuna daha da acı katıyor. Dahası, birçok şehir ve başkent, hükümetlerinin politikaları ve İsrail hükümetinin eylemlerine verdikleri mutlak destek nedeniyle seçkin seçmen protestolarına tanık oluyor.

İsrail Miras Bakanı Amichai Eliyahu'nun Gazze'ye yönelik bir nükleer saldırının "bir olasılık" olduğunu söylediği konuşması dünya tarafından geniş çapta kınandı. Ancak Eliyahu, bu ana kadar ülkesine yönelik devasa Batı desteğine güvenmeseydi bu aşırılıkçı ve acımasız ifadeleri dile getirmezdi.

Avrupa ve ABD'nin İsrail'e verdiği "mutlak desteğin" sırrı ne?

Şüphesiz; “tarihsel suçluluk duygusunun etkisinde mi kaldılar?” sorusu ilk akla gelen soru oluyor.

İsrail hükümetinin Gazze'deki Filistin halkına karşı yürüttüğü savaş, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi rejiminin yürüttüğü savaş kadar acımasız ve Batı'nın bakışları ve garip sessizliği altında gerçekleşmektedir.

Şansölye Scholz ülkesinin tutumunu açıklarken;

"Almanya'nın tarihi ve Holokost'taki sorumluluğu, İsrail'in güvenliğini ve varlığını sürdürmesine yardımcı olmamızı gerektiriyor."

ifadelerini kullandı.

Ancak bu günahların bedelini Filistinliler ödemeye devam etmeli mi?

İsrail'in, ABD ve Batı'nın birinci müttefiki ve bölgedeki çıkarlarının koruyucusu olduğu biliniyor ve dünyanın İsrail'in güvenliğini tehdit eden her şeye karşı nasıl harekete geçtiğine her gün tanık oluyoruz.

Ancak hiç kimse İsrail devletinin varlığını inkar etmiyor. İsrail'in varlığıyla barış içinde yaşamak için çabalar her geçen gün yoğunlaşıyor. Ancak bölgedeki en büyük kaybedenler olarak Filistinlilerin bağımsız bir devlette güvenlik ve istikrar içinde yaşamaları engelleniyor.

BM'de 193 üye ülkeden 138'i Filistin topraklarını bir Filistin devleti olarak tanırken, ABD, Fransa ve İngiltere İsrail ile çatışma çözülene kadar barışçıl bir Filistin devletini tanımayı reddediyor.

Filistin halkı onurlu, bağımsız ve güvenli bir şekilde yaşayamadığı, karar alma yetkileri ellerinden alındığı ve taleplerini dinlemeye bile zorlayamadıkları bir devle fiilen savaştıkları sürece Filistin'deki güvenlik durumu istikrara kavuşamayacaktır.

Taraflar arasındaki bu dengesizlik karşısında ABD ve Batı'nın on binlerce insanın ölümüne neden olan bu kanı durdurması gerekmektedir.

Kaynaklar

Tartışma