CHP ile ittifaka Kandil mi karar verdi?
2019 ve 2023 öncesinde açık bir propaganda yapan Kandil, bu seçimlerde neden kendisini çok geri planda tutuyor? Amaç belli, Kandil'in, yani KCK/PKK elebaşlarının açık çalışma yapması, CHP'nin özellikle İstanbul'u kaybetmesine neden olacaktı.
Yerel seçimlere sayılı günler kaldı. Kentlerimizi 5 yıl boyunca yönetecek Belediye Başkanlarını, meclis üyelerini, muhtarları seçeceğiz. Ağırlıklı olarak öne çıkması gereken projelerken, günümüzde CHP'nin yaklaşık 10 yıldır içinde bulunduğu durumdan dolayı, kentlerimizin, ülkemizin güvenliğini de projeler başlığı altında konuşuyoruz.
Terör örgütünün siyasi ayağı olduğu gerekçesiyle hakkında kapatma davası açılan HDP'nin isim değişikliği yapmış hali olan DEM Parti'nin, kentlerimizi terörün kuluçka merkezi haline getirme riskine karşı, CHP'ye, kendi içinden dahil olmak üzere "bu ittifaka girmeyin" uyarıları yapılıyor.
CHP yönetimleri ise bu uyarıları kulak ardı etmeyi tercih ediyor. Bu işbirliğinin sonuçlarının Türkiye açısından onarılması kolay olmayacak tahribatlara yol açacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Geçmişe yönelik kısa bir arşiv taraması bile terör örgütünün talepleriyle CHP politikalarındaki paralellik dikkat çeker hale geldi.
PKK'nın 1970'lerde başlayan faaliyetleri, 15 Ağustos 1984 tarihindeki Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla silahlı terör faaliyetine dönüştü.
O tarihten, Irak'ın işgal sürecine kadar bölünme, sözde "bağımsız devlet" söylemini öne çıkaran terör örgütü, ABD'nin yönlendirmesiyle ve desteğiyle yeni bir organizasyona dönüş yaptı. Söylemleri artık "federasyon, özerklik"ti. Örgüt, özerkliği, bölünmenin bir aşaması olarak görüyordu.
Bu çerçevede siyasi ayağı güçlendirme çalışmalarını artırdılar. 2005'de kurulan ve 2007'de KCK adını alarak yeniden organize edilen terör örgütü, kazanılan belediyeler üzerinden zeminini genişletmeye çalıştı. Siyasi ayak üzerinden yansıyan talepler şu şekildeydi:
- Üniter devletten vazgeçilecek, özerklik olacak, Türkiye 25 özerk bölgeye bölünecek.
- Terör örgütü militanları, kurulan özerk yönetimin güvenlik gücü olacak.
- Anayasa'nın ilk dört maddesi ve vatandaşlığı düzenleyen 66. maddesi değiştirilecek.
- Terörle mücadele operasyonları durdurulacak.
- Eğitim ve dil birliğini bozacak ana dilde eğitim hayata geçirilecek.
- Türkiye'de TBMM feshedilecek, yerine Irak'taki gibi sözde ulusal ve bölgesel parlamento sistemi getirilecek.
Görüntüde sadece demokratik gibi görünen bu talepler, aslında Türkiye'nin bölünmesine giden yolun kilometre taşları olacaktı.
Özerklik: Geçmişte karşı çıkan CHP, savunur hale geldi
Açılım ve çözüm süreçlerini suistimal ederek, emperyalist güçlerin bölgemizde taşeronluğunu yapan örgüt, Çözüm Süreci devam ederken, Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP ile temas kurdu.
Kılıçdaroğlu döneminde, terör örgütünün talepleri, daha yumuşak ve demokrasi soslu söylemlerle bizzat CHP tarafından Türkiye gündemine getirilmeye başlandı. Buna en temel örnek, özerklik meselesi.
Geçmişte yönetimler ve seçmenin büyük reaksiyon verdiği "özerklik" söylemi, günümüz CHP'sinde temel politika haline geldi.
Oysa KCK terör örgütünün sözde Hukuk Komitesi'nin 2012 yılındaki çalışmasında özerklik, bölünmeye giden yolun aşaması olarak tanımlanmıştı.
