Australian Strategic Policy Institute: İran seçiminin küresel etkileri ne olacak?
İran, Batı'nın küresel hakimiyetine meydan okuyan Rusya ve Çin ile birlikte hareket etmeye devam edecek mi? Artan gerilimler ve değişen ittifaklar arasında, İran seçim sonuçlarının küresel etlileri ne olacak?
Avustralya merkezli, düşünce kuruluşlarından Australian Strategic Policy Institute'de İran'daki seçim sonuçlarının ve daha ılımlı söylemlerle iktidara gelen Mesud Pezeşkiyan döneminden beklentilerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD'nin odağını Ortadoğu'dan Çin'in çevrelenmesine ve 2022'den bu yana Rusya'nın geniş çaplı işgaline karşı Ukrayna'ya ayırdığı bir dönemde gerçekleşen seçimlerin hem bölge hem de kürsel olarak köklü etkiler yaratabileceği belirtilen analizde, İran, Lübnan'daki Hizbullah, Yemen'deki Husiler ve Gazze'deki Hamas da dahil olmak üzere çok sayıda grubu destekleyerek etkisini artırma konusunda bir değişimin beklenmediğine dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; ılımlı söylemlerle iktidara gelen Mesud Pezeşkiyan döneminde Batı'nın İran ile özellikle nükleer başlığı altında yeniden ilerlemeler kaydedebilme fırsatı olduğu, ancal Trump'ın yeniden ABD Başkanı olma ihtimali ve Batı'nın kendi içerisindeki karmaşıklıkları nedeniyle öyle bir sürecin işletilmesinin güç olduğuna dair tespite yer verildi.
İşte Australian Strategic Policy Institute'de yayınlanan analiz:
İran'da cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşti. Reformist aday Mesud Pezeşkiyan'ın Batı karşıtı sert rakibi Said Celili'yi mağlup etmesiyle birlikte dünyanın İran'a dikkat kesilmesi gerekiyor.
Dünyada derin gerilimlerin ve değişen ittifakların yaşandığı bir dönemde, bu sonuçlar bölge genelinde ve küresel alanda köklü etkiler ortaya çıkarabilir.
İran seçimlerinin arka planı en hafif tabirle karmaşıktı.
İran'ın son cumhurbaşkanı, sertlik yanlısı Reisi'nin Mayıs ayında bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesi ve yerine geçecek bir ismin belli olmaması, zaten halk protestolarıyla sarsılan ülkede derin iç çatlakları daha da derinleştirdi.
Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney'in Pezeşkiyan'ın adaylığını baltalama girişimlerine rağmen, İran Muhafız Konseyi yoğun kamuoyu baskısına boyun eğerek ılımlı Pezeşkiyan'ın adaylığına izin verdi. İranlılar ilk turu çoğunlukla boykot etmişti. Ancak ikinci turda, katılım az da olsa artarak yüzde 50'nin üzerine çıktı.
Bölgesel manzara da benzer şekilde karışık.
İran'ın dış politikası birbiriyle çelişen dürtüler tarafından şekillendiriliyor. İran'ın liderleri bir yandan hem siyasi geçişi kolaylaştırmak hem de ülkeyi felce uğratan Batı yaptırımlarıyla başa çıkmasına yardımcı olmak için bölgesel istikrarın bir benzerini arzuluyor.
Öte yandan İran, Lübnan'daki Hizbullah, Yemen'deki Husiler ve Gazze'deki Hamas da dahil olmak üzere çok sayıda grubu destekleyerek, ABD'yi Ortadoğu'dan kovmaya ve ABD liderliğindeki dünya düzenini altüst etmeye adanmış aktörlerden oluşan Direniş Ekseni'ne bağlılığını sürdürüyor.
Bu gerilim, İsrail'in Gazze'yi işgalinin başlamasının ardından İran, Hizbullah ve İsrail'in aylarca sürdürdüğü süreçte de açıkça görülüyor.
Orta Doğu hiçbir zaman bir istikrar örneği olmadı. Ancak yakın zamana kadar biraz daha istikrarlı bir statükoya doğru ilerliyor gibi görünüyordu.
