BRAC Institute of Development: ABD, Netanyahu'nun bölgeyi ateşe vermesini önleyebilir mi?
Netanyahu, siyasi olarak hayatta kalmak için savaşı Lübnan'a yaymak istiyor ve ateşle oynuyor! ABD, bölgede topyekün bir savaşı başlatacak olan felaket senaryosunu önleyebilir mi?
Avustralya merkezli düşünce kuruluşu BRAC Institute of Development'de, İsrail'in devam eden saldırgan politikalarının ve ABD yönetiminin stratejisinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Bölge ülkelerinin, tüm bölgeyi etkisi altına alacak topyekün bir savas istemediği belirtilen analizde, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ise, gerek siyasi istikbalini kurtarmak gerekse de süren davalar nedeniyle ceza almamak adına, savaşı Lübnan'a da yayarak ABD'deki 2024 seçimlerine kadar uzatabileceği iddia edildi.
Analizde ayrıca, “Lübnan Gazze değil, Hizbullah Hamas değil ve Hizbullah'ın sahip olduğu askeri güç Hamas'ın çok ötesinde” ifadeleri kullanılarak, ABD'nin Netanyahu'nun yanlış hesaplanmış bir adım atmadan önce durdurması gerektiği belirtildi.
İşte BRAC Institute of Development'da yayınlanan analiz:
İsrail hükümeti Lübnan'ı savaşla tehdit ediyor ancak bölge ülkeleri Gazze çatışmasını bölgesel bir savaşa dönüştürecek bir saldırı istemiyor.
Özellikle son gelişmelere bakıldığında Hizbullah'ın da İran'ın da hatta seçim yılı olan ABD yönetiminin de bölgesel bir savaş istemedğini söyleyebiliz.
Peki Amerikan diplomasisi İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun bölgeyi ateşe vermesini engelleyebilecek mi?
İran'ın, Hamas ve Filistinlileri destekleme konusunda bölgede en büyük potansiyele sahip olan Hizbullah'ı heba etmek istemediği çok açık. Zira İran, birgün İsrail tarafından saldırıya uğraması ihtimaline karşı grubu ön cephede bir savunma hattı olarak tutmayı tercih ediyor. Bu nedenle de Hizbullah şu anda mücadelesini angajman kuralları çerçevesinde sürdürüyor.
ABD şu anda bu kıvılcımı kontrol etmek için, BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararına uyması için Lübnan'a baskı yapıyor. Bu karar 2006'daki savaşı sona erdirmek için alınmıştı.
Lübnan devletinin 2004 tarihli 1559 ve 2006 tarihli 1680 sayılı kararlarda belirtildiği üzere egemenliğini tüm Lübnan topraklarına yayması ve gerekli güvenlik düzenlemelerini yapması gerektiğini vurguluyor. Bu düzenlemeler arasında Mavi Hat ile Litani Nehri arasında, Lübnan'daki BM Geçici Gücü ve Lübnan ordusu dışında tüm silahlı unsurlardan arındırılmış bir tampon bölge oluşturulması da yer almaktadır.
Ayrıca bu BM karara göre Hizbullah Litani'nin kuzeyine çekilmelidir. Grup 2006 yılında bukarara uydu. Ancak daha sonra yavaş yavaş yeniden konuşlanmaya başladı.
Özellikle iki faktör, Hizbullah'ın güneydeki varlığını genişletmesine yardımcı oldu. Bunlar; Suriye savaşı ve IŞİD'in ortaya çıkışı olarak özetlenebilir.
Bu gelişmeler BMGK'nin 1701 sayılı kararının gevşek bir şekilde uygulanmasına yol açarak İsrail'in güvensizlik hissini arttırdı.
Şimdi ABD, sorunu diplomatik yollardan çözmek ve Lübnan'a yönelik bir saldırıyı önlemek için İsrail-Lübnan deniz sınırı görüşmelerinde başarılı olan eski elçi Amos Hochstein'ı görevlendirdi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail'in Beyrut'ta Hamas politbüro üyesi Salih El-Aruri'yi öldürmesinin ardından yaptığı bir konuşmada, bunun sorunu kökten çözmek için bir fırsat olabileceğini söyleyerek dikkatleri üzerine çekti.
İsrail Al-Arouri'yi Hizbullah'ın kalesi olan Dahiya'da öldürdü. Nasrallah ise daha önce Lübnan'da herhangi bir suikastın kırmızı çizgillri olduğunu belirtmişti. Ancak İsrail bu kırmızı çizgiyi aşmasına rağmen şu ana kadar büyük bir misillemeyle karşılaşmadı.
İsrail'in devam eden saldırgan davranışlarından, Hizbullah'ın caydırıcı olmadığını düşündüğü için sınırları zorladığı sonucunu çıkarabiliriz.
Ancak bir yanlış hesaplama meydana gelebilir. Hizbullah aniden karşılık verebilir ve bu da gösteriyor ki, İsrail ve Netanyahu ateşle oynuyor.
Yine de Tel Aviv güçlü olduğunu ve düşmanlarını ezebileceğini göstermek istiyor. Bu güvenliğin ötesinde bir şey. İsrail 7 Ekim'de kaybettiği prestiji ve güveni yeniden tesis etmek istiyor. Zira yapılan anketlere göre İsrailliler, artık ordularına güvenmiyor.
Bir başka neden ve belki de asıl neden, Netanyahu'nun savaşı uzatmak istemesi.
Netanyahu, savaş durduğunda mahkemeye ve muhtemelen hapse gitmek zorunda kalacak. Bazı kaynaklar, Netanyahu'nun Donald Trump'ın Beyaz Saray'a döneceği umuduyla savaşı gelecek yıla kadar sürdürmek istediğini belirtiyor.
Netanyahu kendisini iktidarda tutması için Trump'a güveniyor ve bu, Netanyahu'nun siyasi hayatta kalmasını sağlamak için savaşı Lübnan'a yaymak istediği anlamına gelebilir.
ABD böyle bir felaket senaryosunu önleyebilir mi?
ABD, şu anda İsrail'e karşı takındığı yumuşak tavırla bunu başaramaz.
ABD şimdiye kadar İsrail'in, okulları, hastaneleri ve ibadet yerlerini hedef almasını engelleyemedi. İsrail'in gazetecileri, doktorları ve BM personelini hedef almasını engelleyemedi. Böyle bir ABD politikası Netanyahu'nun kolunu büküp onu Lübnan'ı vurmaktan men edebilir mi?
Netanyahu şunu bilmeli ki; Lübnan Gazze değil, Hizbullah Hamas değil ve Hizbullah'ın sahip olduğu askeri güç Hamas'ın çok ötesinde.
Tüm bu gerçeklere rağmen, Amerikan baskısı Netanyahu'yu caydırmaya yetmeyebilir.
Tehlikeli olan kısım ise İsrail kamuoyuolarak nitelendirilebilir. Times of Israel bu ay İsraillilerin yüzde 50,9 gibi küçük bir çoğunluğunun kuzeyde bir cephe açılmasından yana olduğunu gösteren bir anket yayınladı. Bu, Natanyahu'nun Lübnan'la savaşa girmek için ihtiyaç duyduğu mükemmel bahane olabilir.
ABD; Netanyahu'yu, Lübnan'ı yok edecek, İsrail'e büyük zarar verecek, bölgede topyekün bir savaşı başlatacak ve Joe Biden'ın yeniden seçilme şansını azaltacak yanlış hesaplanmış bir adım atmadan önce durdurmalıdır.