Arab News: Dünya düzeni İsrail'in Gazze'ye açtığı savaştan sağ çıkabilecek mi?
Batı'nın “kurallara dayalı düzeninin” başı büyük dertte. "Dünya düzeni", İsrail'in Gazze'ye açtığı savaştan sağ çıkabilecek mi?
Suudi Arabistan merkezli Arab News'de, İsrail-Hamas çatışmalarının yankılarının ve dünyadaki düzen üzerindeki etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İsrail'in Gazze'ye karşı başlattığı saldırıların, Batılı kurumların işlevsizliğini ve politika yapıcılarının “ikiyüzlülüğünü” ortaya çıkardığı belirtilen analizde, Batı'nın “kurallara dayalı düzeninin” de başının büyük derde girdiği belirtildi.
Analizde ayrıca, çok kutuplu bir dünya düzeninin artık kaçınılmaz hale geleceği ve Çin ile Rusya dışında, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi yeni aktörlerin daha etkin pozisyonlara geleceği öngörüsünde bulunuldu.
İşte Arab News'de yayınlanan analiz:
Yüzde 70'i önceki savaşlardan dolayı mültecilerden oluşan 2,3 milyon Filistinliye ev sahipliği yapan bu kuşatılmış, dar toprak şeridinden gelen istatistikler sarsıcı boyutlara ulaştı.
İsrail'in meşru müdafaa kisvesi altında başlattığı saldırının ilk 37 gününde 11,000'den fazla insan hayatını kaybetti, binlercesi enkaz altında kayboldu ve 24,000 kişi yaralandı.
Yaklaşık 4.500 çocuk öldürüldü, evlerin ve kulelerin yüzde 40'ı yıkıldı ya da hasar gördü. En az 50 gazeteci öldü ve bu akıl almaz zulümlerin listesi uzayıp gidiyor.
1 milyondan fazla Gazzeli yerinden edildi. Su, gıda, ilaç ya da yakıt yok ve güvenli bölge de yok. Bu gerçekten bir Filistin soykırımıdır.
Diğer yandan, İsrail ateşkes çağrılarını reddetti ve Gazze'ye yeterli yardımın ulaşmasını sağlayacak insani molalar vermedi.
İsrailli yetkililere göre, savaşı durdurması için ülke üzerindeki uluslararası baskı önümüzdeki iki ya da üç hafta içinde artacak. Dünya çapında on milyonlarca insan savaşın sona ermesi için çağrıda bulundu. Batılı yetkililer ise bu sesleri dinlemeyi reddediyor.
Pek çok kişinin gözünde bu artık, Hamas'ı yok etmeye yönelik bir savaş değil, adeta bir imha savaşı haline geldi. BM kuruluşlarının, Uluslararası Kızıl Haç Komitesi'nin, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün ve diğer sivil toplum örgütlerinin çağrıları çöpe atıldı.
İsrail sadece 7 Ekim'deki saldırının intikamını almakla kalmıyor, aynı zamanda İsrail-Filistin çatışmasının temellerini yıkmayı amaçlayan, oyunun kurallarını değiştirecek bir strateji uygulamak istiyor. Amaç 1948 Nakba'sına geri dönmek ve oradan yeniden başlamak.
Başbakan Benjamin Netanyahu'nun aşırı sağcı ortakları, Gazze Şeridi'nin yeniden işgal edilmesi, sakinlerinin zorla nakledilmesi ve yeni Yahudi yerleşimlerine yol açılması gerektiğinden bahsediyor.
Ayrıca Gazze'de yaşananların Batı Şeria'da yaşanacakların bir prototipi olduğunu söylüyorlar.
İsrailli analistler Netanyahu'nun radikal koalisyon ortaklarını dizginleyemeyecek kadar zayıf olduğunu belirtiyor. Dini Siyonizm hareketi, siyasi kariyerini kurtarmaya ve mirasını kurmaya çalışan Netanyahu'ya şantaj yapıyor.