HDP projesinin hayata geçirilmesi
7 Haziran 2015 tarihli genel seçimlerde HDP ile seçim barajını geçme denemesi yapıldı. O seçimde dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik, ailesinin oylarının CHP ve HDP'ye verildiğini itiraf etmişti.
Burada bir parantez açalım: HEP ve sonrasında kurulan partiler doğrudan PKK terör örgütünün siyasi ayağı görüntüsündeyken, HDP daha geniş kitlelere hitap edecek şekilde dizayn edildi.
Buna göre sol etkisizleştirilecek, HDP'nin, dolayısıyla PKK'nın güdümüne sokulacaktı. HDP organizasyonunda yer alan bazı sol yapılar adeta eridi, HDP'lileşti, PKK'lılaştı.
Parantezi kapatırsak, 7 Haziran seçimi sonrasında örgütün hendek-barikat terörü olarak bildiğimiz Türkiye'yi Suriyeleştirme saldırısı başladı. Güvenlik güçlerimiz teröristleri ezerken, HDP, teröristlere açıkça destek verdi. CHP ise terör örgütünün de savunduğu "sürece geri dönme" çağrılarını yaptı.
İstanbul seçimlerinde açık Kandil desteği
İstanbul seçimleri yenilendiği zaman Kandil açıkça 23 Haziran'da yapılacak seçimlerde Ekrem İmamoğlu'nun desteklenmesi talimatı göndermişti. Örgütün Kandil'deki elebaşlarından Bese Hozat, örgütün Avrupa merkezli yayın organı Yeni Özgür Politika'nın manşete taşıdığı açıklamalarında şu talimatı verdi: "Faşizme karşı demokratik güçbirliğini HDP destekleyecektir. CHP'nin de doğru yaklaşması gerekiyor."
2019 yerel seçimlerinde HDP'nin de desteklediği CHP adayları İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi büyükşehirleri kazandı. Daha sonra bu belediyelerde HDP'ye, hatta örgütün dağ kadrosundan olduğu iddia edilen kişilere kontenjan açıldığı gerekçesiyle soruşturmalar başlatıldı.
KCK/PKK seçim kampanyası yaptı
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan seçimlere, bu çerçevede gelişen, derinleşen ilişkiyle gelindi. KCK/PKK-PYD terör örgütlerine yapılacak operasyonlara karşıtlık artık açıktan dile getirildi. CHP'deki bu değişim en çok terör örgütü elebaşlarını memnun etti.
Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şekilde, 14 Mayıs seçimleri öncesinde Kandil'deki terör elebaşları, gün aşırı muhalefete destek açıklamaları yaptı, CHP'nin seçim kampanyasına katıldı. HDP'nin ve KCK/PKK terör örgütünün talepleri, muhalefetin hazırladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metni'nde yer aldı.
Ancak sonuç, HDP'li, PKK'lı muhalefet açısından hezimet oldu.
KCK/PKK terör örgütünün siyasi ayağı HDP ile yan yana durmanın bedelini ödeyen CHP, halen içinden çıkamadığı kaos ve bölünme sürecine girdi. Sancılı bir kurultayla yönetim değişikliği yaşadı ama CHP'nin sıkıntıları bitmedi.
Yerel seçimler yaklaşmaktaydı. Sadece hedefleri vardı ve o da başta İstanbul olmak üzere 2019'da kazandıkları belediyeleri kaptırmamak. Bununla beraber lider ve strateji yönünden çok eksik kaldılar.
Hedefi, lideri, stratejisi olan parti ise ismini DEM Parti olarak değiştiren HDP'ydi. Hedefleri önceki satırlarda yazdıklarımızdı. Liderleri teröristbaşı Abdullah Öcalan ve Kandil'deki terör elebaşlarıydı.
Hedeflerine ulaşma stratejisi ise Kandil'de belirleniyordu. Bunu HDP'li Ahmet Saymadi açıkça dile getirdi.
CHP'deki Atatürkçü, milli dinamiklerin etkisi kırıldı
Muhalefette tek başına kalan CHP, dümeni yeniden HDP/Dem'e kırdı. Ama milletin tepkisi nedeniyle açık ilişki yerine kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapıldı.
