gdh'de ara...

Eurasia Rewiew: NATO'nun jeopolitik genişleme politikası ve Rusya'nın jeostratejik zorlukları

NATO ve Rusya arasında gerilim, küresel güvenlik ve istikrarı etkileyecek bir noktaya kadar geldi. Taraflar arasında olası bir askeri parlama, dünyanın geri kalanı üzerinde de yıkıcı etkiler yaratacak.

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşu Eurasia Rewiew, Rusya ve NATO arasında giderek tırmanan ilişkiler ve bu ilişkilerin dünyaya olası etkilerinin değerlendirildiği bir makale yayımladı.

Soğuk Savaş dönemi dahil olmak üzere, iki süper güç arasındaki jeostratejik çekişmelerin tarihi dönüm noktalarına yer verilen makalede, gelinen noktanın ise, artık tüm dünyayı kaosa sürükleyecek bir aşamaya evrildiği tespiti yapıldı.

İşte tarafların üstünlük ve caydırıcılık politikalarının arka planına dair verilerin değerlendirildiği makalenin tamamı:

"1949'daki kuruluşundan bu yana, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), etki alanını aktif olarak genişletiyor.

Rusya uzun süredir NATO'nun politikalarından şüphe duyuyor ve ittifakın genişlemesini bölgesel ve ulusal güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak görüyor. Bu nedenle Rusya, NATO'nun genişlemesine karşı koymak için askeri yeteneklerinin geliştirilmesi ve komşu ülkelerle artan diplomatik ilişkiler ve çabalar dahil olmak üzere bir dizi önlem almıştır.

NATO-Rusya ilişkileri: A See Saw çerçevesi

NATO ile Rusya arasındaki güç dinamikleri, Soğuk Savaş sonrası dönemde de karmaşık ve çalkantılı olmaya devam etti. Her iki taraf da işbirliklerine ve çatışmalara yol açan bir dizi eylem gerçekleştirdi. NATO'nun genişlemesi, Rusya tarafından ulusal güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak algılanmaktadır.

NATO ve Rusya, Varşova Paktı'nın ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana, bir yandan işbirliği bir yandan da çatışma geçmişine sahiptir. NATO ve Rusya, işbirliği, diyalog ve istişarelerin temellerini atan NATO-Rusya çerçevesini 1991'de imzalayarak ilişkilerini resmileştirdiler.

Ancak 2000'li yılların başında NATO ile Rusya arasındaki çatışmalar ve gerilim yükselmeye başladı. Rusya, NATO'nun Baltık ve Polonya'ya genişlemesini provokasyon ve ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit olarak gördü.

Ancak yine de 2002 yılında NATO ve Rusya tarafından imzalanan Roma Deklarasyonu, iki taraf arasındaki ilişkileri geliştirme ve karşılıklı güveni artırma girişimiydi.

2008'de Rusya'nın Gürcistan'ı işgali ve ardından Abhazya ve Güney Osetya'nın ayrılıkçı bölgelerinin bağımsızlığının tanınması, zaten gergin olan ilişkileri daha da gerdi. NATO, Rusya'nın eylemlerini şiddetle eleştirdi ve sonuç olarak ülke ile her türlü somut işbirliğini durdurdu.

2010 yılında imzalanan NATO-Rusya Stratejik Konsepti, her iki bölge ve belirlenen ortak çıkar alanları arasındaki işbirliğini sürdürmek için bir çerçeve çizdi. Rusya'nın 2014'te Kırım'ı ilhakı ve doğu Ukrayna'daki çatışmaya müdahil olması, zaten gergin olan ilişkileri daha da zor bir döneme soktu.

NATO, savunmasını güçlendirmek ve Rusya'nın saldırgan davranışına yanıt olarak çeşitli önlemler aldı. NATO, daha fazla asker ve askeri teçhizat göndererek Doğu Avrupa'daki askeri varlığını artırdı ve Karadeniz'de askeri tatbikatlar düzenlemeye başladı.

