gdh'de ara...

Arab News: İsrail-Filistin krizinde Türkiye'nin garantörlük önerisi dikkate alınmalı

7 Ekim, Orta Doğu için bir dönüm noktası oldu ve bölgedeki dinamikleri değiştirdi. İsrail-Filistin krizinde Türkiye'nin garantörlük önerisi dikkate alınmalı ve süreç desteklenmelidir.

1. resim

Suudi Arabistan'ın önde gelen yayın organlarından Arab News'de; Türkiye'nin, artık üçüncü haftasını geride bırakan İsrail-Hamas çatışmalarındaki rolünün ele alındığı bir analiz yayınlandı.

Özellikle İsrail-Filistin meselesinin çözümü için Türkiye'nin yeni bir garantörler mekanizması önermesinin değerli olduğu belirtilen analizde, Batı ülkeleri ve ABD'nin bu öneriyi dikkate almaları gerektiği kaydedildi.

Analizde ayrıca; uluslararası toplum içinde çatışma konusunda yaşanan derin bölünmelerin göz önüne alınması ve sürecin hızlı bir şekilde sonuçlandırılması için, Hakan Fidan'ın mekik diplomasisinin önemli olduğu belirtildi.

İşte Arab News'de yayınlanan analiz:

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Orta Doğu'nun "bir dönüm noktasında" olduğu uyarısında bulundu:

Hakan Fidan yaptığı açıklamada;

"Ya daha büyük bir savaşa ya da daha büyük bir barışa doğru ilerleyeceğiz."

ifadelerini kullandı.

Bu açıklama kritikti, Çünkü bölge devletleri ve devlet dışı aktörlerin dahil olacağı daha büyük bir savaş, vahim bir senaryo olacaktır.

Bu durum Orta Doğu ülkelerini ikinci bir seçeneğe odaklanmaya zorluyor. O da, daha büyük bir barışa ulaşmanın yollarını bulmak.

Bu yaklaşımlardan biri de Ankara tarafından ortaya atıldı. Türkiye'nin en üst düzey diplomatı geçtiğimiz hafta boyunca Mısır, Lübnan, Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret ederek mekik diplomasisi yürüttü. Mısır ziyareti sırasında, on yıllardır süren İsrail-Filistin meselesinin çözümü için yeni bir garantörler mekanizması önerdi ve Türkiye'nin garantörlerden biri olabileceğini söyledi.

Bu öneri çok önemli, zira şu ana kadar ortaya konan en etkili ve somut önerilerden biri gibi görünüyor, özellikle de uluslararası toplum içinde çatışma konusunda yaşanan derin bölünmeler göz önüne alındığında.

Bazı taraflar gerilimi tırmandırırken, diğerleri krizin tüm bölgeye yayılmasını önlemek için mümkün olan en kısa sürede ateşkes sağlamaya çalışıyor. Türkiye ve garantörlük önerisine olumlu bakan ülkeler kesinlikle ikinci grupta yer alıyor. Bugüne kadar başka hiçbir ülke bu kadar yapıcı bir öneri ortaya koymamıştır.

Ankara'nın verdiği mesajlar, Türkiye'nin Filistin tarafı için garantör olmaya hazır olduğunu açıkça ortaya koydu.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Ekim olaylarından bu yana çatışmaya ilişkin en güçlü yorumunu yaparak Hamas'ın bir terör örgütü değil, Filistin topraklarını ve halkını korumak için savaşan bir kurtuluş grubu olduğunu belirtti.

Erdoğan'ın açıklaması, Ankara'nın Türkiye'deki Hamas üyelerinden ülkeyi terk etmelerini istediği yönündeki haberlerin ardından geldi; bu iddialar Türk tarafınca yalanlandı.

