The National Interest: Türkiye, Batı'nın parçası olacaksa Erdoğan'ın olmadığı bir değişim gerçekleşmeli
Türkiye, D. Akdeniz'de pervasızca gaz arıyor ve Suriye'de "Kürt gruplara" operasyon yaparak Batı'nın çıkarlarını baltalıyor. Türkiye, eğer Batı'nın bir parçası olacaksa, Erdoğan'ın olmadığı bir değişim gerçekleşmeli.
ABD'nin önde gelen yayın organlarından National Interest'de, Türkiye'de 14 Mayıs'da yapılacak olan seçimler hakkında, Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik tehdit dili kullanılan bir analiz yayımlandı.
Türkiye'nin özellikle dış politikadaki hamlelerinin NATO'ya ve ABD'ye zarar verdiği belirtilen analizde, Türkiye'nin "Doğu Akdeniz'de pervasızca sondaj faaliyetleri yürüttüğü" ve "Suriye'de bulunan kürt gruplara operasyon gerçekleştirerek" ABD'nin bölgedeki faaliyetlerini baltaladığı belirtildi.
Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "kaybetmesi halinde yargılanacağı" ve Türkiye'nin "güvenlik tehdidi" olacağı şeklinde, tehdit dili içeren hadsiz söylemlere yer verilerek, ABD'nin Türkiye'deki seçimler için güçlü bir çağrı yapması gerektiği belirtildi.
İşte National Interest'de yayımlanan analizin tamamı:
"Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa, Türkiye'de özgür ve adil bir seçim sonucunun sağlanmasında kazanılmış çıkarlara sahiptir.
14 Mayıs 2023'te Türk vatandaşları, ülkeyi yirmi yıldır yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın beş yıl daha yönetip yönetmeyeceğine karar vermek için oy kullanacak. Son zamanlarda yapılan birkaç anket Kılıçdaroğlu'nun önemli bir farkla önde olduğunu gösteriyor.
Demokratik bir Türkiye'nin ortaya çıkması ABD'nin çıkarınadır. Zira, Türkiye Batı'dan uzaklaşmaya devam ederse, Rusya ve İran gibi bölgesel hasımlar daha da cesaretlenecektir. Türkiye'nin bu noktaya gelmesi ise, ülkenin gelecekteki liderlerine bağlı olacaktır.
Türkiye, NATO'nun yörüngesinden uzaklaşıyor ve Putin'in Rusya'sına giderek daha da yaklaşıyor. Erdoğan ayrıca, pervasızca denizaltında gaz arama faaliyetleri yürütüyor ve NATO müttefiklerini düşmanlaştırarak Doğu Akdeniz'in istikrarını ve güvenliğini tehdit ediyor.
Diğer yandan Suriye'de bulunan Kürt gruplara karşı yeni askeri operasyonlar başlatmakla tehdit ederek Suriye'nin istikrarını tehdit ediyor. Türkiye bir kez daha Batılı ittifak sisteminin güvenilir ve ayrılmaz bir parçası olacaksa, Erdoğan'ın olmadığı demokratik bir değişim gerçekleşmelidir.
Bu, yalnızca Türkiye'nin önemli bir NATO müttefiki olması nedeniyle değil, aynı zamanda muhtemelen bölgedeki tek Müslüman demokrasi olması nedeniyle de önemlidir.
Erdoğan, Türkiye'yi yönettiği yirmi yıl boyunca maalesef ülkenin dramatik bir şekilde otoriter yönetime geçişine nezaret etti. Bu, Dışişleri Bakanlığı'nın insan haklarına ilişkin yıllık raporlarında ve Freedom House'un demokrasi değerlendirmelerinde de dikkatli bir şekilde belgelendi. Freedom House, Temmuz 2016'daki darbe girişiminden bu yana Türkiye'yi artık "özgür olmayan" bir ülke olarak tanımlıyor.
Bu ortamda Türk seçmenleri bir sonraki cumhurbaşkanını seçmek için önemli kaynaklardan yoksundur. Türkler, tüm siyasi partiler ve adaylar hakkında gerekli bilgilerden yoksundur. Türkiye'de devlet müdahalesinden uzak bir medya ortamı yok.
Kısa bir süre önce Türkiye, Türkiye'de yayın yapan Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle'nin lisansını uzatmayı reddetti ve bu, bağımsız yabancı medyanın seçimlerle ilgili haber yapmasının engellenebileceğinin sinyalini verdi.
Bu arada Erdoğan, asgari ücreti ve emekli maaşlarını artırarak ve işletmelere ucuz kredi sunarak, seçmenlerin sevgisini satın almak için uğraşıyor. Bu tür önlemler, 2023 Şubatının başlarında Türkiye'yi vuran yıkıcı depremlerden önce de uygulanıyordu, ancak şimdi yardım ve yeniden inşa kisvesi altında artarak devam ediyor.
Kısacası, Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu büyük ölçüde Erdoğan'ın lehine dönüyor.
Bu seçim, Erdoğan için sadece siyasi hayatta kalma yarışı değil, aynı zamanda varoluşsal bir süreçtir. Çünkü Erdoğan artık cumhurbaşkanı değilse, muhtemelen bir mahkemede yaptığı sayısız yetki suiistimali için hesap vermek zorunda kalacak.
ABD'nin Türk halkının arkasında durması için eşsiz bir fırsat var. Washington, Türkiye'de demokratik seçimleri savunmak için güçlü bir çağrı yapmalıdır. ABD, özgür ve adil seçimleri teşvik ederek Türkiye'ye desteğini sunmaya devam edebilir."