Bloomberg: Batı merkezli küresel düzenin “otokrasilere” karşı mücadelesi nasıl sonuçlanacak?
"Otokratik” güçler giderek daha fazla insiyatif alıyor ve dünya büyük değişime doğru ilerliyor! Peki Batı merkezli küresel düzenin “otokrasilere” karşı mücadelesi nasıl sonuçlanacak?
ABD merkezli dünyanın önde gelen yayın organlarından Bloomberg'de, dünyada değişen dengelerin ve yeni ittifakların küresel düzene dair etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Son dönemde; Avrasya'nın iki devi olan Çin ve Rusya'yın, “sınır tanımayan” bir stratejik ortaklık kurmasını ve Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerin bu ortaklığa giderek daha fazla angaje olmasının, Batı merkezli küresel düzeni tehdit ettiği tespiti yapılan analizde, bu gelişmelerin Batı merkezli küresel düzen üzerinde büyük etkiler oluşturacağı kaydedildi.
Analizde ayrıca; Batı kabul etse de etmese de yeni bir gerçekliğin ortaya çıktığı ve dengelerin kökten değişeceğine dikkat çekildi.
İşte Bloomberg'de yayınlanan analiz:
Kuzey Kore birliklerinin Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşa katılması sürecin en önemli sürprizlerinden biriydi.
Kasım ve Aralık ayları ise Kim Jong Un güçlerinin Vladimir Putin'in saldırganlığına ne kadar büyük destek verebileceğine dair tabloyu net bir şekilde ortaya koyacak.
Ancak Kuzey Kore'nin bu hamlesinin daha büyük önemi, dünyada şekillenmekte olan otokrasi cephesi hakkında tüm dünyaya bilgi verecek.
“Demokrasi cephesi” ifadesi, ilk olarak İkinci Dünya Savaşı, o dönemde ABD başkanı olan Franklin Roosevelt tarafından ortaya atılmıştı.
Bu söylem; o dönemde henüz savaşta olmayan ABD'nin, savaşta olan “dost ülkeleri” silahlandırmasını ve güçlendirmesini amaçlıyordu.
Yeni dönem
Şubat 2022'den bu yana da Başkan Joe Biden'ın benzer bir yaklaşım ile dünyada etki uyandırmaya çalıştığını görüyoruz.
Biden; Amerika'nın Ukrayna'ya verdiği desteği açıklarken bu kavramı yeniden canlandırdı ve derin savunma işbirliğinin otokratik düzene karşı yapıldığını ilan etti.
Ancak bu yaklaşım, aslında ABD'nin daha geniş politika yaklaşımının bir parçası.
Son dönemde; Avrasya'nın iki devi olan Çin ve Rusya'yın, “sınır tanımayan” bir stratejik ortaklık kurması, onyıllar sonra bu söylemi yeniden gündeme getirdi.
Ayrıca, Rusya ve Çin dışında, İran ve Rusya da, Amerikalı yetkililerin deyimiyle “tam ölçekli bir savunma ortaklığı” kurdu.
Gelinen noktaya ne derse densin. Batı'da bunun tanımı “otokrasi ekseni” ya da “kargaşa ekseni” olarak adlandırılıyor.
ABD, en büyük düşmanları arasında giderek belirginleşen ittifak ağıyla karşı karşıya ve bu ilişkilerin merkezinde, savaş araçlarının yapımında ve kullanımında işbirliği yer alıyor.
Kuzey Kore, Putin'in güçlerine milyonlarca top mermisi sağladı ki bu sayı, çok sayıda uluslararası kaynağa göre ABD ve müttefiklerinin yaklaşık 3 yıldır Kiev'e sağladığından daha fazla.
Diğer yandan; İran yapımı füzeler ve insansız hava araçları Ukrayna şehirlerine yönelik saldırıları kolaylaştırıyor.
Ayrıca; Çin fabrikalarının da Putin'in orduları için insansız hava araçları ürettiği bildiriliyor.
Ancak bu ülkeler kendi aralarında sadece silah ticareti yapmıyor. Bu ülkeler, daha derin bir endüstriyel entegrasyon ortaklığını da beraberinde hayata geçiriyor.
Tahran, Rusya topraklarında İran'a ait insansız hava araçları üreten fabrikalar inşa etti. Çin, Putin'e mikroçipler ve çift tarflı kullanım olarak nitelendirilen bileşenler satarak onun savunma sanayi üssünü yeniden inşa etmek için devasa bir çaba sarf etti. Kuzey Kore askerleri ise şimdiden Rus hatlarında savaşıyor.
Batı için daha da endişe verici olanı, bu ülkeler kendi aralarında sınırsız teknoloji transferi gerçekleştiriyor.
Batılı hükümetler, bu ortaklıklarda tam olarak ne olup bittiğini anlamakta zorlanıyor ve bu da, ortaya çıkacak olan gelişmeler karşısında şaşırma ihtimallerini arttırıyor.
Belki de Kuzey Kore'nin bir sonraki kıtalararası füzesi ya da Çin'in bir sonraki saldırı denizaltısı, Putin'in şu anda takas ettiği teknoloji ve know-how sayesinde dengeleri değiştirecek bir noktaya ulaşacak.
Saha gerçekliği
İran'ın Nisan ayında İsrail'e düzenlediği füze ve insansız hava aracı saldırısı, Moskova'nın Ukrayna'da gerçekleştirdiği saldırılara neredeyse birebir benziyordu.
Kuzey Kore lideri Kim'in Ukrayna'daki savaşa askerlerini göndererek elde ettiği değer ise; en basit ihtimalle, ordusunun kazandığı savaş deneyimi ve Rusya'dan aldığı know-how kazanımı olacaktır.
İnsansız hava araçları, füzeler ve füze savunma sistemlerinin Batı Pasifik'teki bir ABD-Çin savaşının sonucunu şekillendirebileceği düşünüldüğünde, Pekin'in Ukrayna savaşından beklenenden daha çok sonuç çıkaracağından emin olunabilir.
Dünyada bu otokrasi cephesinin ortaya çıkışı Batı kabul etse de etmese de yeni bir gerçekliği ortaya koyuyor.
Otokrasi olarak adlandırılan güçler giderek daha fazla insiyatif alıyor ve dünya artık büyük değişime doğru ilerliyor.