Arab News: Türkiye ve Suriye arasında normalleşme mümkün mü?
Türkiye'nin Suriye ile normalleşme isteği üç önemli hedefe odaklanmış durumda. Peki Türkiye ve Suriye arasında normalleşme süreci mümkün mü?
Suudi Arabistan merkezli Arab News, son dönemde Suriye'nin Arab Ligi ile gelişen ilişkilerin ve Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki olasu normalleşme sürecinin değerlendirildiği bir analiz yayınladı.
Türkiye'nin Suriye ile normalleşme isteğinin üç önemli hedefe odaklanmış durumda olduğu tespitine yer verilen analizde ayrıca, Rusya'nın Suriye üzerinde etkisininin giderek azaldığı tespitinde bulunuldu.
İşte Arab News'de yayınlanan analiz:
Rusya öncülüğündeki Türkiye-Suriye normalleşme süreci, Çin arabuluculuğundaki Suudi Arabistan-İran normalleşme girişiminden sonra Orta Doğu'daki en kritik diplomatik girişim olarak göze çarpıyor.
Şam yönetimi birçok Arap ülkesiyle ilişkilerini normalleştirmeye çalışsa da, yakınlaşmaya giden yol her iki taraf için de mayınlarla dolu olduğu için Türkiye-Suriye süreci daha karmaşık bir hal alıyor.
Türkiye-Suriye angajmanı geçen yıl Rusya'nın arabuluculuğu ile başladı. İki ülke arasında istihbarat düzeyindeki birkaç temasın ardından Ankara ve Şam arasındaki ilk üst düzey temas Aralık ayında Türk, Rus ve Suriye savunma bakanlarının bir araya gelmesiyle gerçekleşti.
Bu normalleşme süreci, Türkiye'de Mayıs ayında yapılan kritik seçimlerden birkaç hafta önce gündeme geldi. Nisan ayında, bu kez İran'ın da dahil olduğu bir görüşemde savunma bakanları arasında ikinci bir toplantı gerçekleşti. Türkiye ve Suriye dışişleri bakanları 2011'den bu yana ilk kez Türkiye-Suriye normalleşmesi için bir yol haritası oluşturmak üzere Moskova'da düzenlenen bir zirvede bir araya geldi.
Bu süreç boyunca Moskova'dan cumhurbaşkanlığı düzeyinde bir toplantı yapılması için de güçlü bir baskı vardı. Ancak sahadaki koşullar masada böyle bir müzakereye hazır değildi.
Zira bu durum; Moskova'yı iki ülke arasındaki savunma-istihbarat kanalına geri dönmeye itti. Çünkü Ankara ile Şam arasında, Suriye'deki Türk askeri varlığı, terörle mücadele ve mültecilerin geri dönüşü konularında ciddi görüş ayrılıkları olduğu çok açıktı.
Rusya'nın girişimiyle başlayan Türkiye-Suriye yakınlaşma sürecinin yavaş ilerlediği bir dönemde Şam'ın Ankara'ya yönelik sert söylemini arttırması süreci daha da belirsizliğe sürükledi.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad geçen hafta verdiği bir röportajda Türkiye-Suriye normalleşme sürecinin Mayıs seçimlerinden önce kazandığı ivmeyi kaybettiğini açıkça ifade etti. Esad ayrıca Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeyi reddederek Erdoğan'ın normalleşme görüşmelerini Suriye'deki Türk varlığını meşrulaştırmak için kullanmayı amaçladığını savundu.
Ankara, Esad'ın sözlerine aynı tonda karşılık vererek, kendi ulusal güvenliğini sağlamadan Türk askerinin savaşın sürdüğü ülkenin kuzeyinden çekilmesini reddetti.
Bu arada, geçtiğimiz günlerde Kahire'de bir toplantıya katılan Suriye Dışişleri Bakanı'nın Türkiye'ye karşı Arap ülkelerinden destek istediği bildirildi. Ancak Ankara'nın Arap ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmiş olması nedeniyle Suriye'nin bu talebine olumlu yanıt verilmesi pek olası görünmüyor.