2020'de Beyaz Saray öncülüğünde imzalanan Abraham Anlaşmaları kapsamında İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn de dahil olmak üzere bazı Arap devletleriyle ilişkilerini normalleştirdi.
Bu durum; ABD'nin odağını Ortadoğu'dan Çin'in çevrelenmesine ve 2022'den bu yana Rusya'nın geniş çaplı işgaline karşı Ukrayna'nın savunmasını desteklemeye kaydırabileceğine ikna olmasına yardımcı oldu.
Ancak İsrail'in Hamas'a karşı başlattığı savaş yeni oluşmaya başlayan statükoyu altüst ederek bölge genelinde çatışmaları körükledi.
İran geçen yıl Suudi Arabistan başta olmak üzere birçok Arap devletiyle diplomatik ilişkilerini yeniden kurdu. Ancak bu yumuşama, o zamandan beri İran'la güçlü bağlarını sürdüren Çin'in aracılığı ile gerçekleşti. İran'ın Çin'e yaptığı petrol satışları şu anda İslam Cumhuriyeti'ne günde 150 milyon dolar kazandırıyor.
İran, Batı'nın küresel hakimiyetine karşı koyma hedefini paylaşan Rusya ile de benzer şekilde yakın ilişkiler sürdürüyor. İran, Ukrayna'ya karşı savaşında Rusya'yı açıkça desteklemenin ötesinde, özellikle hidrokarbon ve finansal işlemlerde Rusya'nın Batı yaptırımlarından kaçmasına yardımcı oluyor.
Bu arada İran, uluslararası toplumun Ukrayna, Gazze ve Avrupa ile Washington'daki seçim dramalarıyla meşgul olmasından faydalanarak nükleer programını ilerletmeye çalışıyor.
Şimdilik nükleer silah geliştirmiyor gibi görünse de, bunu yapmak için ihtiyaç duyduğu yeteneklerin çoğunu çoktan elde etti ve nükleer silahların yayılması riski ciddi boyutlarda.
Başkanlık seçimleri bu riski bir noktaya kadar azaltmaya yardımcı olmuş olabilir.
Pezeşkiyan daha dengeli bir dış politika ve nükleer diplomasinin yeniden canlandırılmasını savunuyor.
Bu duruşu ona, İran'ın nükleer programına önemli sınırlamalar getiren ve artık feshedilmiş olan 2015 Ortak Kapsamlı Eylem Planı müzakerelerini yürüten eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in desteğini kazandırdı.
Ancak Pezeşkiyan'ın bile ABD ile herhangi bir yakınlaşma arayışına girmenin siyasi riskini üstlenmesi pek olası değil. Özellikle de 2018'de İran nükleer anlaşmasını terk eden Donald Trump'ın yakında Beyaz Saray'a döneceği ihtimali giderek daha belirgin hale gelirken, İran'ın yeni başkanının uluslararası toplumla yeni bir nükleer anlaşma yapma ihtimali yok denecek kadar az.
İran şimdilik, herhangi bir provokasyon karşısında silahlanma tehdidinde bulunarak nükleer eşikte kalıcı bir devlet olarak kalmaya karar verebilir. Ancak yakında bu tehdidini gerçekleştirmeye ve bir nükleer silah cephaneliği inşa etmeye karar verebilir.
Orta Doğu'da, örneğin İsrail tarafından tetiklenecek daha geniş çaplı bir savaş riski de artıyor.
Bu riskli dinamikleri yönetmeye çalışan Batı, eski stratejilere bağlı kalmak yerine yeni ve yaratıcı düşüncelere yönelmelidir.Zaman mollaların lehine işliyor.
Mesud Pezeşkiyan kazanması Direniş Ekseni'nin ya da Batı liderliğindeki dünya düzenini yıkma çabalarının sonu anlamına gelmeyebilir. Zira İran'da Cumhurbaşkanı'nın İran'ın dış politikasını şekillendirme kabiliyeti sınırlı.
Ancak bir açılım sağlayabilir.
Sorun şu ki, bu açılımdan faydalanmak için tutarlı bir yaklaşım gerekecek ve Batı şu anda bunu tasarlayacak durumda değil.