Eurasia Rewiew: Trump'ın yeni Pax Americana planı küresel düzene meydan okuyor!
Kanada, Meksika, Panama Kanalı, Grönland, AB, NATO, Çin. Trump, BM tüzüğünün yerine geçecek yeni bir Pax Americana tüzüğünü mü hayata geçirecek?
ABD merkezli yayın organlarından Eurasia Rewiew'de Trump'ın başkanlık görevini devraldıktan sonra attığı adımların ve bu adımların küresel düzene etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Trump'ın Kanada, Meksika ve Grönland çıkışlarının ardından Avrupa, Kolombiya ve Çin gibi ülkeleri de gümrük vergileri ile tehdit etmesinin sadece ABD'nin geleceği açısından değil küresel sonuçları da olacağına dikkat çekilen analizde, Trump'ın bu Pax Americana yaklaşımının küresel düzene meydan okuduğu tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Trump'ın Birleşmiş Milletler tüzüğünün yerine geçecek yeni bir Pax Americana tüzüğünü ilan etmek istediği iddia edildi.
İşte Eurasia Rewiew'de yayınlanan analiz:
Trump, seçilmesinden bu yana geçen kısa sürede, Batı'nın kurallara dayalı hukuk ve uluslararası düzen yapısını yıkmaya başladı.
İronik bir şekilde bu, ABD'nin ana faydalanıcısı, tanımlayıcısı ve uygulayıcısı olduğu ve ikinci dünya savaşının sonundan bu yana dünya çapında çatışma ve savaşlara girdiği uluslararası siyasi ve ekonomik sistemi yok ediyor.
ABD, uluslararası düzende baskın ve sıklıkla hegemonik bir konuma sahip olsa da, bu sistem artık Trump ve yönetimi tarafından ABD'nin yararına ve kendisine oy veren Amerikalıların çıkarlarına ve Amerika'yı yeniden büyük yap (MAGA) çağrısına karşı yeterince çalışmadığı gerekçesiyle reddedilmektedir.
Trump ilk olarak; Kanada ve Grönland'ı ABD'nin bir parçası haline getirmek ya da bu iki kuzey komşusu üzerinde çok daha fazla kontrole sahip olmak istiyor.
Trump; askeri ya da ekonomik güç kullanarak Panama Kanalı üzerindeki mülkiyeti yeniden kazanmak sadece Monroe Doktrini ve Roosevelt'in toprak genişlemesi ve neo-emperyalizm ideolojisine geri dönüş olarak görmüyor.
Aynı zamanda ABD'nin güvenliğini ve ilerlemesini sağlamak ve Rusya ve Çin'in batı yarımkürede herhangi bir yer edinmesini önlemek için bir gereklilik olarak lanse ediliyor.
Jeo-politik ve uluslararası ilişkilerdeki bu iddialar, Trump'ın Kanada, Meksika, Çin ve Biden'ın ekonomi politikalarından faydalandığı düşünülen diğer ülkelere karşı yakında başlatacağı gümrük vergisi savaşı tehdidiyle pekiştiriliyor ki Trump'a göre bu politikalar ABD ekonomisini mahvetti ve başarısız bir devlet haline getirdi.
Hedefte sadece istihdamı ABD'den uzaklaştırmakla suçlanan ülkeler değil, aynı zamanda Amerika'yı yeniden büyük yapmak için fabrikalarını taşımayı reddeden işletmeler ve şirketler de var.
Trump Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda dünyanın seçkinlerini bir araya getiren bir toplantıda yaptığı konuşmada;
“Üç gün önce yemin ederek göreve başladım ve Amerika'nın altın çağını başlattık. Bazı siyasi uzmanlar, hatta sözde düşmanlarım bile bunun 129 yılın en önemli seçim zaferi olduğunu söylediler. Bu inanılmaz ivmenin, yaptıklarımızın ve yapacaklarımızın bir sonucu olarak ülkemiz yakında her zamankinden daha güçlü, daha zengin ve daha birlik içinde olacak ve tüm gezegen daha barışçıl ve müreffeh bir hale gelecek.”
ifadelerini kullandı.
