Bulgaristan'da gensoruyla düşen hükümet ve erken seçim beklentisi

Bulgaristan üzerindeki ABD-Rusya mücadelesi son iki yıl içinde dördüncü genel seçimlerin yapılmasına neden olabilecek kadar çekişmeli geçiyor.

1. resim
28.06.2022

Ali Maskan, Bulgaristan'daki hükümet krizini, AA Analiz için kaleme aldı.

Bulgaristan'da, Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar ve Demokratik Güçler Birliği (GERB-UDF) tarafından, hükümetin yetersiz ekonomik ve mali politikaları nedeniyle verilen gensoru önergesi, 22 Haziran'da görüşülerek, 123 lehte 116 aleyhte oyla kabul edildi. Böylece geçen hafta bir koalisyon ortağı ile yollarını ayıran Kiril Petkov, başbakanlık koltuğuna veda etti.

Hükümetin ilk dört ayında uyguladığı ekonomi politikalarındaki yetersizlik, yolsuzluklara yönelik radikal önlemlerin alınamaması ve Kuzey Makedonya'nın Avrupa Birliği (AB) üyeliğine girmesine yönelik Bulgaristan vetosunun yumuşatılmasına ilişkin politikalar, muhalefet ve hükümet ortakları arasında yoğun çekişmelere neden olmaktaydı. Bu iç politik uyuşmazlıklara bir de Ukrayna krizi eklenince, koalisyon ortaklarından Böyle Bir Halk Var Partisi, 8 Haziran'da hükümet ortaklığından çekildiğini açıkladı.

Böyle Bir Halk Var Partisi Başkanı Slavi Trifonov, Facebook üzerinden "Bu koalisyona ve bu ıstıraba son vermek için bakanlarımızı çekiyorum." açıklaması yaptı. Böylece 240 sandalyeli Bulgaristan Parlamentosu'nun 134 sandalyesine sahip koalisyon, 25 milletvekilini kaybetmiş oldu. Bu çekilmenin ardından Değişime Devam Ediyoruz Partisi Başkanı ve Başbakan Petkov, Demokratik Bulgaristan ve Bulgar Sosyalist Partisi ile "Bir azınlık hükümeti riskini almaya hazırız." dedi.

Cumhurbaşkanı Rumen Radev'in kurduğu geçiş hükümetinde ekonomi bakanı olarak görev alan ve yeni bir parti kurmak suretiyle iktidara gelmesi desteklenen Kiril Petkov, başbakanlığı döneminde uyguladığı politikalar nedeniyle sadece koalisyon ortakları ile değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Radev ile de politik söylemde ayrılıklar yaşamaya başladı.

Bulgaristan siyasetinin Ukrayna krizine yaklaşımı

Ukrayna krizinin tırmandığı sırada, NATO birliklerinin Bulgaristan'da konuşlanmasına isteksiz davranan Savunma Bakanı Stefan Yanev, Facebook üzerinden yaptığı açıklamada, Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesini "savaş" olarak değil, Putin'in ifadesindeki gibi "askeri bir operasyon" şeklinde adlandırılması gerektiğini savundu.

Başbakan Petkov, "Bu hükümette hiçbir bakanın, özellikle Facebook üzerinden kendi dış politikasını belirleme hakkı yoktur. (…) Bir Slav ülkesinin bir başka Slav ülkesine gerçek bir sebep olmadan kardeş katliamı savaşına, açıkça karşı olduğumuzu belirtmeliyim." diyerek, Yanev'i görevden aldı.

Savaşın ilerleyen günlerinde ise Bulgaristan Parlamentosu'nun, Ukrayna askeri teçhizatlarını onarmayı uygun gören yasayı kabul etmesi üzerine, iç politikada ABD-AB ve Rus yanlıları arasındaki görüş ayrılıkları daha net şekilde ortaya çıktı.

Rusya'nın Bulgaristan'a doğal gaz satışını durdurması, bu ayrıkların daha da netleşmesine neden oldu. Başbakan Kiril Petkov, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Dışişleri Bakanı Anthony Blincken ile görüşerek, ABD üzerinden daha ucuz maliyetli alternatif bir gaz tedarik yolunu açtı. Bu durum Rusya'nın Bulgaristan üzerindeki ekonomik ve siyasi etkinliğini azaltırken, ABD'nin gücünü arttırmış oldu.

Gensoru krizi ve hükümetin geleceği

Böyle Bir Halk Var Partisinin koalisyondan çekilmesiyle iktidar, parlamentodaki çoğunluğunu kaybetti. Bu durum karşısında iktidar, azınlık hükümeti olarak yönetime devam edebileceğini ifade etse de muhalefetin gensoru tehdidiyle karşı karşıya kalması kaçınılmaz bir gerçekti. Eski iktidar partisi GERB-UDF'nin hükümete karşı hazırladığı gensoru önergesi, Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) ve Vazrazhdane'nin desteğiyle, 15 Haziran'da parlamentoya sunuldu. Parlamentoda 109 sandalyeye sahip hükümet, Böyle Bir Halk Partisinden ayrılan milletvekillerinden alacağı destekle, gensoru için gerekli 121 milletvekiline ulaşacağını umut ediyordu. Ancak beklenen gerçekleşmedi ve muhalefet gensoru önergesiyle hükümeti düşürmeyi başardı.

