gdh'de ara...

Carnegie Endowment for International Peace: Orta Doğu'daki savaş Rusya-Türkiye ilişkilerini güçlendiriyor

Türkiye ve Rusya, İsrail-Hamas çatışmasında pratikte örtüşen bir pozisyona sahip. Orta Doğu'daki savaş, Türkiye-Rusya ilişkilerini güçlendiriyor.

1. resim

Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Endowment for International Peace'de, İsrail ve Hamas arasında devam eden çatışmaların Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilere yansımalarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Filistin'i desteklemek konusunda kararlı bir tutum sergilediği belirtilen analizde, Rusya'nın ise özellikle İsrail'in Ukrayna savaşındaki tutumu nedeniyle Hamas ile yakınlaştığı belirtildi.

Analizde ayrıca Türkiye ve Rusya'nın; Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ gibi çok sayıda başlıkta süregelen anlaşmazlıklar konusunda dengeli bir ilişki yürüttükleri ve İsrail konusunda da benzer bir noktaya geldikleri belirtildi.

İşte Carnegie Endowment for International Peace'de yayınlanan analiz:

Rusya ile Türkiye arasındaki son gerilim dönemi sona ermiş görünüyor.

Daha birkaç ay önce Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem Rusya hem de Ukrayna'ya dostça yaklaşarak Moskova'nın kırmızı çizgilerini test ediyordu. Şimdi ise Rus ve Türk hükümetleri Orta Doğu'daki savaşa aynı şekilde karşılık veriyor ve İsrail ve Batılı destekçilerini sert bir dille eleştiriyor.

Kendilerini bu savaşta aynı tarafda bulan Moskova ve Ankara, muhtemelen çetrefilli bölgesel meselelerdeki pozisyonlarını da aynı hizaya getirerek ilişkilerini güçlendirmeye çalışacaklar.

Erdoğan bu yaz Kremlin'in hoşuna gitmeyecek bazı kararlar aldı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky'nin Temmuz ayında İstanbul'a yaptığı ziyaret sırasında Türk lider Ukrayna'nın NATO üyeliğini "hak ettiğini" belirtti. Buna ek olarak Erdoğan, Rusya-Ukrayna esir değişimi kapsamında Türkiye'de bulunan Ukrayna'nın Azov alayından beş komutanı Kiev'e iade etti.

O sırada Kremlin, Ukrayna'nın karşı taarruzunun başlaması ve Wagner paralı asker grubunun ayaklanmasıyla meşguldü ve üst düzey yetkililer tarafından usulüne uygun olarak yapılan sözlü itirazlarla yetinmek zorunda kaldı. Rusya'nın tek ciddi tepkisi, Türkiye'nin Erdoğan'ın kişisel müdahalesini de içeren uzatma müzakerelerine rağmen Karadeniz tahıl anlaşmasından çekilmek oldu.

Ankara Moskova'nın kırılgan bir konumda olduğunu anlamış olsa da Erdoğan sadece Moskova'nın kırmızı çizgilerini test ediyor ve ikili ilişkileri radikal bir şekilde kötüleştirmeye çalışmıyordu.

Erdoğan 4 Eylül'de Rusya'nın Karadeniz kıyısındaki Soçi kentine giderek Devlet Başkanı Vladimir Putin'le görüşmeyi kabul etti ve sonuç, dünyaya Moskova-Ankara ilişkilerinin iyi durumda olduğuna dair bir sinyal oldu.

Diğer yandan ekonomik veriler de bu dostluğun canlı kanıtlarını sunuyor. Rusya ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2022 yılında yüzde 80'den fazla artarak 62 milyar dolara ulaştı ve Rusya Türkiye'nin en büyük ithalat kaynağı haline geldi. Bu yılki rakamların daha da yüksek olması bekleniyor.

İki ülke arasında Suriye, Libya ve Güney Kafkasya'daki Dağlık Karabağ bölgesi konusunda süregelen anlaşmazlıklar nedeniyle dış politika her zaman bir anlaşmazlık noktası olmaya devam ediyor. Ancak yine de Rusya ve Türkiye, son yıllarda açık bir çatışmadan kaçınmayı başardı.

