CNBC: Batı, dünyanın 'ölümcül dörtlüsü' ile yüzleşmeye hazır olmalı!

Batı, üstün kaynaklara sahip olmasına rağmen, “ölümcül dörtlü” ile küresel bir hesaplaşmaya hazır olmalı! NATO'nun yeni küresel stratejisi “ölümcül dörtlü” ile mücadele için yeterli olacak mı?

1. resim

ABD'nin önde gelen yayın organlarından CNBC'de, geçtiğimiz hafta Wahington'da gerçekleşen NATO Zirvesi'nin sonuç bildirgesinin verdiği mesajların ve dünyadaki çok kutuplu düzene geçişteki dengelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Zirvenin sonuç bildirgesinde, Çin için "ölümcül" kelimesinin kullanılmasının her zamankinden daha açık bir şekilde Pekin'i düşman olarak kabul etme anlamına geldiği belirtilen analizde, Batı karşıtı blok da “ölümcül dörtlü” olarak tanımlandı.

Analizde ayrıca; gelinen noktada Küresel Batı'nın üstün kaynaklara sahip olmasına rağmen küresel bir hesaplaşmaya hazır olması gerektiği tespitine yer verildi.

İşte CNBC'de yayınlanan analiz:

Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran'ın yarattığı tehdit ve "sistemik zorlukların" vurgulandığı geçen haftaki NATO zirvesinin hemen ardından, savunma uzmanları Batı'nın artık kendisini bu tür düşmanlarla yüzleşmeye hazırlaması gerektiğini belirtiyor.

Eski NATO şefi George Robertson, İngiltere'nin savunma kabiliyetlerine ilişkin stratejik bir inceleme başlatılması gerektiğini belirtirken, İngiltere'nin silahlı kuvvetlerinin "ölümcül dörtlü" olarak tanımlanan rakipleriyle yüzleşme kapasitesine sahip olması gerektiği konusunda uyardı.

George Robertson;

"Giderek daha fazla, birlikte çalışan ölümcül bir dörtlü ile karşı karşıya gelme riski artıyor. NATO ittifakında, bu dörtlüye ve dünyayı saran diğer sorunlara karşı koyabilmeliyiz"

ifadelerini kullandı.

Robertson'ın işaret ettiği “ölümcül dörtlünün” ise Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore olduğu düşünülüyor.

Nitekim bu ülkeler; NATO'nun geçen hafta gerçekleşen zirvesinde de "Avrupa-Atlantik güvenliği" için tehdit ve sistemik zorluklar teşkil eden ülkeler olarak tanımlanmıştı.

Çin için "ölümcül" kelimesinin kullanılması, Pekin'in bir düşman olarak statüsünün her zamankinden daha açık bir şekilde kabul edilmesi anlamına geliyor. Ayrıca diğer ülkelerin de Çin'in yanında tanımlanması, Batı'nın ve Batı'nın en köklü askeri bloğu olan NATO'nun artık net bir bloğa karşı hareket etiğini ortaya koyuyor.

Zirve bildirisinde Çin, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşın "belirleyici destekçisi" ve "Avrupa-Atlantik güvenliği için tehlike" teşkil eden bir ülke olarak tanımlanırken, Pekin'in nükleer cephaneliğinin ve uzay yeteneklerinin çeşitlenmesine ilişkin endişelere de atıfta bulunuldu.

Washington'da bir araya gelen NATO liderleri, Çin'in "zorlayıcı" politikalarının ve hırslarının savunma paktının "çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine" meydan okuduğu ve Pekin'i ittifakın kilit bir rakibi olarak konumlandırdığı konusunda hemfikir oldular.

NATO bildirisinde ayrıca, Çin'in Rusya ile "derinleşen stratejik ortaklığının" "derin" bir endişe kaynağı olduğu, ancak Rusya ve Ukrayna'da devam eden savaşın ittifakın en acil endişesi olmaya devam ettiği belirtildi.

NATO bildirisinde, Rusya'nın müttefikleri Kuzey Kore ve İran'ı da Rusya'ya mühimmat ve insansız hava araçları gibi doğrudan askeri destek sağlayarak Ukrayna'ya karşı "Rusya'nın saldırganlık savaşını körüklemekle" suçladı ve bunun "Avrupa-Atlantik güvenliğini ciddi şekilde etkilediğini ve bunun, küresel istikrarı baltaladığını" belirtti.

Rusya ve Kuzey Kore ise NATO'nun bu açık iddialarına rağmen, Rusya'ya silah transferi yaptıklarını reddediyor. İran daha önce Rusya'ya insansız hava aracı tedarik ettiğini söylemiş ancak bunları savaş başlamadan önce gönderdiğini iddia etmişti.

Çin ise, Rusya'nın savunma sektörüne kendi silah üretiminde kullanması için silah bileşenleri ve ekipmanları da dahil olmak üzere "çift kullanımlı" malzemeler göndermekle suçlanarak yaptırım tehdidiyle karşı karşıya kaldı.

Çin, Rusya'ya silah tedarik ettiğini reddederken, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian'ın NATO'nun son yorumlarını "önyargılı, iftira ve provokatif" olarak nitelendirdi.

Sözcü ayrıca, NATO'yu "Soğuk Savaş'ın bir kalıntısı" olarak nitelelerken, Çin'in Avrupa Birliği misyonu da NATO açıklamasının "Soğuk Savaş zihniyeti ve kavgacı retorikle dolu" olduğunu belirtti.

Eurasia Group'un kurucusu ve başkanı Ian Bremmer, son NATO zirvesinin Batı ve muhaliflerinin kendilerini "yeni bir Soğuk Savaş duruşu" içinde konumlandırdıklarını gösterdiği değerlendirmesinde bulundu.

Ekonomik üstünlük

Batı'nın bu tür bir “karşı blok” ile nasıl yüzleşebileceği henüz belli değil.

Rusya, Kuzey Kore ve İran halihazırda ciddi uluslararası yaptırımlar altında ve kilit sektörler üzerindeki bu kısıtlamaların bu ülkeleri birbirlerine daha da yakınlaştırdığı söylenebilir.

Bir güvenlik uzmanına göre Çin'in "haydut devletler" olarak adlandırılan ülkeler arasına dahil edilmesi NATO için önemli bir adımdı. Ancak yine de Batılı müttefiklerin düşman bir güç eksenine nasıl karşı koyabilecekleri konusunda herhangi bir açıklık getirilmemesi büyük bir eksik olarak göze çarpıyor.

Berenberg Bank'ın baş ekonomisti Holger Schmieding; yeni oluşan bu denklemde, Batı'nın ekonomik üstünlüğünün galip gelmesi için bir avantaj olduğunu, ancak Rusya örneğinde olduğu gibi savaş açarak ya da Kuzey Kore ve İran örneğinde olduğu gibi başka yerlerdeki çatışmaları destekleyerek bunun başarılamayacağını belirtti.

Schmieding yaptığı değerlendirmede;

"Giderek çok kutuplu hale gelen bir dünyada, Küresel Batı'nın özgür ve gelişmiş demokrasileri her zamankinden daha fazla güçlükle karşı karşıya. Rusya, yüksek yoğunluklu bir savaş yürütürken Çin de agresif bir şekilde gücünü ortaya koymaya çalışıyor.”

ifadelerini kullandı.

Gelinen noktada Küresel Batı'nın üstün kaynaklara sahip olduğunu, ancak diğer yandan da çok zorlu bir sınav ile karşı karşıya olduğu gerçeğini kabul etmek gerekiyor.

Kaynaklar

Tartışma