Foreign Policy: Biden İsrail'i neden ateşkese zorlayamaz ya da zorlamayacak?

Biden İsrail'i neden ateşkese zorlayamaz ya da zorlamayacak? İşte Biden'ın İsrail'e karşı elindeki kozları kullanmakta isteksiz olmasının dört nedeni...

1. resim

ABD'nin önde gelen yayın organlarından Foreign Policy'de, artık altıncı ayını geride bırakmak üzere olan İsrail'in soykırım savaşının, Biden tarafından neden engellenmediğini irdeleyen bir analiz yayınlandı.

Biden'ın İsrail'e gönülden bağlı olduğuna dikkat çekilen analizde ayrıca, Gazze'deki katliama rağmen Biden'ın İsrail'e 1973 Arap-İsrail Savaşı sırasında eski Başkan Richard Nixon'ın verdiği türden sarsılmaz bir destek verdiği belirtildi.

Analizde ayrıca, Biden'ın savaşı durdurmak için İsrail'e karşı elindeki kozları kullanmakta isteksiz olmasının dört nedeni sıralandı.

İşte Foreign Policy'de yayınlanan analiz:

ABD geçmişte de Ortadoğu'daki savaşlara müdahale etmişti ama bu seferki farklı.

Kendisini İsrail'in Hamas'a karşı savaş hedeflerine bağlayan ABD Başkanı Joe Biden, şimdi kendi siyasi bekasını açıkça ABD-İsrail ilişkilerinin ve hatta belki de ülkesinin çıkarlarının üzerinde tutan bir başbakanın rehinesi gibi görünüyor.

Nitekim Başbakan Benjamin Netanyahu, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nde ateşkes kararında çekimser kalması üzerine Biden'a ateş püskürdü ve üst düzey bir İsrail heyetinin Washington ziyaretini iptal etti.

Biden'ın sabrı taşıyor olmalı. Sonu yokmuş gibi görünen bir savaşın neredeyse altı ayını geride bırakan Biden, İsrail'e belki de sadece 1973 Arap-İsrail Savaşı sırasında eski Başkan Richard Nixon'ın verdiği türden sarsılmaz bir destek verdi. Ancak karşılığında çok az şey aldı.

Peki Biden; "çok kızgınım ve buna daha fazla katlanmayacağım" anına yaklaşıyor mu?

Belki. Ancak, Biden'ın elindeki kozları kullanmakta isteksiz olmasının ve kullansa bile muhtemelen işe yaramayacak olmasının dört nedeni var.

Biden'ın İsrail'le aşk ilişkisi

İsrail'e baskı yapmak Biden'ın doğasında yok. Başkanların duygusal önyargılara ya da duygulara dayalı politika yapmaması gerektiğini savunabilirsiniz.

Ancak Amerikan başkanlığına hoş geldiniz. Çünkü Amerikan başkanlığında bu kural sözkonusu değil.

ABD'de başkanlar, bu makama kendi tarihlerini, duyarlılıklarını ve bir ömür boyu kendileri ile özdeşleşen görüşlerini de getirirler.

Biden arkadaşı Netanyahu'ya aşık değil. Ama İsrail fikrine, halkına ve güvenliğine aşık.

ABD başkanları arasında tek başına olan Biden, İsrail'in liderleriyle onlarca yıllık etkileşiminin ve İsrail konusunda iyi olmanın iyi bir politika ve siyaset olarak görüldüğü Senato'da geçirdiği yılların pekiştirdiği duygusal bir bağlılıkla kendisini İsrail'in hikayesinin bir parçası olarak görüyor.

Biden'ın 7 Ekim'den bu yana İsrail'e verdiği olağanüstü desteği açıklayan tek bir faktör varsa o da bu duygusal bağdır. Gerçekten de, Biden'ın İsrail tarihindeki en sağcı hükümet karşısında bile varsayılan pozisyonu yüzleşmek değil, uyum sağlamak, gerilimleri yönetmenin yollarını aramak ve özellikle İsrail'in güvenliği söz konusu olduğunda mümkünse sorunları sessizce çözmektir.

Biden'ın elindeki tüm baskı noktaları arasında kullanmak konusunda en isteksiz olacağı nokta, İsrail'e yapılan askeri yardımı durdurmaktır. Hatta durdurmak bir yana, kısıtlamak ya da şarta bağlamak konusunda bile adım atmayacaktır.

Özellikle de İsrail'in Gazze'de Hamas'a karşı operasyon yürüttüğü ve kuzeyde Hizbullah'la büyük bir gerilime girme ihtimali olduğu bir krizde Biden bunu asla yapamaz.

7 Ekim denklemi değiştirdi

ABD için mevcut çatışmanın riskleri ne olursa olsun, İsrail için bu riskler katlanarak artıyor. Bu da baskı ve ikna ne kadar sert olursa olsun, İsraillilerin baskı ve ikna yapanlara geri adım atmaya hazır olduğu anlamına geliyor.

