Arab News: İsrail-Lübnan arasındaki gerilim bölgesel bir felakete neden olabilir
Sınırda artan gerilim, İsrail ve Lübnan arasındaki 2006 savaşını yeniden akıllara getiriyor. Peki Lübnan ya da İsrail bir savaşı göze alabilir mi? Olası bir savaş bölgeyi nasıl etkiler?
Küresel felaketi öngörmeye odaklanmış kesimler için İsrail-Lübnan sınırında son dönemde yaşanan gerginliklere göz atmak faydalı olabilir.
Bu sıcak sınırda büyük bir savaşın üzerinden 17 yıl geçti. İsrail ve Hizbullah arasında yeni bir hesaplaşmanın kimin işine yarayacağını hayal etmek zor. Ancak imkansızın ya da akıl almaz olanın sık sık mümkün olduğu bir dönemi yaşıyoruz.
İki ülke arasındaki gerilimin ve sınır olaylarının tırmandığı yadsınamaz. Lübnan'daki BM barış gücü UNIFIL, hem İsrail'i hem de Lübnanlı militan grup Hizbullah'ı mavi hat olarak adlandırılan sınır boyunca uluslararası taahhütleri ihlal etmekle suçluyor. UNIFIL, Orta Doğu'da faaliyet gösteren geçici organlardan biri olsa da, en azından önemli bir uyarı sistemi işlevi görüyor.
İsrailli askeri analistler ise çatışma ihtimalinin 2006'dan bu yana hiç olmadığı kadar yüksek olduğuna inanıyor.
Her Lübnanlı'nın belirttiği üzere İsrail, Lübnan hava sahasını istediği zaman ve çok düzenli olarak ihlal ediyor. UNIFIL bu yılın başlarında sadece dört ay içinde 131 ihlal rapor etti ve bunların hepsinin BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararına aykırı olduğunu belirtti.
Mart ayında İsrail, Lübnanlı militanların sınırı geçtiğini ve Megiddo yakınlarında yol kenarına bomba yerleştirdiğini iddia etti. Ardından Nisan ayı başında İsrail ordusu Hamas'ı İsrail'e 34 füzelik bir saldırı yapmakla suçladı. İsrail uçakları daha sonra Sur'un güneyindeki Raşidiye Filistin mülteci kampı yakınlarındaki üç noktayı vurdu.
Mayıs ve ardından Haziran aylarında Hizbullah mavi hattın 100 metre ötesinde iki üs kurdu. Hasan Nasrallah, çadırların İsrail, Lübnan ve Suriye sınırlarının kesiştiği noktada bulunan ve mavi hattın ikiye böldüğü Ghajar köyünün bir kısmının İsrail tarafından çevrelenmesini protesto etmek amacıyla kurulduğunu iddia etti.
İsrail güçleri 2006 yılında ele geçirdikleri köyün kuzey kısmından UNIFIL'in ayrılmalarını talep etmesine rağmen hiçbir zaman çekilmedi. İsrail sınır altyapısını güçlendirdi ama Hizbullah da karşılık olarak varlığını arttırdı.
İsrail ve Hizbullah Suriye içinde ise daha doğrudan bir çatışma içinde. İsrail, Lübnanlı Şii gruba İran'dan yüksek teknolojili silahlar aktarıldığını iddia ettiği Suriye'deki mevzileri sık sık bombalıyor.
Ancak tarafların kaybedecek çok şeyi var. Peki Lübnan ya da İsrail bir savaşı göze alabilir mi?
Hem İsrail hem de Lübnan geniş çaplı iç siyasi çalkantılarla karşı karşıya. İsrail, tarihinin tartışmasız en aşırı, şiddet yanlısı ve anti-demokratik koalisyonu tarafından hayata geçirilmeye çalışılan yargı reformlarına karşı son 31 haftadır kitlesel protestolara maruz kalıyor. Pilotlar da dahil olmak üzere İsrailli yedek askerler görev yapmayı reddediyor.
Diğer yandan Hizbullah ve diğer grupların ise İsrail'i yumuşak hedef olarak görmeleri akıllıca olmayacaktır. Ancak bu grupların, Başbakan Benjamin Netanyahu'nun ülkesine bir kez daha yaşattığı kaostan faydalanmak istemesinden korkuluyor.
Hizbullah'a gelince, İsrail'deki gelişmeleri yakından takip ettiği kesin. Nasrallah, İsrail'in "çöküş, parçalanma ve yok olma yolunda" olduğunu iddia ederek görüşlerini paylaşmaktan çekinmiyor.