Trump'ın Yeni Pax Americana'sı
Trump'ın Amerikalılara ve dünyaya duyurduğu şey, yeni bir güvenlik, ekonomi, siyaset ve insan hakları düzeninin unsurlarından daha fazlasını içeriyor.
Trump esasen, kendisinin ve diğer ABD başkanlarının 1945'te kurulduğundan bu yana sürekli olarak ihlal ettiği ancak Trump'a kadar hiçbirinin açıkça reddetmediği Birleşmiş Milletler tüzüğünün yerine geçecek yeni bir Pax Americana tüzüğünü ilan etmek istiyor.
Bu tutum, barış ve güvenlikle ilgili olanların yanı sıra sağlık, iklim, çevre ve sürdürülebilir kalkınmayla ilgili temel BM küresel anlaşmalarına karşı duruşunda açıkça görülebilir.
Şimdilik ABD'nin 'özgür' dünyadaki müttefikleri kargaşa içinde ve en kötüsünü bekliyorlar.
Trump'ın seçim zaferini ve liderlik özelliklerini överek egosunu tatmin etmeye çalışan İngiltere, Kanada, Avrupa Birliği ülkeleri ve Hint-Pasifik bölgesindeki Avustralya, Japonya, Filipinler, Güney Kore ve Tayvan'daki liderler, Trump yönetiminin önümüzdeki dört yılında kendilerinin ve ülkelerinin ikincil zarar görmemesini sağlamak için çabalıyor.
Uluslararası güvenlik ve jeopolitik cephede Trump'ı yatıştırmak için NATO ve diğer ABD müttefikleri savunma harcamalarını bütçelerinin yüzde beşine ya da daha fazlasına çıkarmaya zorlanıyor.
ABD'nin müttefiki olan ülkelerin askeri harcamalarının ikiye hatta üçe katlanması, başta ABD'li silah üreticileri olmak üzere diğer silah ihracatçısı ülkelerin de büyük karlar elde etmesini sağlayacaktır.
G7, NATO ve ABD'yi bir koruyucu olarak gören ve genel olarak Amerikan dış politikasını destekleyen ülkeler, şimdi eski düzeninin, çok az söz sahibi olacakları ya da hiç söz sahibi olmayacakları ve ulusal çıkarlarının ve endişelerinin marjinalleştirildiği ya da göz ardı edildiği yeni bir Pax Americana için altüst edildiğini görüyorlar.
Ayrıca Trump'ın MAGA odağı ile ekonomi, ticaret, enerji, göç ve diğer yerel ABD sektörlerinde, yaptırımlar ve daha cezalandırıcı politikalar yoluyla ekonomilerini ve ilgili çıkarlarını olumsuz yönde etkileyecek politikalara uymak zorunda kalacaklarını görecekler.
Kısa ve orta vadede, Trump'ın ABD dışındaki “en önemli seçim zaferinin” dalgalanma etkilerinden en önemlisi, Amerika'nın müttefiklerinin siyaset ve politikaları üzerindeki etkisidir.
Bu tercih, Trump'ın İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Arjantinli Javier Milei gibi muhafazakar liderlerin yanı sıra batılı liberal medyanın aşırı sağcı olarak tanımladığı İngiltere, Almanya, Fransa ve diğer ülkelerden siyasetçilerin davet edildiği ve bazılarının ön sıralarda oturduğu yemin töreni sırasında tüm dünyaya açıkça gösterildi.
Trump'ın Amerikalılara ve dünyaya duyurduğu şey, yeni bir güvenlik, ekonomi, siyaset ve insan hakları düzeninin unsurlarından daha fazlasını içeriyor.
Trump esasen, kendisinin ve diğer ABD başkanlarının 1945'te kurulduğundan bu yana sürekli olarak ihlal ettiği ancak Trump'a kadar hiçbirinin açıkça reddetmediği Birleşmiş Milletler tüzüğünün yerine geçecek yeni bir Pax Americana tüzüğünü ilan etmektedir.
Bu tutum, barış ve güvenlikle ilgili olanların yanı sıra sağlık, iklim, çevre ve sürdürülebilir kalkınmayla ilgili temel BM küresel anlaşmalarına karşı duruşunda açıkça görülebilir.