The Economist: İsrail neden savaşmalı?
The Economist'te yayılnanan "İsrail neden savaşmalı?" başlıklı analizde, Hamas'ın tasfiye edilmesi savunulurken, İsrail'in Gazze'yi yönetemeyeceği belirtilerek koloni düzeni öneriliyor.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Gazze’ye koloni yönetimi şeklinde tanımlanabilecek ortak yönetim tasarısını içeren önerilerde bulunmasının akabinde Batı medyasında Hamas’ın tasfiye edilmesi için İsrail’in Gazze’ye saldırılarını sürdürmesi gerektiğini belirten ve Gazze’de ortak güçlerin denetimini içeren bir yönetimin teşkil edilmesini savunan analizler yayınlanmaya başladı.
Bu konuda İngiltere merkezli The Economist’te de “İsrail neden savaşmalı?” başlıklı bir analiz yayınlandı. Analizde İsrail’in insan hakları ihlallerine dikkat çekilse de Hamas’ın Gazze’den tasfiye edilmesi savunuluyor. Tasfiye sonrası için de İsrail’in Gazze’yi yönetemeyeceği vurgulanarak koloni yönetimi denilebilecek bir yapı teklif ediliyor.
İşte The Economist’te yayınlanan o analiz:
İsrail, Gazze’ye yönlik saldırılarında ağır bir bedel ödüyor. Ancak Hamas’ın gücünü kırmadan barış imzalamaya da yanaşmayacak.
İsrail ordusu, kendi yarattığı cehenneme giriyor. Gazze'deki binaların onda biri, İsrail uçakları ve topçuları tarafından yerle bir edildi. 8.000'den fazla Filistinli öldü, bunlardan birçoğu çocuktu. İsrail tarafından uygulanan ambargonun yarattığı yakıt, temiz su ve gıda sıkıntıları binlerce kişinin hayatını tehdit ediyor.
Dünya genelinde, ateşkese veya İsrail'in kara harekatını durdurmasına yönelik çağrı yapılıyor. Bazı İsrailli siyasetçilerin intikam istediğini duyan birçok insan İsrail'in eylemlerinin orantısız ve ahlaka aykırı olduğuna sonuç çıkarır. Aslında buna itibarı sarsılan Başbakan Binyamin Netanyahu da dahil.
Bu konuyu tartışan birçok insan Yahudi bir devlete ihtiyaç duyulduğuna inanır ama bu Yahudi devletin Filistinlilerin yaşamlarını böylesine ucuz bir şekilde yok etmesinden endişe eder. Bu kişiler, barışa dair küçük umutların Gazze'nin enkazı altında gömüleceğinden korkarlar.
Bunlar, güçlü argümanlar olabilir. Ancak yanlış bir sonuca yol açabilir. İsrail, ciddi sivil kayıpların neden olduğu bir problemle karşı karşıya. Bu kayıpları en aza indirmeli ve bunu yapar şekilde görünmelidir.
Filistinliler temel insani malzemelerden yoksun. İsrail, Gazze'ye çok daha fazla yardım geçmesine izin vermeli. Lakin İsrail, bu sorumlulukları yerine getirse bile, barışın tek yolu, Hamas'ın Gazze'yi malzeme kaynağı ve ordusuna üssü olarak kullanma kapasitesini dramatik bir şekilde azaltmaktan geçiyor. Ne yazık ki, bu da savaş gerektiriyor.
Nedenini anlayabilmek için 7 Ekim'de neler olduğunu anlamalısınız. İsrailliler, Hamas'ın saldırısını varoluşsal bir tehdit olarak anladıklarında, bunu sadece bir deyim şeklinde değil, gerçek anlamıyla düşünüyorlar. Pogromlar ve Holokost nedeniyle İsrail’in benzersiz bir toplumsal sözleşmesi var: Yahudilerin Yahudi oldukları için öldürülmedikleri veya zulme uğramayacakları bir toprak yaratmak. Devlet, uzun süredir bu söze göre strateji üretiyor. Caydırıcılık adımları da savunma poltikaları da saldırıla da bununla ilişkili.
Son 20 yıl içinde İsrail, Filistinlilerin de bir devlete ihtiyaç duyduğunu gözden kaçırdı. Netanyahu, Filistin’de Ramallah yönetiminisabote etmek için Hamas'ı destekledi. Bu ikiyüzlü bir taktik. Bunun yerine, Filistinlilerin acılarına odaklanıp finansal teşvikler ile caydırıcılığın bir karışımı politika benimsese bazı şeyler daha farklı olabilirdi.