Dahası, bölge ülkelerinin aradığı şey iki komşu arasında gerilimin tırmanmasından ziyade Türkiye-Suriye normalleşme sürecinden somut sonuçlar elde etmek.Suriye tarafından gelen sert söylemler sadece Şam'ın Ankara ile ilişkilerini düzeltme konusundaki isteksizliğinin bir göstergesi değil, aynı zamanda Rusya'nın Esad üzerindeki etkisinin zayıfladığının da bir işareti.
Buna ek olarak, Esad rejiminin Arap dünyasına geri dönmeyi kademeli olarak kabul etmesi, Ankara ile görüşmelerde taviz vermeme ve koşullar kendi lehine dönene kadar ayak sürümeye devam etme konusunda Şam'a güven verdi. Şam'ın mesajları sadece sürece güvenmediğini değil, aynı zamanda süreci üstünlük sağlamayı umduğu bir pazarlığa dönüştürmeyi hedeflediğini de gösteriyor. Normalleşme yolunda ilerlemek için Türkiye ve Suriye'nin hem ekonomik hem de siyasi/güvenlik temelli motivasyonlarını şekillendiren çeşitli değişkenler var.
Ankara'nın yaklaşımının arkasındaki itici güç, mülteci yükünden somut bir şekilde kurtulma amacıdır.
Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi, Türk liderliğinin seçim zaferinden sonra verdiği sözlerden biriydi. Bu meselenin çözümü Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecine ve aynı zamanda bölge ülkelerinin desteğine yakından bağlı.
Türkiye için aciliyet arz eden ikinci bir konu da Suriye'nin kuzeyinden kaynaklanan terörizm tehdididir.
Bu mesele, Ankara'nın Suriye yönetiminde değişiklik arayışına yönelik ilk politikasından sapmasının arkasındaki itici güç olmuştur. Türkiye'nin şu anki endişesi, terörist unsurlardan koruduğu bölgelerden çekilmesi halinde bu bölgedeki “Kürt milislerin” kontrolü tekrar ele geçirerek Türk devletine ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturmasıdır.
Ankara terörle mücadele için etkili ve spesifik bir mekanizma istiyor ve bu da ancak endişelerinin Suriye rejiminin yanı sıra ABD ve Rusya tarafından giderilmesiyle mümkün olabilir.
ABD ordusu geçtiğimiz hafta Suriye'nin kuzeyinde, Ankara tarafından terörist grup olarak kabul edilen ancak Washington'un "ortak güçler" olarak tanımladığı unsurlar tarafından işgal edilen bölgelerdeki üslerine yeni takviyeler gönderdi. Bu bağlamda Ankara askerlerini geri çekmeyi reddediyor çünkü ne Washington ne de Şam Türkiye'nin güvenlik kaygılarını gidermiyor.
Ankara için üçüncü acil mesele ise Türkiye ve Suriye için bir yol haritası taslağı üzerinde anlaşmaya varılmasında kilit aktör olan Moskova ile olan hassas ilişkisini korumak.
Türk-Rus ilişkilerindeki yakınlık ve Rusya'nın Suriye rejimi üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, Türkiye-Suriye yumuşama sürecinin Suriye ile Arap devletleri arasındaki hızlı normalleşme çabalarına paralel ilerleyeceği varsayılıyordu. Ancak uzun süredir dillendirilen bu yakınlaşma, iki tarafın çıkarlarını çatışmaya sokan çeşitli değişkenlere ve aktörlere sahip.
Türkiye ve Suriye arasındaki olası yakınlaşma yolu güllük gülistanlık değil. Hatta aksine bir mayın tarlası gibi ve statüko kırılgan.
Dolayısıyla, Rusya'nın baskısına rağmen ve her iki tarafın da belirlediği koşullar ışığında, Türkiye-Suriye normalleşmesinin en azından siyasi düzeyde hızlı bir şekilde ilerlemesi olası görünmüyor. Ancak iki ülke arasındaki güvenlik düzeyinin devam etmesi bekleniyor.