Asia Pacific Report: İsrail İran'ı caydırmak mı yoksa kışkırtmak mı istiyor?

Gazze Savaşı nedeniyle İsrail'e azalan uluslararası destek, olası bir İran-İsrail çatışmasını nasıl etkiler? İsrail, İran'ı caydırmak mı yoksa kışkırtmak mı istiyor?

1. resim

Pakistan merkezli düşünce kuruluşu Asia Pacific Report'da, İsrail ve İran arasında artan gerilimin olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

İsrail'in uzun yıllardır Lübnan'da, Suriye'de ve hatta ötesinde hava saldırıları düzenlemesinin "savaşlar arası sefer"adı verilen bir plan doğrultusunda gerçekleştirildiği tespiti paylaşılan analizde, Suriye'de İran başkonsolosluğuna düzenlenen son saldırının ise, İran ve İsrail'i gerçek bir savaşa artık daha fazla yaklaştırdığı belirtildi.

Analizde ayrıca, İsrail'in ABD'ye bilgi vermeden attığı bu adımla yeni bir cephe açılmasını tetiklediği ve Gazze savaşı nedeniyle dünyada İsrail'e desteğin azaldığı bir dönemde böyle bir gelişmenin, İsrail için büyük bir risk oluşturduğu belirtildi.

İşte Asia Pacific Report'da yayınlanan analiz:

İsrail'in Lübnan'da ya da Suriye'de ve hatta ötesinde hava saldırıları düzenlemesi sürpriz değil zira İsrail ordusu yıllardır İran'ın bölgesel hegemonya heveslerini engellemek amacıyla "savaşlar arası sefer" olarak adlandırdığı bu tür operasyonlar düzenliyor.

İsrail'in aslında sıklıkla düzenlediği bu hava saldırıları ya da diğer gizli operasyonlar, doğrudan İran'ı ya da başta Lübnan Hizbullah'ı olmak üzere Orta Doğu'daki vekillerini hedef alıyor.

Bu süreç, on yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Ancak geçtiğimiz Pazartesi günü Devrim Muhafızları Ordusu'nun Suriye ve Lübnan'daki Kudüs Gücü Komutanı Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahedi'ye düzenlenen suikast ve arkasında İsrail'in olduğu yönündeki oldukça güvenli varsayım, zaten istikrarsız ve kırılgan olan bölgesel istikrarsızlığı bir adım daha ileri taşıdı.

Diğer yandan olayın ardından Tahran'ın kendi seçtiği bir zamanda, yerde ve kapsamda misilleme yapma sözü vererek anında karşılık vermesi şaşırtıcı değildi.

Ancak bu defa yaşanan gelişme, İsrail ve İran'ı doğrudan çatışmaya daha da yaklaştırdı ve potansiyel olarak Orta Doğu'yu da daha büyük ölçüde karıştırdı.

"Savaşlar arası sefer" kavramı, İran'ı ve vekillerini tahmin ve tedirgin etmeyi ve sürekli savunmada tutmayı amaçlayan düşük yoğunluklu, entegre ve önleyici savaşlardan biridir.

Ancak son altı ayda koşullar kökten değişti ve sonuç olarak, ilgili aktörlerden herhangi birinin her hareketi diğer tarafı ortadan kaldırmaya yönelik büyük bir planın parçası olarak algılandığından, yanlış hesaplama yoluyla gerçek bir savaş tehlikesi var.

Bu da kasıtsız bir tırmanmayı ve hatta tüm bölgeyi savaşa ve kaosa sürükleyebilecek tam bir çatışmayı gerçek bir olasılık haline getiriyor.

Hem ana hedef olan Zahedi hem de saldırının yapıldığı yer olan İran'ın Şam'daki konsolosluğu, bu saldırıyı sonuçları itibariyle geçmişteki olaylardan farklı kılıyor. Bu noktada İsrail'in İran'ı ve Lübnan'daki vekili Hizbullah'ı caydırmaya önem verdiği ve Lübnan sınırı boyunca Hizbullah ile mevcut çatışmalarını tırmandırma ve İran ile olası bir doğrudan çatışma riskini almaya hazır olduğu anlaşılıyor.

Öte yandan İsrail, Hizbullah'ın misilleme yapması ve böylece kendisine milis gruba karşı büyük bir saldırı başlatmak için bahane vermesi umuduyla Tahran'ı kasıtlı olarak kışkırtıyor olabilir ki bu senaryo, militan örgütü İsrail için Gazze'deki Hamas'tan çok daha büyük bir varoluşsal tehdit olarak gören İsrail'in bazı siyasi liderleri ve askeri komutanları tarafından tercih edilmektedir.

