Erdoğan, Putin ve Reisi'nin hedefleri ve Suriye'nin geleceği

Putin, Rusya'nın uluslararası sahnede izole olmadığını göstermeye çalışıyor. Erdoğan ise öncelikle Suriye'nin kuzeyinde bir askeri operasyon ve Ukrayna'dan tahıl ihracatının yeniden başlamasına odaklandı. Son olarak Reisi'nin gündemi ticarete ve İran'ın Suriye ve bölgenin geri kalanındaki çıkarlarının savunulmasına odaklandı.

1. resim
22.07.2022

Rusya Devlet Başkanı Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Reisi, Ukrayna savaşı ve Suriye ihtilafını ele aldıkları Tahran Zirvesi'nde biraraya geldi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Şubat'ta Ukrayna'nın işgalinden bu yana ikinci uluslararası ziyaretini İran'a yaptı. Putin, Tahran'da İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bireysel olarak bir araya geldi. Daha sonra her iki liderle de Ukrayna savaşı ve Suriye ihtilafının gündemdeki kilit konular olduğu bir zirve yaptı.

Üç Devlet Başkanının hepsinin bu toplantılar için farklı öncelikleri varmış gibi görünüyordu.

Zirveden sonra yayınlanan açıklamanın da kanıtladığı gibi, açık olan şey üç lider arasında ülkenin kaderi konusunda çok az anlaşma olduğu görülüyor. Bu bağlamda Suriye'nin geleceğini tahmin etmek zor.

Putin'in Tahran'daki tavrı Suriye'den çok Rusya'nın küresel imajıyla ilgiliydi ve ziyaretin arkasında pek çok sembolizm vardı. Rusya Devlet Başkanı Batı'ya net bir mesaj göndermek istedi: “Ülkem izole değil, bizi izole edemeyeceksiniz. Batı bizi hor görüyor, ancak bu ülkelerle her zamanki gibi iş yapmaya devam edeceğiz”

"Ters yankı” senaryosu

Biden bölgeye gidiyor, İranlılar için sorun yaratıyor, ardından Putin İran'a gidiyor ve İran ile iyi bağlarını hatırlatıyor. Bu durum açıkca, geçen yüzyılın Soğuk Savaş karşıtlıklarının postmodern nostaljisi.

Putin'in Suriye için vurgulamak istediği ise şudur: “Rusya, geçtiğimiz aylarda Ukrayna'da "nazileştirme ile mücadele" ile meşgul olmuş olabilir, ancak Suriye'nin istikrarı için verilen mücadeleyi unutmayacağız.”

Erdoğan'ın Tahran'daki birincil hedefi, Suriye'de yeni bir Türk askeri harekatı için Rusya ve İran'ın onayını almaktı. Ancak her iki ülke de Haziran ayında böyle bir operasyona rıza göstermeyeceklerine dair erken sinyaller göndermişti. Öyle görünüyor ki Tahran'daki müzakereler bu ülkelerin pozisyonunu değiştirmedi.

Ancak uzun vadede asıl soru, Türkiye'nin her iki ülkenin itirazlarına rağmen tek taraflı hareket etme ve operasyon yürütme kararı alması durumunda Rusya ve İran'ın ne kadar risk almaya istekli olduğudur.

Böyle bir senaryoda harekatın kapsamı ve bölgesi bundan sonraki gelişmelerde büyük önem taşıyacaktır.

Birincisi, Tel Rıfat bölgesi kesinlikle hem İran hem de Rusya için girilmez bir bölgedir. Halep'in güvenliği için Tel Rıfat çok önemli olduğundan, hiçbir ülke orada bir Türk saldırısına müsamaha göstermeyecek ve gerekirse zorla durduracaktır. Bu jeopolitik gerçeğin farkında olan Türkiye, Münbiç veya Kobane bölgesinde sınırlı bir operasyon için baskı yapabilir ve Rusya veya ABD tarafından ateşkes yapılmadan önce bazı topraklar elde etmeye çalışabilir.

İran'ın stratejisi: Küresel imajını sıfırlamak ve Suriye'deki statükoyu savunmak

Reisi, Putin ve Erdoğan'ın Tahran'daki üçlü toplantısında en çok beklentisi olan ise Tahran'dı.

Birincisi, Tahran Suriye'de yeni bir güç paylaşımı anlaşması istiyor. Türkiye'nin Suriye'deki askeri harekatını engelleyebilecek, statükoyu güvence altına alabilecek ve Ukrayna savaşının Suriye üzerindeki artan etkilerinin ortasında İran'ın stratejik çıkarlarını garanti edebilecek siyasi bir anlaşma istiyor.

İkincisi, Tahran, Ankara'nın Dağlık Karabağ'daki sınır sorunları gibi bölgedeki diğer fay hatlarında artan iddiası hakkındaki kırmızı çizgilerini göstermeye çalışıyor. Buna paralel olarak Reisi yönetimi, JCPOA'nın yeniden canlanmasına ekonomik bağımlılığı azaltmak için komşuluk stratejisinin bir parçası olarak Türk-İran ticaretindeki büyümeyi 30 milyar dolara çıkarma sözü verdi.

Üçüncüsü, Tahran, Batı'nın egemen olduğu uluslararası sistemin düşüşte olduğunu değerlendiriyor. Böylece, Moskova veAnkara ile bağların güçlendirilmesi, ülkenin siyasi ve güvenlik çıkarlarını güvence altına almak için vazgeçilmezdir. Ayrıca Tahran, ABD yaptırımları İran ticaretini engellemeye devam ederken, Rusya ile çalışmanın acil ekonomik ve ticari yararları görüyor.

Dördüncü ve son olarak Tahran'ın Zirvesi, İran'ın küresel imajını sıfırlama stratejisinin bir parçası. Uluslararası siyasetteki konumunu güçlendirmeyi ve ABD ve Avrupa'ya maksimum baskının başarısız olduğunu göstermeyi amaçlıyor.

Bütün bu nedenlerle zirvenin nihai açıklamasında içerikten ziyade ihtimaller öne çıktı. Kesin olan sonuç ise; Putin, Reisi ve Erdoğan'ın bir çok konuda anlaşamasa da görüşmelerin devam edeceğidir.

Italian Institute for International Political Studies'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.