İlk grupta, başta İsrail'in Batılı destekçileri olmak üzere, süregelen çatışmanın alevlerini körükleyen aktörler var. Örneğin Fransa, 2014 yılında kurulan IŞİD'e Karşı Küresel Koalisyon'un Hamas'la da mücadele edecek şekilde genişletilmesini önerdi. İsrail bu koalisyonun bir üyesi değil.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un İsrail'i ziyareti sırasında yaptığı bu öneri bölge ülkelerini şaşırttı. Zira birçoğu kendilerine danışılmadığını söyledi. Ancak Hamas'ın IŞİD'le ilişkilendirilmesi Filistin'de kabul edilemez ve bölgede de oldukça kışkırtıcı olarak değerlendirilecektir. Zira birçok aktör rehinelerin serbest bırakılması ve çatışmanın sona erdirilmesi konusunda örgütle görüşmeler yürütmektedir.

7 Ekim Orta Doğu için bir dönüm noktası oldu ve Türk dış politikasının dinamiklerini ve bölgedeki dengeleri değiştirdi.

Ankara İsrail ile ilişkileri normalleştirme sürecindeyken, diğer bazı bölge ülkeleri de böyle bir hamleyi değerlendiriyordu. Örneğin Erdoğan, Gazze'ye yönelik insanlık dışı savaşı nedeniyle İsrail'i ziyaret etme planını iptal ettiğini söyledi.

Erdoğan ayrıca İsrail-Filistin çatışması için uluslararası bir barış konferansı önerdi. Türkiye 2017 yılının sonlarında Filistin konusunda bölgedeki tüm etkili aktörlerin katıldığı benzer bir uluslararası konferansa ev sahipliği yapmıştı.

Halihazırda Türkiye'de hem devlet hem de halk düzeyinde Filistin halkıyla yaygın bir dayanışma söz konusu. Fidan'ın ülkenin barış için garantör olması önerisi de bu bağlamla örtüşüyor.

Ancak garantörlük formülü çerçevesinde İsrail için de bir garantör olması gerekiyor. Türkiye, iki devletli bir modelden yana olan ABD'yi bu rol için uygun bir aday olarak görüyor gibi görünse de Washington şu anda çok farklı bir telden çalıyor.

Batılı bir devletin diplomatik sürece dahil olması, ateşkesin sağlanması ve tüm aktörlerin kabul edebileceği bir barış anlaşmasına varılması için elzemdir. Bölge ülkelerinin çabaları hayati önem taşırken, Batılı aktörlerin katılımı - alevleri körüklemeyi değil gerilimi azaltmayı amaçladıkları sürece oyunun kurallarını değiştirebilir.

Ancak Suriye, Libya ve başka yerlerdeki çelişkili tutumları göz önüne alındığında Batı dünyasından fazla bir şey beklemek saflık olur. Batılı siyasetçilerin çoğu, siyasi çıkarları uğruna, ABD'nin izinden giderek İsrail'e koşulsuz destek verdi. Ancak devam eden bu çatışma, bölgesel bir savaşa dönüşmesi Batılı aktörlerin çıkarlarına zarar vereceğinden, bu aktörlerin çıkarlarını tehlikeye atmaktadır.

Bu nedenle, İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi çatışmaya karşı dengeli bir politika benimseyen Batılı devletlerin katılımı bu kez Filistin ve bölgenin iyiliği için önemli.

Fidan'ın Mısır ziyareti sırasında Alman mevkidaşı Annalena Baerbock ile yaptığı görüşme bu açıdan önemliydi. Fidan'ın Baerbock ile garantörlük önerisini görüştüğünü varsaymak gerekir.

Türkiye'nin önerisi konusunda Batı dünyasından henüz bir istek gelmemiş olsa da Rusya, Ankara'nın girişimini tartışmaya ve değerlendirmeye hazır olduğunu ifade etti.

Garantörlük sistemi önemli sorumluluklar ve görevler getirmektedir.

Taraflardan birinin kuralları ihlal etmesi durumunda bir diyalog mekanizması gerektirmektedir. Dolayısıyla ateşkes sağlandığında garantörlük rolünü kimin üstleneceği son derece önemlidir. Garantörlük önerisinin karşılık bulup bulmayacağı belirsizliğini korusa da, en azından Batılı aktörlerin gerçekten bunun bir parçası olmayı düşünmeleri halinde mümkün olabilecek bir öneridir.

Kaynaklar

Tartışma