Şimdi ise iki ülke, İsrail-Filistin ihtilafının alevlenmesiyle birlikte kendilerini aynı kampta buldular. Başka hiçbir önemli uluslararası meselede böyle bir durum yaşanmamıştı ve bu da pek çok kişinin iki ülke arasındaki ilişkilerin hızla ısınacağını öngörmesine yol açıyor.

Erdoğan ve Putin arasında 24 Ekim'de İsrail-Hamas savaşı hakkında yapılan telefon görüşmesine ilişkin Kremlin'den yapılan açıklamada;

"İki ülke; İsrail ile barış ve güvenlik içinde bir arada yaşayan bağımsız bir Filistin'in kurulmasını öngören, iki devletli çözümün uygulanmasına odaklanan, pratikte örtüşen pozisyonlara sahiptir.”

ifadeleri kullanıldı.

Moskova ve Ankara'nın duruşları benzer olsa da motivasyonları çok farklı. Rusya'nın Birleşmiş Milletler temsilcisi Vasily Nebenzya, işgalci bir güç olarak İsrail'in kendini savunma hakkı olmadığını söylerken, Erdoğan Müslüman dünyasına liderlik etme hassasiyeti ile hareket ediyor.

Rusya'nın Hamas'a verdiği açık destek ise nispeten yeni bir olgu ve Ukrayna'nın geniş çaplı işgalinin doğrudan bir sonucudur. İşgal özellikle İsrail ile ilişkilerin soğumasına ve Hamas'ın başlıca sponsorlarından İran ile ilişkilerin ısınmasına yol açtı.

İsrail'e yönelik 7 Ekim saldırısından önce Hamas heyetlerinin Moskova'da görülmesi Rusya'nın Filistinli gruplar arasında arabuluculuk yapmaya çalıştığı şeklinde yorumlanabilirdi. Ancak şimdi bu tür temaslar İsrail tarafından çok farklı algılanıyor.

Öte yandan Erdoğan uzun zamandır “Filistinli kardeşlerine" tam destek verme konusunda kararlı hareket ediyor.

Sonuç olarak farklı yollar, Moskova ve Ankara'yı Tel Aviv ile ilişkilerini feda etme konusunda aynı noktaya getirdi.

Diğer yandan Türkiye'nin çatışmaların çözümünü kolaylaştırmak için bir garantörler grubu oluşturulması yönündeki önerisi şu anda gerçekleştirilemez görünüyor. Hatta görünen o ki, Moskova bile bu fikre sıcak bakmadı.

Bu durum ayrıca, örneğin Hamas'ın Gazze'deki askeri kanadıyla temas halinde olan Mısır ve Katar'ın daha başarılı olan çabalarıyla da tezat oluşturuyor. Yine de bu yaklaşımlar, Rusya ve Türkiye'ye Batı'yı sürekli eleştirme imkanı vermesi gerçeğini değiştirmiyor.

Putin, ABD'yi Orta Doğu'daki kaosu körüklemekle suçlayarak, Batı'nın Rusya ve dünyadaki tüm çatışmaların kaynağı olduğu yönündeki söylemini güçlendiriyor. Aynı şekilde Erdoğan'ın Batı'yı “Hilal ve Haçlı” arasında bir savaş başlatmaya çalışmakla eleştirmesi de Türkiye'deki güçlü NATO karşıtı duygulara hitap ediyor.

Yine de Erdoğan'ın bu tür söylemleri NATO ile ilişkilerini bozmak istediği anlamına gelmiyor.

Erdoğan'ın bu süreçte, İsveç'in Batı askeri ittifakına üyeliğini onaylayacak bir tasarıyı meclise sunması tesadüf değil.

Sonuç olarak; İsrail-Hamas çatışması konusunda anlaşmaya varılması, Rusya ile Türkiye arasındaki diplomatik işbirliğinin artacağı anlamına geliyor ve savaşın gidişatı, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın gidişatını da belirleyecek gibi görünüyor.

Tartışma