C+C5 zirvesi: Çin’in Orta Asya’daki hedefi ne?
💢 Orta Asya, Çin-Rusya ilişkilerinin sınandığı bölge mi olacak?
💢 Çin'in renkli devrimlerle mücadele iddiası ne anlama geliyor?
💢 Orta Asya devletleri "borç tuzağı" riskiyle karşı karşıya mı?
2013 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından Kuşak-Yol Projesi’nin ilan edilmesinin ardından Çin, küresel siyasetteki etkisini arttırmış ve ABD’nin liderliğine meydan okuyan başlıca aktör haline gelmiştir. Bunda ise Çin’in dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olması ve olası gelecek senaryolarının çalışıldığı projeksiyonlarda 2032 itibarıyla dünyanın en büyük ekonomisi olacağının öngörülmesi belirleyici rol oynamakta.
Bu kapsamda Çin, özellikle de Avrupa’yla olan karşılıklı ekonomik bağımlılık durumuna odaklanmış ve bu bağlamda koridorların önemi ön plana çıkmıştır. Özellikle de Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından Kuzey Koridor’un tıkanması ve Avrupa’nın yaşadığı enerji krizi, Pekin’in Orta Asya’ya olan ilgisini arttırmasını beraberinde getirmiştir.
Pekin yönetiminin Orta Asya’ya olan ilgisinin bir diğer nedeni de bölge ülkelerinin enerji zengini olması ve buna karşılık Çin’in enerji ithalatçısı ülkeler listesinin başında gelmesidir. Bu anlamda Pekin yönetiminin Orta Asya devletleriyle olan ilişkilerini önemsediğini ifade etmek mümkün.
Buna karşılık bölge devletleri de Çin’le olan münasebetlerine iki nedenden ötürü ehemmiyet atfetmekte. Öncelikle Orta Asya ülkeleri, kalkınma süreçleri bakımından yatırım ihtiyacı duymakta. Bu anlamda Çin’in Kuşak-Yol Projesi’nin Orta Asya devletleri tarafından önemli bir fırsat olarak değerlendirildiği ifade edilebilir. Lakin Çin’in mevzubahis proje vesilesiyle devletleri borç tuzağına çektiği yönündeki iddiaların da göz önünde bulundurulması elzem. Yani Orta Asya ülkelerinin gördüğü “Çin Rüyası”nın “Çin Kabusu”na dönüşmesi ihtimal dahilinde.
İkinci olarak bölge devletleri, esasen çok vektörlü-yönlü bir dış politika anlayışını benimsemektedir. Bu anlamda Rusya’nın yakın çevresinde yer alan bu post-Sovyet devletler, Çin’i hem Rusya’ya karşı bir denge unsuru olarak görmekte hem de koridorlar bağlamında enerji ve transit taşımacılık noktasında Avrupa’ya erişilmesi açısından Kuşak-Yol Projesi’ne değer vermektedir. Bu da bölge devletleri ile Çin arasındaki münasebetlerin gelişmesine ivme kazandırmaktadır.
Öte yandan Çin’in Orta Asya’ya olan ilgisini arttırmasının jeopolitik nedenleri de bulunuyor. Bu konuda iki temel gerekçeden bahsedilebilir. Bunlardan ilki, Çin’in ABD’nin bölgede artan etkisini ve Orta Asya cumhuriyetlerinin Batı’ya yönelmelerini engellemek istemesidir.
İkincisi ise Rusya-Ukrayna Savaşı’nın akabinde Moskova’nın bölgeye olan ilgisinin azalmasının fırsata dönüştürülmek istenmesi. Dolayısıyla çok kutupluluk arayışları kapsamında birlikte hareket eden Çin ile Rusya’nın Orta Asya’da rakip iki devlet haline gelmesi gibi bir olasılık da söz konusu.
Nitekim Çin, bölgedeki etkisini arttırma amacı doğrultusunda 18-19 Mayıs 2023 tarihlerinde Shaanxi Eyaleti’nin Xian şehrinde Çin-Orta Asya Zirvesi’ne ev sahipliği yapmıştır. Böylece Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Orta Asya devletlerinin liderleriyle bir araya gelme fırsatı bulmuştur. Bu görüşmelerde Çin ile ilgili devletler arasında çok sayıda mutabakat zaptı imzalanmış ve taraflar arasındaki ilişkilerin genişleme ve derinleşme eğilimi içerisinde olduğu net bir şekilde gün yüzüne çıkmıştır.
Zirvede alınan en ciddi kararın ise Çin’in bölge ülkelerine 3,8 milyar dolarlık kalkınma yardımı vereceğini açıklaması olduğu söylenebilir. Bu da Pekin’in bölgedeki ekonomik nüfuzunun daha da artacağının göstergesi. Nitekim Şi’nin devlet başkanlarıyla gerçekleştirdiği görüşmelerde imzalanan anlaşmalar ve yapılan açıklamalar da bunu teyit eder mahiyette. Zira ticaret, ekonomi, petrol ve gaz, petrokimya, enerji, finans, ulaşım ve transit, bilim ve eğitim gibi alanlarda işbirliğinin derinleştirilmesi ve genişletilmesi hedefleniyor.
Dahası Çin’in Rusya’nın domine ettiği Orta Asya’da güvenlik politikaları boyutunda da nüfuzunu arttırmak istediği aşikar. Çünkü Şi, C+C5 Zirvesi esnasında yaptığı konuşmada dış güçlerin bölge ülkelerinin iç meselelerine müdahale etmesine ve renkli devrimler gerçekleştirme planlarına şiddetli bir biçimde karşı çıkacaklarını dile getirmiştir. Bu anlamda renkli devrimler karşısında Pekin’in bölge başkentleriyle güvenlik temelli ilişkiler kuracağı öne sürülebilir.
Öte yandan Çin, Kırgızistan’la olan 1000 km’lik sınırını netleştiren “İyi Komşuluk ve Dostane İşbirliği Antlaşması”nı da imzalamıştır. Bu da sınır güvenliği boyutunda taraflar arasındaki işbirliğinin derinleşeceğinin habercisi. Ayrıca Çin-Kırgızistan-Özbekistan Demiryolu Hattı’nın belirli bir takvime bağlanması da Pekin’in bölgesel bağlantısallık boyutunda üstleneceği rolü ortaya koymakta. Burada da güzergahların güvenliği meselesinin gündeme gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Ayrıca Çin ile Tacikistan’ın da güvenlik temelli işbirliğini derinleştireceği duyurulmuş ve tarafların müşterek tatbikatlar düzenleyeceği açıklanmıştır. Bu da bir yandan Rusya’nın askeri üssünün bulunduğu Tacikistan’ın Rusya merkezli Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü yerine Çin’in yer aldığı Şanghay İşbirliği Örgütü’ne daha fazla yöneleceğini göstermekte; diğer taraftan da Çin’in Afgan Sorunu’nda daha fazla inisiyatif alacağına işaret etmekte. Zira İkinci Taliban döneminin başlamasının ardından Tacikistan’ın güvenlik kaygıları had safhaya ulaşmış vaziyette.
Sonuç olarak küresel güç olma iddiasını taşıyan Çin, artık yalnızca ekonomik işbirliğine yönelmemekte; aynı zamanda güvenlik temelli işbirlikleriyle de Orta Asya’da varlık göstermeye hazırlanmakta. Kuşkusuz bu da Pekin-Moskova hattında birtakım problemlerin yaşanacağının habercisi.