Center for European Policy Analysis: Türkiye'de muhalefet Erdoğan'ı indirmeye çok yakın
Türkiye'deki muhalefet bloğunun görünümü 2013 yılındaki “Gezi Ruhu”na benziyor. Ancak muhalefet bloğu bu defa Erdoğan'ı indirmeye çok daha yakın.
Türkiye'de siyasi tablo o kadar değişken ki birkaç gün içinde, bazen de 24 saat içinde bile alt üst olabiliyor.
Bu çalkantı tablosu 3 Mart'ta Altılı muhalefet grubunun, halkın meraklı gözleri önünde dağılması ve hemen takip eden günlerde yeniden birleşmesi ile yeniden sergilendi. Sadece 72 saat sonra anlaşmazlık çözüldü ve hemen ardından Kemal Kılıçdaroğlu, Mayıs ayındaki seçimlerde muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak seçildi.
Ancak bu her şeyin yolunda olduğu anlamına gelmiyor.
Tartışma, en büyük ikinci muhalefet grubu olan İYİ Parti'nin lideri Akşener'in Kılıçdaroğlu'nu kabul edemeyeceğini söylemesi üzerine patlak verdi. Taraftarlarının kendisi ve Gandhi lakaplı emekli devlet memuru hakkındaki düşünceleri ne olursa olsun, tartışma büyük bir sansasyon yarattı ve pek çok kişiyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı devirme ve onun 21 yıllık iktidarını sona erdirme şansları konusunda umutsuzluğa düşürdü.
Türk toplumu oldukça kutuplaşmış durumda. Türkiye'de mevcut cumhurbaşkanının sadık destekçilerinin yanı sıra, çeşitli nedenlerle katı bir şekilde Erdoğan karşıtı olanlar da var.
Muhalefet partileri, seçmenlerin neredeyse yüzde 60'ını oluştursa da muhalefet partileri yakın zamana kadar birleşik bir cephe oluşturamadılar. Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefet partisi CHP'nin liderlik ettiği ve Millet İttifakı olarak adlandırılan altı siyasi partiden oluşan bir blok oluşturması uzun sürdü.
Bu durum aslında, Türk halkının daha önce yaşadığı bir demokrasi örneğinin etkilerini taşıyor. Şu anki coşku biraz, 2013'te bir İstanbul'daki bir parktaki imar planları üzerine protestoların başladığı ve farklı siyasi eğilimlerden kitlelerin bir araya gelediği “Gezi Ruhu”na benziyor.
Ancak Gezi olaylarından farklı olarak bu kez, daha büyük ve daha da çeşitli gruplar, siyasi ortamdaki en derin fay hatlarını köprülemek için bir araya geldi.
Bu, CHP liderinin halk arasında daha dindar olanlara hitap etmesi gibi güçlü sembolik adımlar da içeriyordu ve İslam yanlısı Saadet Partisi de bu konuda bloğa katılarak önemli bir mesaj verdi.
Türkiye'de 1970'lerde olduğu gibi, farklı siyasi partilerin işbirliği örnekleri olduğu doğrudur. Ancak bu ittifaklar, kısa vadeli kazanımlar için hazırlanmış tamamen taktiksel düzenlemelerdi.
Bu defa ise, partilerinin koalisyon kurmasını sadece liderler değil, sıradan insanlar da istiyor ve baskı aşağıdan geliyor. Olası bir seçmen tepkisinden endişe duyan parti liderleri de bu talebe teslim oluyorlar.
AKP ve MHP cephesinin muhalefetin kurduğu bu birlikten ve 50.000'den fazla kişinin ölümüne yol açan yıkıcı Şubat depremlerinden zarar gördüğüne dair bazı işaretler var. Ayrıca Türkiye'de çok büyük ekonomik sorunlar da var.
11 Mart'ta yapılan bir anket, Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'a karşı süreci %55'e karşı %44 oranında önde götürdüğünü ve muhalefet ittifakının da meclis oylamasında önde olduğunu gösteriyor.
Daha önceki anketler, iktidar partisinin desteğini sürdürdüğünü göstermişti. Ancak her iki durumda da oylar oldukça dengeli göründüğü için seçimlerde HDP'nin rolü önemli olacaktır.
Erdoğan'ın kampanyasını hem HDP'yi hem de terör örgütü PKK'yı hedef alan aşırı milliyetçi bir gündeme dayandırması muhtemeldir. Erdoğan, HDP'yi Altılı muhalefetin yedinci (gizli) ortağı olarak nitelendirerek muhalefete “düşmanla” işbirliği yaptıkları iddiasıyla saldırabilir. Muhalefeti hainler ve terör destekçileri olarak tasvir ederek halkı milliyetçi bir dava etrafında seferber etmeye çalışabilir.
Dolayısıyla HDP'nin Kılıçdaroğlu'nun adaylığını nasıl destekleyebileceği kritik ama hassas bir konu. Çünkü siyasi zorunluluklar ne olursa olsun Türk milliyetçileri, HDP ile aynı karede görünme düşüncesine bile isyan ediyor.
Ancak ne olursa olsun Erdoğan'ın endişelenmek için iyi nedenleri var. Bir bütün olarak ele alındığında, muhalefet bloğu artık Erdoğan'ı indirmeye çok daha yakın.