Cumhurbaşkanı Rumen Radev, hükümeti kurmak üzere görevi en fazla milletvekiline sahip Değişime Devam Ediyoruz Partisi'nin Başkanı Kiril Petkov'a vermek zorunda. Petkov'un yeni bir hükümet kuramaması durumunda ise görev GERB'e verilecek. Ancak bugün bile sokaklarda tepki ile protesto edilen GERB'in yeni bir koalisyon hükümeti kurabileceği hususunda ciddi endişeler var. Şayet hiçbir parti hükümet kuramaz ise cumhurbaşkanının iki ay içinde geçici bir kabine ataması, Parlamentoyu feshetmesi ve erken parlamento seçimlerini planlaması gerekiyor.

Sahne arkası ilişkiler ve mafya olmadan bir Avrupa devleti olmak

Başbakan Petkov, gensorunu oylaması sonrasında meclise hitaben: "Bay Borissov, Bay Trifonov ve Rusya'nın Bulgaristan Büyükelçisi Bayan Eleonora Mitrofanova tarafından devrilen bir hükümeti yönetmek benim için bir onurdu. Bu oylama, çok uzun bir yolculukta sadece küçük bir adım. Söz veriyorum, devletimizi geri kazanmaya devam edeceğiz ve bir gün sahne arkası ilişkiler ve mafya olmadan başarılı bir Avrupa devletine sahip olacağız." açıklamasını yaptı.

Başbakan Petkov bu açıklamasıyla, politik tavrını net bir şekilde ortaya koyarak; Rusya, muhalefet ve koalisyon ortağı ile arasındaki görüş ayrılığını açıkça ifade etti. Petkov'un iktidara gelmesiyle birlikte Bulgaristan üzerindeki ABD-Rusya mücadelesinin ABD lehinde geliştiği düşüncesi hâkim olmuştu. Ancak hükümetin ilk dört ayından sonra ortaya çıkan anlaşmazlıklar, bu kanaati yeniden sorgulatır hale getirdi.

Batı yanlısı Petkov Hükümeti, Cumhurbaşkanı'nın ve Sosyalist Partinin Rusya'ya yakın duruşlarına rağmen kurulabilmiş ve Ukrayna krizi patlak verinceye kadar sorunsuz şekilde çalışmalarına devam etmişti. Bulgaristan üzerindeki ABD-Rusya mücadelesi son iki yıl içinde dördüncü genel seçimlerin yapılmasına neden olabilecek kadar çekişmeli geçiyor. Zira Bulgaristan, her iki ülke açısından oldukça önemli stratejik konuma sahip. Esasında bu mücadele, Kiril Petkov'un yeni bir hükümet kurmasındansa, seçimlerin yenilenmesine zemin hazırlayacak boyutta. Çünkü Petkov'un, koalisyon içinde ve Cumhurbaşkanı nezdinde beklediği siyasi desteği bulamama ihtimali var. Ancak tamamen Batı yanlısı bir koalisyon hükümeti kurulması halinde ülkede ekonomik ve siyasi istikrar sağlanabileceği algısı şimdiden oluşturulmaya başlandı.

Koalisyon mücadelesinde Türklerin rolü

Peki, böylesi bir siyasi mücadelede ülkedeki Türklerin durumu ne olacak? Hak ve Özgürlükler Hareketinin GERB-UDF çizgisinde politika yaptığını düşündüğümüzde, partinin Kiril Petkov hükümeti içinde yer almayacağı kesin. Buna karşın GERB başkanlığındaki bir koalisyon içinde yer alabileceği de bir gerçek. Rusya'nın siyaset yapmakta zorlandığı Batı Balkanlar'da ABD-AB üstünlüğü, her geçen gün ağırlık kazanıyor. Muhtemel bir seçim senaryosunda Kiril Petkov'un Türklerin oyunu almak için politik açılımlar yapacağını söyleyebiliriz. Petkov, HÖH ile kuramayacağı siyasi iş birliğini Türk sivil toplum teşkilatları veya halk bazında oluşturmak isteyecektir. Bu amaçla, ülkede etkinliği olan Türkleri kendi siyasi partisi üzerinden aday gösterebilecektir. Türklerin gelecek dönemde siyasi iktidar içinde temsilini önemseyen ciddi bir grubun böylesi bir teklife sıcak bakacağı şimdiden öngörülebilir.

Yeni siyasi partilerin kolayca kurulup hızlıca popülerlik kazandığı Bulgaristan'da, gelecek seçimlerde muhtemelen yeni siyasi partiler göreceğiz. AB üyesi Bulgaristan'ın mevcut kazanımları kaybetme korkusu, halkı Batı yanlısı politikacılara yaklaştırıyor. NATO'nun askeri, AB'nin ekonomik yardımlarının her geçen gün artacağı Bulgaristan, Batı savunma hattının Rusya karşısındaki önemli kalelerinden birisi olduğu sürece, ülkedeki çıkar mücadeleleri devam edecektir. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın uzaması ve bölgedeki istikrarsız durumun sürmesi, Bulgaristan halkının tercihini ABD-AB tarafından yapmasına neden olacaktır. Bulgaristan'daki Türklerin de bu süreci kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirmeye çalışmaları makul görülmelidir.

Yunanistan ile zaman zaman siyasi gerilimler yaşayan Türkiye, Bulgaristan ile bu zamana kadar sürdürdüğü iyi ilişkilerini, ülkedeki Türkleri de göz önünde bulundurarak korumaya devam edecektir. Bu durum sadece iki ülke arasındaki ilişkileri korumayacak, aynı zamanda Türkiye'nin Balkanlar politikasına da güçlü bir şekilde tesir edecektir.