Emerging Europe: Türkiye bölgede Rusya ve Çin'e alternatif güç olarak ortaya çıkıyor

Türkiye'nin Kafkasya ve Orta Asya'daki gücü, NATO'ya bu bölgelerdeki Rus ve Çin nüfuzuyla rekabet etme şansı sunuyor. Türkiye, bölgede Rusya ve Çin'e alternatif bir güç olarak ortaya çıkıyor.

1. resim

İngiltere merkezli Emerging Europe tarafından Türkiye'nin artan bölgesel etkisinin ve işbirliklerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı. 

Türkiye'nin Kafkasya ve Orta Asya'daki yumuşak ve sert gücünün, NATO'ya bu bölgelerdeki Rus ve Çin nüfuzuyla rekabet etme şansı sunduğu tespiti yapılan analizde, Türkiye'nin ayrıca bölge ülkeleri açısından Rusya ve Çin'e alternatif bir güç olarak ortaya çıktığı belirtildi. 

İşte Emerging Europe'da yayınlanan analizin tamamı: 

Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Cumhurbaşkanı olarak yeniden seçilmesi, Türkiye'nin giderek artan bir şekilde Rusya, İran ve Çin nüfuzuna rakip olabilecek bölgesel bir güç olarak politikalarını sürdüreceği anlamına geliyor.

1991'de Sovyetler Birliği dağıldığında, Türkiye hem kriz hem de fırsatlarla karşı karşıya kaldı. Türkiye'nin SSCB sınırındaki stratejik konumu, ülkeyi Soğuk Savaş boyunca NATO içinde büyük önem kazandırdı.

Birinci Karabağ Savaşı, Gürcistan İç Savaşı, Tacikistan İç Savaşı ve Orta Asya'nın Fergana Vadisi'ndeki huzursuzluk 1990'ların başlarında devam ederken, Güney Kafkasya ve Orta Asya'nın gerçekten de bölgesel güç mücadelesi için yeni bir alan olduğu kısa sürede anlaşıldı.

NATO'daki en büyük ikinci ordu ve Azerbaycan'a kararlı destek

Birinci Karabağ Savaşı, SSCB'nin dağılmasından önce 1988'de başladı ve yaklaşık 700.000 Azeri'nin Ermenistan'dan ve Dağlık Karabağ çevresindeki bölgelerden sürülmesine sahne oldu.

Büyük bir Ermeni diasporasına ev sahipliği yapan Rusya ve ABD, bu savaş sırasında genellikle Ermenistan'ı destekledi. Dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey'in İran'ın kuzeyindeki bölgeleri de kapsayan bir “Büyük Azerbaycan” çağrısı yapması, İran'ı da Azerbaycan'a karşı bir güç haline getirdi.

Ancak Türkiye, tüm bu güçlere rağmen Azerbaycan'ı sesli olarak savundu ve iki ülke Ermenistan'a ambargo koydu. Türkiye'nin Ermenistan sınırı, insani yardım konvoyları dışında onlarca yıldır kapalı kaldı ve Türkiye, ilişkileri normalleştirmenin ön koşulu olarak Ermenistan'a bağlı güçlerin Karabağ'dan çıkmasını şart koştu.

Türkiye-Azerbaycan ekseni, Hazar Denizi'ndeki fosil yakıt rezervleri yarışının ortasında, SSCB'nin petrol ve gaz sahaları ardıl devletler arasında paylaşılacakken güçlendi. Azerbaycan, Güney Kafkasya'da Hazar kıyı şeridine sahip tek ülkedir ve büyük rezervleri miras almıştır. Bunlar ancak Gürcistan üzerinden Ermenistan'ı geçerek batıya gönderilebilir. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, Ermenistan'ın kuzeyinde ve ardından tekrar güneyde dolambaçlı bir yol izlemektedir.

Kültürel ve ekonomik bağlar Türkiye-Azerbaycan ilişkileri için güçlü bir temel oluştururken, iki ülke askeri konularda da giderek artan bir şekilde işbirliği yapıyor. Türkiye, Sovyet Kızıl Ordu modelini reddederek, bağımsızlığını yeni kazanmış Azerbaycan'ın ordusunu sıfırdan inşa etmesine yardım etti. Türk silahlı kuvvetleri, Azerbaycan askeri personelini eğitti.