NATO'nun eylemlerine yanıt olarak Rusya da, bölgedeki askeri varlığını ve askeri tatbikatlarını artırdı.

NATO neden doğuya doğru genişleme stratejisi izliyor?

Bu sorunun cevabını alabilmek için Rusya'nın bazı jeopolitik eylemlerine, bazı tarihsel arka planlarına ve Rusya ile Avrupa ülkeleri arasındaki güç dinamiklerine bakmak gerekiyor.

Yakın geçmişte Kırım'ın Rusya tarafından ilhakı, NATO'yu Doğu'ya doğru jeopolitik genişleme konusunda bazı adımlar atmaya itmiştir. NATO liderleri bu doğrultuda, 2014 Galler Zirvesi'nde 2024 yılına kadar GSYİH'lerinin en az %2'sini ilk kez resmi olarak savunmaya harcamayı taahhüt ettiler.

NATO, kuruluşundan ve Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana, stratejik kaygılar ve olası Rus saldırganlığını caydırmak için Doğu'ya doğru genişlemenin önemli olduğunu düşündüğü bir strateji izledi. NATO bu şekilde Rusya'ya karşı etki alanını genişletiyor ve üye devletleri etrafında bir güvenlik tampon bölgesi oluşturuyor.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra NATO, yeni üye ülkelere güvenlik garantileri sağlayarak bölgesel istikrar, demokrasi ve ekonomik büyüme arayışındaydı. Yani NATO özetle, Rusya'nın güvenlik tehditlerinin caydırılması için Doğu'ya doğru genişlemesini etkili bir yol olarak gördü.

Rusya'nın önündeki jeopolitik zorluklar

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana Rusya ve Batı, NATO'nun Doğu'ya doğru genişleme planları konusunda anlaşmazlığa düştüler.

Rusya, NATO'nun genişlemesini ulusal güvenliğine yönelik tehditlerden biri ve bölgesel etkisinin ihlali olarak görüyor. Bu algı, Rusya'da gerilimlerin artmasına ve askeri hazırlığa daha fazla yatırım yapılmasına yol açtı. Hatta bu yatırımlar, tartışmalı bölgelerdeki varlığını artırmayı, nükleer cephaneliğini modernize etmeyi ve askeri yeteneklerini genişletmeyi içeriyor.

Rusya için bir başka güvenlik tehdidi, NATO'nun jeopolitik varlığının ve genişlemesinin Rusya'nın komşu ülkelerle olan ilişkilerini ciddi şekilde etkilemesi ve değiştirmesidir.

Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkeler Batı ile yakınlaşmaya çalıştılar. Bu durum, bu ülkeleri kendi etki alanı içinde gören ve Batı tarafından askeri operasyonlarda üs olarak kullanılacağından korkan Rusya ile de sorun yarattı.

NATO'nun genişlemesi Rusya ekonomisini de olumsuz etkiledi. Özellikle enerji sektörü, Rusya'nın Ukrayna'daki eylemlerine yanıt olarak uygulanan Batı yaptırımlarının etkilerini hissetti.

Son olarak, NATO ile Rusya arasında süregelen gerilimlerin küresel güvenlik ve istikrarı etkilediği gerçeğini de belirtmek gerekiyor.

Bu iki süper güç arasındaki bir askeri olayın, hem bölge hem de dünyanın geri kalanı üzerinde yıkıcı etkileri olacaktır. Bu nedenle, tırmanmayı önlemek ve işbirliği fırsatlarını artırmak için her iki tarafın da çok taraflı seviyelerde açık diyaloglar başlatması ve anlaşma alanları araması şarttır.

Her iki tarafın endişelerini ve çıkarlarını anlamak, NATO'nun genişlemesinin ortaya çıkardığı jeostratejik zorlukları ele almak ve Rusya'nın saldırgan tavrını yumuşatması için politikalar üretmek, her zamankinden daha önemli hale gelmiştir."

Tartışma