İsrail'in Gazze'de yürüttüğü savaşa bakılırsa, Lübnan'da yaşanacak bir savaşın ne kadar yoğun ve ölümcül olacağı tahmin edilebilir.

İsrail'in Şam'da İran'a ait bir diplomatik binaya düzenlediği saldırı hukuken İran'ın egemenliğine doğrudan bir saldırıdır.

Dahası, Zahedi'nin İran için bölgedeki en kritik iki ülkedeki İran Devrim Muhafızları operasyonlarını yöneten Kasım Süleymani'nin 2020'de ABD'nin insansız hava aracı saldırısında hayatını kaybetmesinden bu yana öldürülen en yüksek rütbeli İranlı askeri komutan olduğu düşünüldüğünde, durumun kontrolden çıkmasından duyulan korku gerçek bir korku haline gelmiştir..

İran'ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney saldırıya cevaben intikam sözü verdi ve;

"Siyonist rejim, cesur adamlarımızın eliyle cezalandırılacak. Onları bu suça ve diğerlerine pişman edeceğiz."

açıklamasında bulundu.

Tahran'ın bir kez daha gururuna yenik düşüp düşmeyeceği ve bunun sonucunda İsrail ve ardından ABD ile olası bir doğrudan çatışmadan kaçınıp kaçınamayacağı henüz belli değil ancak rejim içinde acil ve güçlü bir misilleme çağrısında bulunan sesler giderek yükseliyor.

Diğer yandan Washington'un artık, İsrail'in bu askeri operasyonuyla arasına mesafe koymaya çalıştığı da açıkça görülüyor.

ABD merkezli haber sitesi Axios'a göre ABD, İran'a "İsrail'in Suriye'deki bir diplomatik yerleşkeye düzenlediği saldırıyla hiçbir ilgisi ya da önceden bilgisi olmadığını" söyledi.

Bu açıkça ABD'nin, en azından bu olayda İsrail'in “haydutluk” yaptığını ima ederek olayın tırmanmasını önlemeye yönelik bir girişimidir. İsrail, böylesine hassas bir operasyona girişmeden önce niyetini paylaşmayarak ABD'yi töhmet altında bıraktı.

Öte yandan İsrail'in bu hamlesi Biden yönetimini daha da kızdırabilir. Tahran'ın sabrını sınayan ama böylesine önemli bir operasyonu Amerikalılarla koordine etmeyen İsrail, özellikle de Gazze'deki savaş ve İsrail'in ateşkes çağrılarını görmezden gelmesi ve Gazze'ye daha fazla insani yardımın ulaşmasını engellemesi nedeniyle iki müttefik arasındaki ilişkilerin her zamankinden daha gergin olduğu bir dönemde Tahran'ın sabrını da sınamış oluyor.

Şam'daki saldırının en şaşırtıcı yanı, İsrail'in zaten Gazze'deki savaşın bataklığına saplanmışken ve daha altı ay önce sahip olduğu uluslararası desteğin çoğunu kaybetmişken, bir başka cepheyi pervasızca alevlendirerek ne elde etmeye çalıştığını çözmektir.

İsrail giderek sonu belli olmayan açık uçlu çatışmalara giriyor ve bu da kendisinin ya da müttefiklerinin çıkarlarına hizmet etmek bir yana, savaşların gereksiz yere uzamasına neden oluyor. Bu da Netanyahu'ya iktidarda kalması için bir bahane sağlıyor.

İran'ın Hamas ve Hizbullah'a verdiği destek İsrail için bir tehdit oluşturuyor. Ancak İsrail'in bu tehdidi askeri olarak tamamen ortadan kaldırma imkanı yok.

Zira; Gazze'deki savaşın da kanıtladığı gibi, İsrail 6 ay geride kalmasına rağmen, Hamas gibi daha küçük bir askeri gücü bile ortadan kaldırılamadı.

Askeri caydırıcılık İran tehdidiyle başa çıkmanın önemli bir unsurudur, ancak daha da önemlisi İsrail'in İran'ın maceracılığından aynı derecede endişe duyan bölgesel ve uluslararası müttefikleriyle Tahran'ı kışkırtmadan veya küçük düşürmeden akıllıca siyasi ve diplomatik işbirliği ve koordinasyona ihtiyacı vardır.

İran'ı yenmek yerine küçük düşürmek İsrail'e kısa süreli bir tatmin sağlayabilir. Aynı zamanda, İsrail'e karşı başka bir cephe açabilir.

Ancak bu cephenin artık, uluslararası toplumun İsrail'e daha az sempati duyduğu ve daha az destek verdiği bir zamanda açılacağına dikkat çekmek gerekiyor.

Tartışma