Foreign Policy in Focus: Trump'ın dönüşünün ardından Ukrayna ve NATO'yu neler bekliyor?
Ukrayna'daki son gelişmeler NATO içerisindeki tereddütleri artırdı! Trump'ın dönüşü hem Ukrayna savaşı hem de NATO'nun geleceği açısından kritik gelişmeleri beraberinde getirebilir.
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Foreign Policy in Focus'da, Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünün ardından NATO'nun ve Rusya-Ukrayna savaşının geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Ukrayna'nın 2024 yılında düzenlediği karşı saldırıların istenilen sonuçları verememesinin ardından NATO'nun öneminin daha da arttığına dikkat çekilen analizde, Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünün ise hem Rusya-Ukrayna savaşının geleceği hem de NATO'nun geleceği açısından kritik gelişmeleri beraberinde getirebileceği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Ukrayna'daki gelişmelerin neden NATO'daki tereddütleri artırdığına dair tespitlere yer verildi.
İşte Foreign Policy in Focus'de yayınlanan analiz:
Avrupa, Başkan Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşüne hazırlanırken, Trump'ın Ukrayna'daki savaşa etkisi ve NATO'nun geleceği konusunda soru işaretleri beliriyor.
Yaklaşık üç yıl sonra, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana transatlantik güvenliğe yönelik en önemli meydan okuma olmaya devam ediyor.
2024 yılının çatışma için çok önemli olduğu kanıtlandı. Rusya Ukrayna'da küçük toprak kazanımları elde etti ancak ağır bir bedel ödedi.
Rusya, Ukrayna şehirlerine yönelik hava saldırılarını arttırdı. Ukrayna ise Rusya'nın Kursk Oblastı'na saldırmak ve Rus topraklarının derinliklerini vurabilecek silahlar geliştirmek gibi cesur hamlelerle karşılık verdi. Dramatik bir şekilde, Kuzey Kore kara kuvvetleri Rusya'nın yanında mücadeleye girerek gerilimi daha da tırmandırdı.
Bu gelişmeler savaşın karmaşıklığının ve geniş kapsamlı sonuçlarının altını çizdi.
Trump'ın yakında göreve dönecek olmasıyla birlikte Avrupa, çatışmaya yaklaşımını yeniden tanımlayabilecek ve NATO'nun transatlantik istikrarı koruma konusundaki kararlılığını sınayabilecek değişen dinamiklerle mücadele etmek zorundadır.
Ukrayna'nın 2023'teki başarısız karşı saldırısından sonra, 2024'te büyük bir atılım beklentisi oldukça azaldı. Kiev'in Batılı müttefikleri arasındaki söylem daha uzun vadeli bir stratejiye kaydı.
2025'te olası bir karşı saldırı için Ukrayna ordusunun yeniden silahlandırılması, yeniden yapılandırılması ve eğitilmesi gerekiyor.
Ukrayna 2024 yılı başlarında hava savunma füzeleri, topçu mermileri ve cephedeki birlikleri için temel mühimmat sıkıntısı çekiyordu. Amerikan yardımı Mart ayında ulaştığında, Ukrayna özellikle Donetsk bölgesinde küçük ama stratejik açıdan önemli Rus ilerlemelerinin artan baskısıyla karşı karşıyaydı.
Bununla birlikte, çok ihtiyaç duyulan destekle güçlenen Ukrayna, Rusya'nın Kursk Oblastı'na doğru, Ukrayna'nın yeterli donanıma sahip olduğunda başarılı olma yeteneğini gösteren cesur bir karşı saldırı başlattı. Rus topraklarının ele geçirilmesi stratejik hesapları yeniden şekillendirdi.
Gelecekte yapılacak herhangi bir barış görüşmesinin cephe hatlarını mevcut konumlarında dondurması artık pek olası değil. Dahası, Ukrayna'nın manevrası Moskova'yı Kursk'u savunmak için asker ve kaynak aktarmaya zorlayarak diğer kritik cephelerdeki baskıyı hafifletti. Bu operasyon sadece Kiev'in direncini göstermekle kalmadı, aynı zamanda Batı desteğinin sürekliliğinin önemini de ortaya koydu.
Ukrayna ayrıca NATO'nun Temmuz ayında Washington'da yapılan 75. yıldönümü zirvesi sırasında diplomatik gerilemelerle de karşılaştı. Kiev'in Rusya ile devam eden savaşı nedeniyle hemen üyelik masadan kalkmış olsa da, ittifakın Ukrayna'nın üyeliği için kesin bir yol çizeceği beklentisi yüksekti.
Bunun yerine Ukrayna'ya nihai üyeliğe dair muğlak güvenceler verildi ancak net bir yol haritası sunulmadı ve Kiev cevaplardan çok sorularla baş başa bırakıldı.
Bu sonuç hem NATO hem de Ukrayna için kaçırılmış bir fırsatı temsil ediyordu. Ukrayna için Batı güvenlik mimarisine entegrasyonunda dönüştürücü bir an yaratma umutlarını suya düşürdü. NATO içinse Rusya'nın saldırganlığının yarattığı tehditlere kararlı bir şekilde uyum sağlama konusundaki iç tereddütlerini ortaya koydu.
NATO tarafından verilen belirsiz sözler, Ukrayna'nın Avrupa'nın savunma yapısı içinde güvenli bir yer edinme mücadelesinde süregelen belirsizliğin altını çiziyor. Ayrıca Rusya'ya Batı'nın kararlılığında çatlaklar olduğu sinyalini veriyor. Ukrayna zirveden NATO'nun manevi desteğini yeniden teyit ederek ama acilen ihtiyaç duyduğu stratejik garantileri alamadan ayrıldı.
Donald Trump'ın Ukrayna'daki stratejisini tahmin etmek için ilk dönem dış politika yaklaşımı, özellikle de İran ile Ortak Kapsamlı Eylem Planı'nı (JCPOA) ele alış biçimi faydalı bilgiler sunuyor.
Her ne kadar 2016 seçim kampanyası sırasında nükleer anlaşmadan çıkma sözü vermiş olsa da, Trump göreve geldikten sonra bunu hemen gerçekleştirmedi. Bunun yerine kademeli bir yaklaşım benimsedi.
Benzer bir pragmatizm Trump'ın Ukrayna politikasını da şekillendirebilir.
Daha önce yaptığı bazı yorumlar Rusya'ya karşı tutumu konusunda endişelere yol açmış olsa da Trump'ın zayıflık olarak yorumlanabilecek bir yol izlemesi pek olası değil.
Moskova'nın lehine olacak bir çözüm, Trump'ın güçlü adam imajını zedeleyerek önemli siyasi sonuçlar doğurabilir.
Ukrayna'yı zayıflatırken Rusya'yı güçlendiren herhangi bir savaş sonucu, Biden yönetiminin çok eleştirilen Afganistan'dan çekilme sürecini yansıtabilir ki bu da Trump'ın kaçınmak isteyeceği bir sonuçtur.
İster yoğunlaştırılmış diplomatik çabalar ister yeniden ayarlanmış askeri yardım yoluyla olsun, Trump'ın kararları muhtemelen siyasi hırsları ile Amerika'nın uluslararası güvenilirliğini dengeleyecektir.
Avrupa, NATO ve genel olarak Dünya, savaşın 2025 yılında da çözümsüz kalması ihtimaline hazırlıklı olmalıdır.