Çünkü işbirliği açıktan yapılınca seçmen cezayı kesiyordu. Kamuoyuna yansımayan ama bizzat gördüğüm güvenilir bir araştırmada Ekrem İmamoğlu'nun HDP/Dem ile işbirliği yapması durumunda oylarının azalacağı ortaya çıkmıştı. Bu nedenle aradıkları formülün adını HDP/Dem kendilerine sundu: Kent Uzlaşısı. CHP yönetimi, bunu itirazsız kabul etti.
CHP içinde güçleri azaltılan Atatürkçü, Kemalist, millici kesimler ise tamamen baskılarla ezildi, susturuldu, sesleri çıkamaz hale getirildi. Atatürk gibi, "Kürtleri kazanalım ama bölücüleri ezelim" demediler, bölücülüğe teslim oldular. HDP/Dem içinden çıkan bazı çatlak sesler bizzat Kandil'deki terör elebaşları tarafından susturuldu. Bu da ittifak kararının HDP/Dem Genel Merkezi'nde değil Kandil'de alındığının en önemli verilerinden birini oluşturdu.
Örneğin Mustafa Karasu isimli elebaşı Şubat ayında yaptığı açıklamada açıkça ittifak talimatı verdi.
Yine Delil Bakuri mahlasıyla Kandil'den yazılan ve 19 Mart'ta terör örgütünün yayın organı olan Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanan makalede, HDP/Dem'in önüne "AKP-MHP'yi yıkmak" hedefini koydu.
Terör örgütü elebaşılarından Bese Hozat, terör örgütünün yayın organı Medya Haber televizyonunda yaptığı açıklamalarda Cumhur İttifakı'nı hedef alarak, dolaylı yoldan CHP'ye işaret etti. Hozat, İstanbul'un finans gücüne işaret ederek, mali kaynaklara da yoğunlaştıklarını gösterdi.
Bir başka elebaşı Duran Kalkan da, yine terör örgütünün yayın organlarına yaptığı açıklamada hedeflerini Cumhur İttifakı'nı yenmek olarak açıkladı.
PKK kendini neden gizledi?
Bu soru önemli. 2019 yerel seçimleri ve 14 Mayıs 2023 öncesinde açık bir propaganda yapan Kandil, neden kendisini bu kez çok geri planda tutuyor? Aslında yanıt, 14 Mayıs seçim sonuçlarında gizli. Kandil'in, yani KCK/PKK elebaşlarının açık çalışma yapması, CHP'nin özellikle İstanbul'u kaybetmesine neden olacaktı.
Bu nedenle gizli bir yöntem izlediler. Hedef birliği vardı. Bu çerçevede HDP/Dem İstanbul'un 22 ilçesinde aday çıkarmayıp, CHP adaylarını destekleme kararı verdi. CHP de HDP/Dem'e İBB'de Meclis Grubu kuracak kadar kontenjan açtı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde de güçlü bir profil olan Meral Danış Beştaş'ı aday göstermelerine rağmen, neredeyse sıfır seçim kampanyası yaparak, kitlelerini DEM Parti için mobilize etmediler.
Peki bu ittifakın sonuçları ne olur? Örneğin HDP/Dem'e İstanbul'da Meclis Grubu kurduracak sayıda alan açılmasının riskleri nedir? Esenyurt'taki CHP adayının bölücü düşünceleri, eylem planlaması bize neye mal olur? Adana ve Mersin'deki ittifak, Akdeniz bölgemizde ne gibi etkiler yapar?
- Burada en önemli risk Esenyurt'ta öne çıkıyor. Sosyolojik yapısının kozmopolitliği nedeniyle KCK/PKK terör örgütü, geçmişte de bu ilçede genç militanlarını sokağa çıkarmıştı. Ancak ezilince siyasi etkisi de kırıldı. Önümüzdeki dönemde yeniden mevzi kazanma adına Esenyurt'ta siyasi çalışma görünümüyle gençlik yapılanmasına yeniden örgütlenme fırsatı sunacaklardır.
- İBB Meclisinde grubu bulunacak HDP/Dem, yani KCK/PKK kentlerde ağırlığını artırır, terörün kuluçkasını yeniden hem de İstanbul, Adana, Mersin gibi kentlerde oluşturur, ihaleler üzerinden de teröre finans sağlar.
- Adana-Mersin üzerinden PYD-YPG üzerinden silahlı terör eylemiyle yapamadığı Doğu Akdeniz'e uzanan coğrafyada siyasi, bununla da beraber silahlı etkisini artırır.