Atina’yla daha büyük bir kriz kapıda
Yunan uçakları Didim, Datça ve Dalaman’da Türk hava sahasını defalarca ihlal etti. Bunun üzerine Türk jetleri önleyici uçuş yaptı, Ege’de gerilim çıktı. Atina evsahipliği yapacağı NATO tatbikatı için hazırlanan teknik hazırlık belgesinde Türk tezlerini zedeleyici ifadeler kullanmaya çalışınca Ankara tatbikatı boykot kararı aldı. Ancak hepsi bu kadar değil, dahası da var…
Türk-Yunan ilişkilerinin Mavi Vatan’da yaşanan gelişmeler nedeniyle gerildiğini hepimiz biliyoruz. Hafızalarımızı tazeleyelim.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi, İspanya’daki Sevilla Üniversitesi’nde hazırlattıkları haritayla Akdeniz’i paylaşmaya, kıyıdaş ülkelerle anlaşmalar yaparak Türkiye’yi küçük bir deniz parçasına hapsetmeye çalıştılar. Mesele münhasır ekonomik alanların belirlenmesiyle ilgiliydi.
Bu da Doğu Akdeniz’de varolduğuna inanılan devasa doğal kaynaklarla yakından ilgiliydi. ABD’nin koordinasyonunda Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail ve Mısır bir araya gelerek anlaşmış, East-Med adını verdikleri bir projeyle Akdeniz gazını Avrupa’ya taşıma kararı almıştı. Türkiye hem Akdeniz’deki enerji savaşında oyun dışı bırakılacak hem de Akdeniz’de en uzun kıyı uzunluğuna sahip bir ülke olarak küçük bir alana hapsedilecekti.
Bir başka deyişle, boğazı sıkılacaktı. Yunanistan, Fransa ve ABD ile bu birlikteliğini savunma alanında garantörlük anlamına gelebilecek bir anlaşmayla süsledi. Özellikle Fransa ile yapılan anlaşmaya göre Yunanistan topraklarına yapılacak bir saldırı Fransa’ya yapılmış sayılacaktı. Fransa bunun karşılığında Yunanistan’a savaş uçak ve gemileri sattı.
Ankara’nın buna tepkisi sert oldu. Geliştirilen Mavi Vatan konseptiyle Akdeniz’de bir oldu bittiye izin verilmeyeceği net ifadelerle muhataplara anlatıldı. KKTC’nin haklarını da gözeterek Kıbrıs çevresinde ilan edilen parsellerde yapılacak aramalara izin vermeyeceğini duyurdu. Sondaj gemilerini Türk donanmasına ait gemiler eşliğinde bölgeye gönderdi. Lafı daha fazla uzatmaya gerek yok, detayları anımsıyorsunuz.
Akdeniz’de denge Yunanistan’ın yaptığı anlaşmalar nedeniyle Türkiye aleyhine görünse de üç stratejik gelişme kurulan tuzağı ters yüz etti.
Bir: Türkiye 27 Kasım 2019 tarihinde Libya ile Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması imzalayarak Yunanistan ve ortaklarının Akdeniz planını ortadan ikiye böldü. Bunun üzerine anlaşmayı yapan hükümeti devirmek için hangi kurguların yapıldığını, darbeci general Hafter’in Fransa ve Yunanistan tarafından nasıl desteklendiğini biliyoruz. Ancak bu da işe yaramadı. Çünkü Türkiye Libya’da askeri bir hamle yaptı ve seçilmiş, meşru Libya hükümetinin ayakta kalmasını sağladı.
Bu gelişme Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kurulan anti-Türk ittifakın aldığı en büyük darbedir ve bölgesel dengelerde Ankara lehine kırılmaya yol açmıştır.
İki: ABD, Ocak ayında East-Med projesinden ekonomik gerekçelerle çekildiğini duyurdu. Bu Akdeniz gazının Türkiye olmaksızın Avrupa’ya taşınma hayalinin suya düştüğü anlamına geliyordu.
Üç: 24 Şubat’ta Ukrayna’da savaş çıktı. Bu savaş Türkiye’nin diplomatik özgül ağırlığını artırdı. Dahası, Bayraktar TB2 SİHA’ları önplana çıkararak Ankara’nın askeri caydırıcılığına katkı yaptı. Yunanistan ise her ne kadar Batı itiraz etse de bir ülkenin işgal edilebildiği gerçeğiyle karşılaştı.
Yunan Başbakan Miçotakis’in 13 Mart’ta apar topar İstanbul’a gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesi bu yüzden. Bu görüşmenin ardından yapılan açıklamalar bir hayli pozitifti, ilişkilerin tekrar rayına girebileceği öngörülüyordu.
Ancak öyle olmadı. Atina kaynaklı tuhaf gelişmeler yaşanıyor.
Bir: Yunanistan’ın Ege’de üstünlük sağlamak için 12 savaş gemisiyle oluşturmayı hedeflediği “yüzen duvar” projesi basına sızdı.
İki: Yunanistan (buraya dikkat!) “Türkiye ile olası bir askeri gerilimde kullanılacağı” gerekçesiyle Ukrayna’ya askeri yardım teklifini reddetti.
Üç: Yunan jetleri Didim, Datça ve Dalaman’da Türk havasahasını defalarca ihlal etti, Türk jetleri hem Yunan jetlerini engelledi hem de Yunan basının iddiasına göre buna Rodos ve Sisam adaları hava sahasında karşılık verince Türkiye’yi NATO, BM Güvenlik Konseyi ve AB’ye şikayet etti.
Dört: Yunanistan evsahipliği yapacağı NATO tatbikatı için hazırlanan teknik belgede Türkiye’yi hedef alan ifadeler kullanmak isteyince Ankara tatbikattan çekildi. Bir not: Yunanistan’ın da Ankara-Atina arasında gerçekleştirilen istişari görüşmelerden çekilebileceği ifade ediliyor.
Peki, Atina ne yapmaya çalışıyor? Ankara’daki kaynaklarıma sordum. Ortak kanaat şu: Yunanistan Türkiye’nin Ukrayna savaşıyla artan özgül ağırlığından ve ABD, AB, İsrail gibi aktörlerle ilişkilerini onarmasından rahatsız.
Atina, süreç böyle devam ederse Türkiye karşısındaki tüm kartlarını kaybedeceğinden endişe ediyor ve Ankara lehine gelişen bu süreci bozmak için kriz çıkarıyor. Amacı özellikle ABD ve AB’yi taraf olmaya zorlamak.
Hal böyleyse, Atina’yla daha büyük krizler kapıda demektir.