BRAC Institute of Development: Rusya-Ukrayna savaşı neden çözümden çok uzak?

Gerek ABD gerekse de AB içerisinde Ukrayna'ya destek konusunda çatlaklar artarak devam ediyor. 800. gününü geride bırakan Rusya-Ukrayna savaşında çözüm ne kadar mümkün?

1. resim

Avustralya merkezli düşünce kuruluşu BRAC Institute of Development'de, Rusya-Ukrayna savaşının geride kalan 800 gününün ve gerek ABD gerekse de dünya kamuoyunun savaşa dair beklentilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın 800 günlük dönüm noktasını geride bıraktığına dikkat çekilen analizde, bu uzun süreye rağmen savaşın bitmesine dair neredeyse hiç belirti olmamasının da çarpıcı gelişmeleri beraberinde getirebileceği belirtildi.

Analizde ayrıca, gerek ABD içerisinde gerekse de AB ülkeleri arasında Ukrayna'ya destek konusunda çatlakların devam ettiği ve halihazırdaki statükonun korunmasının bile bu dönem için iyi bir aşama olacağı tespiti yapıldı.

İşte BRAC Institute of Development'de yayınlanan analiz:

Amerikan halkının dikkati eski Başkan Donald Trump'ın başkan adaylığı sürecine, Gazze'deki savaşa ve ülke çapındaki üniversite kampüslerinde patlak veren ateşli protestolara odaklanmışken, dünyada başka önemli olaylar da yaşanıyor.

Rusya-Ukrayna savaşı geçtiğimiz günlerde sessizce 800 günlük dönüm noktasına ulaştı ve savaşın bitmesine dair neredeyse hiç belirti yok.

Çatışma devam ederken, etkisi savaşan iki ülkenin sınırlarının çok ötesinde yankılanıyor.

Washington'daki iktidar koridorlarında, ABD'nin çatışmaya yönelik politikasını çevreleyen müzakereler çekişmelerle ve karşıt görüşlerle dolu. Geçtiğimiz ay ABD Temsilciler Meclisi'nin Ukrayna'ya 61 milyar dolardan fazla askeri yardımı onaylama kararı, Amerika'nın Doğu Avrupa'daki krizle ilişkisinde bir dönüm noktasını temsil ediyordu.

Ancak birlik görüntüsünün altında, Cumhuriyetçi Parti içindeki çatlaklar Amerika'nın dış politika yaklaşımının tutarlılığına zarar verme tehdidinde bulunuyor.

Cumhuriyetçiler arasında, mali sorumluluk, askeri yardımın etkinliği ve Rusya'ya karşı daha geniş stratejik hesaplar konusundaki endişeleri gerekçe göstererek Ukrayna'ya ek fon tahsis edilmesine karşı çıkan bir grup var.

Cumhuriyetçiler arasındaki anlaşmazlık, farklı fikirlerin bugün Amerikan siyasetinde nasıl sorunlara yol açtığını gösteriyor. Aynı zamanda kendi uluslarına öncelik verme arzusu, kendilerine en çok neyin fayda sağlayacağını düşünme ve ahlaki yükümlülük duygusu gibi çeşitli faktörlerin ABD dış politikasını nasıl şekillendirdiğini de gösteriyor.

Dünyanın yakından izlediği üzere, Ukrayna'nın geleceği belirsiz, ciddi uluslararası gerilimler ve zorlu diplomatik hamleler arasında zor bir süreç yaşanıyor.

ABD'nin yeni askeri yardım kararı, Rusya ile devam eden mücadelede kritik önem taşıyor. Ancak bu yardımla bile gelecek hala belirsiz ve tehlikeli.

Tasarı, ABD ordusunun kendi stoklarını yenilemesi için 23 milyar dolar ayırıyor. 14 milyar dolar doğrudan ABD şirketlerinden Ukrayna için birinci sınıf silahlar satın alacak ve 11 milyar dolar da ABD'nin bölgede devam eden askeri faaliyetlerini destekleyecek ve Ukrayna'nın askeri ve istihbarat paylaşımını geliştirecek.

Askeri olmayan yardımlar için yaklaşık 8 milyar dolar harcanacak.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy bu haber karşısında heyecanlandı. Her iki tarafa, özellikle de Johnson'a, tarihsel açıdan gerçekten önemli olacağına inandığı bir karar aldıkları için teşekkür etti. Zelensky, demokrasi ve özgürlüğün tüm dünyada vazgeçilmez olduğunu ve Amerika bunların korunmasına yardımcı olduğu sürece her zaman güçlü kalacağını söyledi. Açıklamasını büyük bir "Teşekkürler Amerika" ile bitirdi.

Ancak Moskova'da Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov farklı bir görüşe sahipti.

Peskov, Ukrayna'ya güvenlik yardımını onaylama kararının çatışmada işleri daha da kötüleştireceğini belirtti.

Peskov, bu kararın ABD'ye fayda sağlarken Ukrayna'ya zarar vereceğini, Ukraynalılar arasında daha fazla ölüme ve bu durumdan Kiev hükümetinin daha fazla suçlanmasına yol açacağını belirtti.

İsviçre'nin öncülük ettiği ve Haziran ayında Burgenstock tatil beldesinde Papa Francis'in de davet edildiği bir barış zirvesi düzenleyerek çatışmaya son verme çabaları devam ediyor.

Bu toplantı Ukrayna'da adil ve kalıcı bir barışa ulaşılması için ortak bir vizyon geliştirmeyi amaçlıyor.

Bu zirvede; 160'tan fazla delegasyon önceki tartışmaları inceleyecek ve Ukrayna'da barış planının ve BM tarafından belirlenen kurallara ve uluslararası yasalara dayanan diğer fikirlerin takip edilmesinin önemini vurgulayacak.

Ancak meselenin merkezinde yer alan ülkenin, yani Rusya'nın davet edilmediği bir zirveyi yapmanın ne anlamı olabiir?

Zira İsviçre hükümeti, geçen hafta Rusya'nın zirveye davet edilmediğini belirtti. Bununla birlikte, Rus hükümetinin açılış zirvesine katılmak istemediğini ilettiğini de kaydetti.

Bu durum diplomatik ilişkilerin karmaşıklığını ve Ukrayna ihtilafı gibi tartışmalı konularda kapsayıcı bir diyalog geliştirmenin doğasında var olan zorlukları yeniden ortaya koydu.

Ayrı bir gelişme olarak ABD, kimyasal silah kullandığı iddiasıyla Rusya'ya karşı resmi suçlamalarda bulundu.

Ukrayna'daki çatışmaya bir çözüm bulunması şimdilik zor görünüyor.

ABD ve Ukrayna'nın Avrupalı müttefiklerinin Kiev'e yönelik kararlı desteği, çatışmanın süreklilik arz eden doğasına rağmen tereddütsüz bir şekilde devam ediyor.

Vladimir Putin ve Rusya'nın olası bir zaferinin hayaleti, bir sonraki hedefin kendileri olması halinde ortaya çıkabilecek tehlikenin farkında olan komşu ülkelerin üzerine kaygı gölgesi düşürüyor.

Batı için; statükonun korunması, bu ara dönem için uygulanabilir tek seçenek gibi görünüyor.

Tartışma