Bunun yanı sıra 7 Ekim'de Hamas, Netanyahu'nun kırılgan planını da dahil olmak üzere, İsrail'in toplumsal sözleşmesini parçaladı. Hamas, İsrail'i savunmak için oluşturulan güvenlik doktrinini parçalayarak İsrail'in toplumsal sözleşmesini paramparça etti. Caydırıcılık boşa çıktı, saldırının erken uyarısı eksikti, ev cephesi korumasızdı ve Hamas, İsrailli 1.400 kişiyi öldürdü. İsrail askerleri ve casusları küçük düştü.
İsrail'in güvenlik doktrininin çökmesi, Gazze halkına yönelik şiddetli bir bombardımanı beraberinde getirdi. Bunun nedeni, kurucu ilkeyi yeniden tesis etme girişimi. İsrail, yaklaşık 200.000 Yahudi yerleşimciyi bölgeye yerleştirmek istiyor. Ancak gelinen noktada İsrail’in Hamas’ın caydırılamaz olduğunu da anlaması gerek.
Şiddet döngüsünden çıkmak için tek yol, Hamas'ın yönetimini yok etmek anlamına geliyor. Bu da onun üst düzey liderlerini ortadan kaldırmayı gerektiriyor. Binlerce masum insanın ölümünü içeren bir savaşın barışa yol açabileceğini iddia etmek, birçok kişiyi dehşete düşürebilir. Zira geçmişte çatışmalar, yeni çatışmaları beraberinde getiriyor. Bu, bugün büyük bir risk.
Bu noktada belirtmek gerekir ki; Hamas, Gazze'yi yönettiği sürece barış mümkün değil. İsrailliler kendilerini güvende hissetmeyecekler ve, bu sebeple hükümetleri her Hamas tehdit ettiğinde Gazze'ye önleyici bir darbe yapacak. İsrail baskısı altında boğulan ve İsrail'in saldırılarında öldürülen Filistinliler radikalleşecekler. İlerlemenin tek yolu, kontrolünü zayıflatmak ve yeni bir şeyin ortaya çıkabilmesi için uygun koşullar oluşturmaktan geçiyor.
Bu, her iki taraf için de yeni bir liderlik gerektiriyor. İsrail'de Netanyahu, 7 Ekim'de iktidarda olduğu ve İsrail'in en sıkı savunucusu olarak prestiji sarsıldığı için bu görevden ayrılmak zorunda kalacaktır.
Filistinliler demokratik bir yetkiyle ılımlı liderlere ihtiyaç duyacaklar. Şu anda hiçbirine sahip değiller. Bunun nedeni, Netanyahu'nun Hamas'ı desteklemesinin yanı sıra Filistin lideri Mahmud Abbas'ın potansiyel rakiplerini kenara itmesi. Soru, Hamas'ın Gazze'nin kontrolünü geri almasını nasıl engelleyeceği.
Dolayısıyla barış için ikinci koşul: Gazze'de güvenlik sağlayan bir güç. İsrail, bir işgalci olarak bunu sağlayamaz. Burada uluslararası koalisyona ihtiyaç olabilir. Tüm tarafların anlaşabileceği bir koalisyon oluşturmak, ABD'nin kararlı liderlik göstermesi gerekecek.
Bunun için hepsini mümkün kılan koşula geri dönüyoruz: Hamas'ı zayıflatmak için bir savaş. İsrail'in bu savaşı nasıl yürüttüğü önemli. Uluslararası hukuka saygı sözünü tutmalı. Bu sadece doğru olan şey değil, aynı zamanda savaşın sona ermesi durumunda barışı teşvik etmek için destek bulmasını sağlayacak. Şu anda bu, çok daha fazla insani yardımın ve gerçek güvenli bölgelerin Gazze’nin güneyine, Mısır’a veya İsrail içindeki Negev’e girmesine izin vermek anlamına geliyor.
Ateşkes barışın düşmanıdır; çünkü Hamas'ın çoğu silahı ve savaşçısıyla Gazze üzerinde hükmetmesine izin verecek. İnsani ateşkesler bile bir taviz içerir ve Hamas’ın hayatta kalma şansını artırır. Kimse Gazze'ye barış geleceğini bilemez. Ancak İsrailliler ve Filistinliler için en iyi şansı hak ediyor. Bir ateşkes bu şansı tamamen ortadan kaldırır.