Lübnan dört yıldır siyasi, ekonomik ve sosyal bir kriz yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde Beyrut limanındaki patlamanın üçüncü yıldönümünde bu durum acı bir şekilde vurgulandı. Ekim ayının sonundan bu yana Lübnan'da cumhurbaşkanlığı makamı boş. Parlamento on iki kez halefini seçmekte başarısız oldu. Ülkenin sadece düzgün bir hükümete değil, aynı zamanda cesur, köklü, hatta acı verici reformlara ihtiyacı var.
Uluslararası toplum Lübnan'a yardım etmek için bir yol bulamadı. Ekonomik durum vahim olmanın ötesinde, hükümet bir yandan döviz rezervlerini tüketirken diğer yandan temel sorunları ele almaktan aciz. Lübnanlılar artan işsizlik, akut gıda ve ilaç sıkıntısı ve olağan elektrik kesintileriyle karşı karşıya. Dünya Gıda Programı'na göre ülke yüzde 350 ile dünyanın en yüksek gıda fiyat enflasyonuna sahip.
Diğer istikrarsızlık kaynakları arasında Lübnan'daki 1,5 milyon Suriyeli mültecinin geleceği de yer alıyor. Lübnanlılar on yılı aşkın bir süredir onlara ev sahipliği yaparak inanılmaz bir cömertlik gösterdiler. Ancak Lübnan'daki Suriye rejiminin destekçilerinin mülteci karşıtı bağnazlığı körüklemeye çok hevesli olması nedeniyle iyi niyet azalıyor.
BM'nin Filistinliler için kurduğu en büyük mülteci kampı olan Ayn El Hilve'deki çatışmalar da Filistin meselesinin Lübnan'da hala güçlü olduğunu göstermektedir. Her zaman olduğu gibi binlerce kişi çatışmalarda yerlerinden edildi ve ne zaman geri dönecekleri bilinmiyor. Hamas'ın roket saldırılarının da gösterdiği gibi Filistinli gruplar sınır çatışmalarına da girebiliyor.
Çatışma durumunda riskleri arttıran bir başka değişiklik de İsrail ve Lübnan'ın geçen yıl imzaladığı hayati önemdeki deniz sınırı anlaşması. Her iki tarafta da pek çok kişi bu anlaşmaya şüpheyle yaklaştı ancak anlaşma çizgiyi aştı. Bununla birlikte, büyük gaz sahası Lübnan'ın körü körüne içine düştüğü derin çukurdan çıkmasına yardımcı olabileceğinden, bunun getirisi çok büyük.
Lübnan'daki ortam gergin. Lübnanlıların çoğu sınırdaki olaylar üzerinde hiçbir kontrolleri olmadığını düşünüyor. Lübnanlı bir akademisyen; "Güçsüzüz. Kaderimiz her zamanki gibi başkalarının elinde" ifadelerini kullandı.
Peki olası bir İsrail-Hizbullah çatışmasının etkisi ne olur?
Olası bir savaşın bölgesel etkilerini yanı sıra; sonuçların 2006'da 1.000'den fazla Lübnanlı ve 159 İsraillinin hayatını kaybettiği 34 günlük Temmuz savaşından çok çok daha kötü olacağını gösteriyor.
İsrailli liderler Hizbullah'la gelecekte yaşanacak herhangi bir savaşta geri adım atmayacaklarını sürekli olarak açıkça ifade ediyorlar. İsrail ise Lübnan'ı 2006'dan çok daha sert vurabilir.
Ancak İsrailli yetkililer, Hizbullah'ın kapasitesinin büyük ilerlemeler kaydettiğini kabul ediyor. İsrail, örgütün 2006'da sadece 15.000 olan roket sayısının 130.000'e ulaştığını ve İsrail'in dört bir yanındaki hedefleri vurma kapasitesine sahip olduğunu belirtiyor.
Mantık, karşılıklı garantili bir kayıp yaşanmasının söz konusu olduğu durumlarda bir savaşın hiçbir tarafça istenmemesi gerektiğini öne sürüyor. İran bile İsrail'in kendisini vurmaya cüret etmesi halinde Hizbullah aracılığıyla karşılık verme kabiliyetini kaybetme riskini almak istemeyecektir.
Diğer yandan, askeri bir zaferin nasıl olup da stratejik bir siyasi zafere yol açacağı kestiremeyebilir. Yine de son dönemde yaşanan gelişmeler olası bir savaş riskinin fazlası ile olduğunu ortaya koyuyor.