Azeri birlikler, 2010'dan bu yana Türk askeri tatbikatlarına katılıyorlar ve iki ülke sık sık Azerbaycan'ın giderek düşmanlaşan İran'la olan sınırında ortak tatbikatlar düzenliyor. Türkiye ayrıca, özellikle İkinci Karabağ Savaşı'nda Bayraktar TB2 insansız hava araçlarıyla Azerbaycan'ı silahlandırdı. Hatta Azerbaycan lideri İlham Aliyev, bu drone saldırılarının görüntülerini Bakü'deki dijital reklam panolarında yayınladı.

Türkiye'nin derinleşen ilişkileri

Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'yi yirmi yıldır (başbakan veya cumhurbaşkanı olarak) yönetiyor ve sadece Azerbaycan ile değil, Orta Asya'daki Türki devletlerle de yakın ilişkiler geliştirmeye çalışıyor.

Türkiye, Rusya ve Çin'e rakip olacak bölgesel işbirlikleri ve çok taraflı bir çerçeveler oluşturmak için enerji ortaklıkları ve pan-Türkçülüğe dayanan ikili ilişkiler üzerine inşa etti.

Çin, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) aracılığıyla Orta Asya ile büyük ölçüde ilişkilerini geliştirdi. Başlangıçta “Şangay Beşlisi” olarak adlandırılan Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'dan oluşan birlik, ilk olarak 1996'da toplanmaya başladı.O zamandan beri Hindistan ve Pakistan'ın da birliğe katıldı.

Diğer yandan Çin lideri Xi Jinping, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'ni 2013'te Kazakistan'da ilk defa duyurdu ve Pekin, Orta Asya'daki birçok yatırım da dahil olmak üzere bölge ülkelerinde, geliştirme ve altyapı projelerine bir trilyon ABD dolarının üzerinde para harcadı.

2022'de Erdoğan, Türkiye'nin ŞİÖ'ye tam üye olma niyetini açıkladı. Rusya ve Çin liderliğindeki çok taraflı çerçevelerin başarısından sonra Türkiye, 2009 yılında Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan ile Türk Keneşi'ni kurdu. Keneş daha sonra Türk Devletleri Örgütü olarak yeniden adlandırıldı ve daha sonra Özbekistan da tam üye olarak katıldı. Türk Devletleri Örgütü'ne Macaristan ve Türkmenistan gözlemci olarak katılırken, 2022'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) de gözlemci olarak katıldı.

İkinci Karabağ savaşının ardından ortaya çıkan yeni jeopolitik gerçeklik doğrultusunda hayata geçirilecek olan Zengezur Koridoru ile Azerbaycan'ın Türkiye sınırındaki bölgesi olan Nahcivan ile anakara Azerbaycan arasında direkt olarak mallar gönderilebilir, Böylece Türk Devletler Teşkilatı'na üye devletleri arasında kesintisiz bir Hazar ötesi ticaret yolu açılabilir ve hem ticari hem de enerji rotaları kısalabilir.

NATO üyeleri çok sayıda başlıkta Türkiye ile çatışırken bile, Türkiye'nin Güney Kafkasya ve Orta Asya'daki yumuşak ve sert gücü, NATO'ya bu bölgelerdeki Rus ve Çin nüfuzuyla rekabet etme şansı sunuyor.

ABD, Afganistan'dan çekildiğinden bu yana Orta Asya'daki varlığını azalttı. Rusya ise Ukrayna savaşı nedeni ile bölgesel etkisini kaybetmekle yüz yüze kalmış görünüyor.

Bölgedeki Türk devletleri için Türkiye'nin angajmanı, tercih ettikleri çok vektörlü dış politikalarının sürdürülebilirliğini sağlıyor. Türkiye olmasaydı, bölgedeki Türki ülkelerin güvenlik ve ekonomik ortaklar olarak yalnızca Rusya ve Çin'den oluşan iki ana seçeneği olacaktı.

Ancak Türkiye'nin Avrasya'da bölgesel bir güç olarak ortaya çıkışı, bu ülkelere artık daha fazla seçenek sunuyor.

Tartışma