gdh'de ara...

Avustralya’nın Kudüs kararı sonrası Netanyahu-Trump projesi çöktü mü?

Tel Aviv'den bazı uzmanlar, Avustralya hükümetinin Kudüs'ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararını geri almasını, eski ABD Başkanı Donald Trump ve eski İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından yürütülen projenin çöküşünün başlangıcı olarak değerlendirdiler.

1. resim

Uzmanlara göre bu, İsrail'in Kudüs’ü zorla kendi egemenliği altına alma kararını sürdüren ve ona bu şekilde meşruiyet kazandıran bir seçim sloganı olarak görülüyor.

Haaretz gazetesi baş editör yardımcısı Noa Landau, Avustralya’nın kararının, Arap ve uluslararası düzeyde büyük bir memnuniyetle karşılandığını, ancak bunun, İsrail'de Avustralya hükümetinin salı günü Batı Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararını geri aldığını açıklamasından sonra atabileceği başka bir adıma ilişkin korkuları da güçlendirdiğini söyledi.

Tel Aviv'deki çevreler söz konusu adım olarak, Avustralya'nın Filistin'i Birleşmiş Milletler'e (BM) tam üye bir devlet olarak tanıdığını duyurmasını bekliyorlar. Batı ülkelerinin bunu izlemesi ve aynı adımı atması ise en büyük korkuları. Böylece Netanyahu'nun projesinin başarısız olmasından ve İsrail politikasına ağır bir darbe indirilmesinden endişeleniyorlar.

Noa Landau, İsrailli birçok uzmanın ve politikacının, Trump yönetiminin yabancı büyükelçilikleri Tel Aviv'den Kudüs'e toplu bir şekilde taşıma kararının arkasındaki düşüncenin başarısız olduğuna inandıklarını vurguladı.

Tel Aviv’deki büyükelçiliğini kısmen Kudüs’e taşıyan ABD dışında, Guatemala, Honduras ve Kosova olmak üzere diğer 4 ülke de bunu takip etti. Filipinler ve Brezilya projeye katılacaklarını açıklarken, seçimlerle hükümet değişikliği olursa Brezilya'nın da kararından dönmesi bekleniyor.

Şark'ul Asvat'ın haberine göre, eski Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, 2017 yılında, Netanyahu'ya bu projeyi Kudüs meselesini tartışmakta ancak İsrail-Filistin çatışmasının barışçıl bir şekilde çözülmesinden sonra bu tür adımları atma konusunda kararlı bir tutum sergileyen Avrupa ülkeleriyle denememesini tavsiye etti.

Aslında Mogherini’nin uyardığı gibi de oldu. Netanyahu'nun projesi, yeni bir başlangıçtan ziyade İsrail politikasında ciddi bir darbeye dönüştü. İsrail Başbakanı Yair Lapid’e İngiltere büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma niyetinde olduğunu açıklayan İngiltere Başbakanı Liz Truss bile pratik bir adım atmadı. Truss yönetimi başka nedenlerle sarsılmaya başlamış gibi görünüyor.

Avustralya ile ilişkileri yakından takip eden İsrailli eski bir diplomat, Avustralya'nın Batı Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararını geri almasının yarattığı hasarın ‘nispeten küçük’ olduğunu ve Avustralya'nın Filistin devletini tanıyıp tanımayacağı meselesinin daha büyük bir sorunu teşkil ettiğini belirtti.

Eski diplomat, “Avustralyalılardan bir darbe aldık. Ancak bu bir Filistin devletinin tanınmasından daha az zararlı. Bunun böyle olmayacağı umulabilir” ifadelerini kullandı.

Uzmanlar, vakit kaybetmeden Avustralya'yı eleştiren ve hükümetiyle alay eden İsrail Başbakanı Lapid'in tutumu konusunda da uyardı. İsrail Dışişleri Bakanlığı, Lapid’in talimatıyla salı günü Avustralya'nın Tel Aviv Büyükelçisi Paul Griffiths'i ülkesinin Batı Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasını geri çekmesinin ardından çağırdı. Büyükelçi Griffiths, Avustralya’ya karşı bazı yaptırımlar uygulamakla tehdit edildi.

Uzmanlar, Lapid’e Netanyahu’nun politikasına bu şekilde destek vermesinin ‘ona pahalıya mal olacağı’ için bundan geri durması uyarısında bulundular. Bakanlıktan üst düzey bir yetkili, “İsrail, tehdide rağmen daha fazla diplomatik adım atmış gibi görünmüyor” dedi. Lapid’in açıklamaları ve tehditleri, Avustralya hükümetinin kararına yanıt olarak olduğundan çok İsrail seçim dönemiyle ilgili olarak değerlendirdi.

Haaretz gazetesi baş editör yardımcısı Landau şunları söyledi:

“Daha üç hafta önce BM kürsüsünden iki devletli çözüme desteğini açıklayan Lapid, Avustralya gibi, Kudüs meselesinin barış müzakerelerinde çözülebileceğini ve Batı Kudüs'ün İsrail’in, Doğu Kudüs'ün ise gelecekte kurulması planlanan bağımsız Filistin devletinin başkenti olacağını söyleyenlerle savaşamaz. İki başkenti bir arada tanımak, iki devletli çözümü hayata geçirmeye yönelik çabaların merkezinde yer alıyor. Lapid'in de bunu desteklemesi gerekiyor.”

Tartışma