Arap liderler, işgalci İsrail ordusunun işlediği savaş suçları, soykırım ve etnik temizlik konusunda açıkça konuştular. Ayrıca Batı'nın uluslararası hukuku uygularken kullandığı çifte standartlara da açıkça işaret ettiler. Ancak ABD, BM Güvenlik Konseyi'nin bir ateşkes kararı alma girişimlerini engelledi ve engellemeye devam edecek gibi görünüyor.
Dolayısıyla gerçekte Gazze savaşının nasıl sona ereceğini kimse bilmiyor. Ama bir noktada bitecek. O zaman uluslararası toplum İsrail savaş makinesinin neler yaptığını gerçek anlamda görecek. Ölü sayısı on binlerle ifade edilecek, sakat kalanların ve yaralananların sayısı ise dehşet verici olacak.
Yıkımın seviyesi İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman ve Japon şehirlerine benzeyecek. İnsani felaket uzun yıllar boyunca küresel bir kabusa dönüşecek.
Zira Netanyahu ve ortakları; ne orantılılık, ne itidal ne de uluslararası insancıl hukuka ve savaş kurallarına saygı gösteriyor.
ABD, çoğu sahte bahanelerle Müslüman Arap ülkelerine karşı çok sayıda savaş başlattı. Yüz binlerce masum sivili öldürdü ve Orta Doğu'yu daha az güvenli ve daha kutuplaşmış hale getirdi. Politikaları mezhepsel ve etnik savaşlara yol açtı, aşırılık yanlılarını cesaretlendirdi ve bölgeyi derin yaralar ve bölünmüşlük içinde bıraktı. Bölgedeki ABD mirası, ancak “zehirli bir ok” olarak tanımlanabilir.
Batı'nın uzun süredir dile getirdiği kurallara dayalı düzenin başı büyük dertte
İsrail'in Gazze'de yaptıklarına ilişkin tarafsız soruşturma çağrıları dikkate alınmazken Batı nasıl insan hakları ve uluslararası hukuktan bahsedebilir?
ABD ve müttefikleri, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin savaş suçu işlediğinden şüphelenilen ya da bu tür suçları siyasi veya maddi olarak destekleyen ve kolaylaştıran İsrailliler ve diğerleri hakkında tutuklama emri çıkarmasına izin verecek mi?
Batı dünyası on binlerce Gazzelinin tanıklıklarının uluslararası bir mahkemede dinlenmesine izin verecek mi?
İsrail saldırılarında tüm ailesini kaybeden Filistinli bir çocuğun ABD Kongresinde ifade vermesine izin verilecek mi?
Cevap muhtemelen hayır! Anca bu hayır cevabı ile birlikte mevcut çok kutuplu dünya düzeni sona erecektir.
Artık neredeyse tüm taraflar görüyor ki; güçsüz bir BM'yi ve tüm İkinci Dünya Savaşı sonrası yasal ve insani altyapıyı kurtarmak için çok kutuplu bir dünyaya ihtiyaç var.
Bu da Küresel Güney'in, dünyanın nasıl yönetileceği konusunda söz sahibi olması gerektiği anlamına geliyor. Bu aynı zamanda, Rusya ve Çin'in yeni dünya düzeninde daha etkin olacağı anlamına geliyor. Ama en önemlisi, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin bölgenin güvenlik ve istikrarına katkısının artacağı bir dönem anlamına geliyor.
Gazze savaşı, Batıya dayalı dünya düzeni ve batılı siyasi elitlerin ikiyüzlü yaklaşımlarını ortaya çıkardı.
Hukukun herkes için geçerli olduğu yeni bir dünya düzeni, kitlesel bir çağrıya dönüşebilir ve on yıllardır devam eden “dünya düzeni”, İsrail'in Gazze'ye açtığı savaştan sağ çıkamayabilir.