Amerika Birleşik Devletleri kriz dönemlerinde bile İsrail üzerinde baskıyı başarıyla kullanmıştır. Eski ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower, 1956 Arap-İsrail Savaşı sonrasında İsrail'i güçlerini Sina'dan çekmemesi halinde yaptırım uygulamakla tehdit etmiş, Nixon ve Henry Kissinger ise 1973'te Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat'ın savaş sonrası diplomasi olanaklarını korumak için İsrail'in Mısır'ın üçüncü ordusunu yok etmesini engellemişti.

Ancak hiçbir ABD yönetimi ya da İsrail hükümeti, İsrail'in neredeyse altı aydır yüzlerce sivili katleden ve rehineler tutan bir terör örgütüne karşı savaş operasyonları yürüttüğü bu koşullarla karşı karşıya kalmadı.

1973'ten farklı olarak ABD, barış anlaşması yapmak isteyen iki devlet arasındaki bir çatışmada arabuluculuk da yapmıyor.

Gerçekten de 7 Ekim, ülke tarihindeki en büyük terör saldırısı ve Holokost'tan bu yana Yahudiler için en kanlı gün oldu. Hamas'ın yarattığı travma, başka hiçbir çatışmada olmadığı kadar İsraillileri etkiledi.

Bu nedenle, artık terör saldırılarının olmayacağından emin oluncaya kadar Hamas'a karşı savaşı desteklemeye kararlı görünen bir kamuoyu ve siyasi elit üzerinde baskı kurmak söz konusu olduğunda herhangi bir ABD başkanının çok dikkatli adımlar atması ve mücadelesini dikkatle seçmesi gerekecektir.

İsrail'in iç politikası işleri zorlaştırıyor

Biden sadece Netanyahu'ya karşı mücadele ediyor olsaydı, İsraillilerin çoğunluğunun güvenini kaybetmiş, popüler olmayan bir lidere baskı yapmayı hayal etmek daha kolay olabilirdi.

Bugün seçim yapılsa anketlerin çoğu Netanyahu'nun hükümet kuramayacağını gösteriyor. Ancak bu İsraillilerin başbakanın Gazze'de Hamas'a karşı savaşı sürdürürken izlediği sert politikalara karşı olduğu ya da siyaset kurumunun kendisini bu politikalardan ayırmaya hazır olduğu anlamına gelmiyor.

Netanyahu'nun en olası halefi Benny Gantz hala savaş kabinesinde yer alıyor ve İsrail'in Refah'a operasyon düzenlemesini destekliyor.

İsrail halkının çoğunluğu Gazze'deki korkunç insani durumla ilgilenmiyor ve bu konuya odaklanmıyor.

İsrailliler Biden yönetiminin iki devletli çözümün önemine ilişkin görüşlerini kabul etmeye de istekli değil. En azından şimdilik Netanyahu'nun sağcı koalisyonu sağlam duruyor.

Biden İsrail'in işbirliği olmadan savaşı bitiremez

Biden'ın İsrail'le olan duygusal bağı dışında, İsrail'in ABD çıkarlarına aykırı bir politikasını engellemek ya da İsrail'e bu politikayı uygulamasının bedelini ödetmek için İsrail'e ciddi bir baskı uygulamasının önündeki en büyük kısıtlama,

Biden'ın İsrail'in işbirliği olmadan Gazze'deki savaşı bitirmek bir yana, gerilimi azaltamayacağı gerçeği ortadadır.

Gelinen noktada şu soruyu sormak yerinde olur. İsrail'e baskı, Netanyahu'yu Refah saldırısı dahil olmak üzere hedeflerinden vazgeçirir mi?

Biden'ın savaş başladığından bu yana, İsrail politikalarına karşı olduğunu göstermek için en az dört potansiyel baskı noktası vardı.

Bunlar; yavaş hareket etmek, İsrail'e askeri yardımı kısıtlamak, İsrail'i eleştiren BM Güvenlik Konseyi kararları için olumlu oy kullanmak veya çekimser kalmak ve rehinelerin serbest bırakılmasını içeren herhangi bir müzakereden bağımsız olarak düşmanlıkların durdurulmasını talep etmek.

Görünüşe bakılırsa, Biden bunların hiçbirisini yapmadı ve yapmayacak.

Filistinlilerin ölüm ve acılarındaki katlanarak artışın ve açlık ve hatta kıtlık olasılığı da dahil olmak üzere insani felaketin, başkanı daha iddialı adımlar atmaya zorlayacağı düşünülebilir.

Ancak bütün bu yaşananlara rağmen ve savaşın neredeyse altı ayı geride kalırken, Biden'ın elindeki kozları kullanmakta isteksiz olduğu açıkça görülüyor.

Bazıları Birleşmiş Milletler'deki son çekimser tutumun bir başlangıç olabileceğini ileri sürüyor. Ancak bir ABD müttefiki ile militan bir grup arasında kalan İsrail yanlısı bir başkan, adım atmadan önce uzun uzun düşünecektir.

Tartışma