Foreign Policy Research Institute: ABD, küresel üstünlük için zorlu seçimler yapmak zorunda!

ABD, Çin'in yükselişine, Rusya'nın dirilişine ve İran'ın teokratik adımlarına yeterince yanıt veremedi. ABD'nin yeni yönetimi, küresel üstünlük için zor ve yıkıcı seçimler yapmak zorunda kalacak!

1. resim

ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Foreign Policy Research Institute'de, dünyadaki değişen dengelerin ve ABD'nin yakın gelecekte bu dengelere karşı izlemesi gereken stratejilerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

ABD ve kurumlarının, Çin'in güçlü yükselişine, Rusya'nın agresif dirilişine ve İran'ın teokratik adımlarına yeterince yanıt vermek bir kenara, bu süreçleri öngörmek konusunda bile yetersiz kaldığı tespiti yapılan analizde, ABD'nin önümüzdeki dönemde 1945'ten bu yana en ciddi ve en zorlu tehditlerle karşı karşıya olduğu iddia edildi.

Analizde ayrıca; ABD'nin Kasım ayında seçilecek olan yeni yönetiminin, küresel üstünlüğü yeniden tesis etmek için zor seçimler yapmak zorunda kalacağı tespiti yapıldı.

İşte Foreign Policy Research Institute'de yayınlanan analiz:

ABD başkanlık kampanyası sona erdikten sonra, Donald Trump ya da Kamala Harris, ABD'ye neredeyse son yüzyılda hiç olmadığı kadar az saygı duyan rakiplerin olduğu zorlu bir dünya jeopolitiğinde zorlu hatta yıkıcı seçimlerle yüzleşmek zorunda kalacak.

Nitekim Temmuz 2024 tarihinde yayınlanan iki partili Ulusal Savunma Stratejisi Komisyonu raporunda;

“ABD'nin karşı karşıya olduğu tehditler, 1945'ten bu yana en ciddi ve en zorlu tehditlerin olduğu bir dönemde. Bu tehditler, yakın vadede büyük bir savaş potansiyelini de sahip”

uyarısında bulunuldu.

Değişen dengeler

Washington, Rusya'ya karşı Ukrayna'nın savunma kapasitesini güçlendirmeye odaklanırken, Kremlin küresel angajmanını maden zengini Afrika ülkelerine doğru genişletiyor,

Rusya özellikle Sahel bölgesinde; ABD ve Fransa'nın terörle mücadele hamlelerini yok ediyor, cuntaları ve otokratik rejimleri savunmak için paralı askerler ve silahlar sağlıyor ve savaş ekonomisini finanse etmek için altın, uranyum, kobalt ve diğer değerli kaynakları çıkarıyor.

Washington'un Kiev'e Rusya içindeki hedefleri vurması için yeşil ışık yakmasına misilleme olarak ABD istihbaratı, Moskova'nın Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde serbest ve açık ticari nakliye yollarını yeniden tesis etmeye çalışan Amerikan ve İngiliz savaş gemilerine saldırmak üzere Yemen'deki İran tarafından finanse edilen Husi milislerine gemi savar füzeleri sağlamayı değerlendirdiğine inanıyor.

Gazze, Lübnan, Suriye ve Irak'taki İran vekilleri İsrail'e saldırıyor ve Washington'un Tahran'ı nükleer müzakerelerde yeniden angaje etmeye yönelik takıntılı çabalarına rağmen ABD'nin bölgesel varlıklarına birçok cephede saldırıyor.

Bu eşik aşıldığında, nükleer silahların yayılmasının başta Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır olmak üzere tüm bölgeye yayılması bekleniyor.

Bu arada iki ABD uçak gemisi, İran rejiminin ilave doğrudan saldırıları durumunda İsrail'i desteklemek üzere Doğu Akdeniz'e konuşlandı ve donanma yirmi yılı aşkın bir süredir ilk kez Hint-Pasifik bölgesinde uçak gemisi saldırı gruplarından yoksun kaldı.

Çin ile mücadele

2012 yılında Xi Jinping'in Pekin'de iktidara gelmesinden bu yana Çin, Deng Xiaoping tarafından başlatılan ve onlarca yıl süren “gücünü gizle, zamanını bekle” küresel diplomasi stratejisini bir kenara bıraktı.

Xi, 2015 yılında dönemin Başkanı Obama'ya Pekin'in Güney Çin Denizi'ndeki sığlıkları, kayalıkları ve adacıkları yalnızca deniz güvenliği amacıyla taradığını ve geri aldığını söyleyerek adeta meydan okudu.

Bugün Çin, denizin 1,3 milyon mil karelik alanının %90'ı üzerinde egemenlik iddialarını sürdürmek için savaş uçaklarının çoğunu barındıran uçak hangarları ve pistleri, uzun menzilli karadan havaya füzeleri ve radar istasyonlarına dayanan bir bölgesel askeri avantaja sahiptir.

Çin'in Kamboçya'nın Tayland Körfezi kıyısında bir deniz üssüne erişim sağladığına dair haberler, Endonezya, Singapur ve Malezya yakınlarındaki güç projeksiyonu kabiliyetlerini daha da güçlendirecektir.

Pekin, Tayvan'a yönelik bir deniz ablukasının ya da Kinmen, Matsu ya da Çin kıyılarının sadece altı mil açığındaki diğer küçük Tayvan adalarının ele geçirilmesinin provasını yapıyor ve Pekin'in serbest piyasacı demokratik adayı Komünist anakara ile birleştirme yönündeki artan baskısına direnmek için halkın ve hükümetin moralini ve siyasi iradesini bozmayı amaçlıyor.

Pentagon, Pekin'in halihazırda, içinde 5 bin kadar personel bulunan ABD uçak gemilerini batırabilecek ya da devre dışı bırakabilecek 500'den fazla operasyonel füze rampasına sahip olduğunu tahmin ediyor.

Batı Yarımküre de giderek daha fazla tehdit altında.

Geçtiğimiz Aralık ayında Monroe Doktrini'nin iki yüzüncü yıldönümü kutlandı ve bu doktrinde dış güçler “sistemlerini bu yarımkürenin herhangi bir bölümüne yayma girişimlerinin barış ve güvenliğimiz için tehlikeli olduğu” konusunda uyarıldı.

2024 yılında Pekin'in etkisi, güvenlik bağları, silah satışları ve askeri varlıkları nedeniyle Latin Amerika'ya kadar uzandı.

Geriye dönüp bakıldığında; Amerikan siyasi, diplomatik ve askeri kurumlarının, Çin'in güçlü yükselişine, Rusya'nın agresif dirilişine ve İran'ın teokratik militanlığına yeterince yanıt vermek bir yana bunları öngöremediğini ortaya koyuyor.

Gerçek şu ki; 2025'te bir sonraki yönetimi, giderek daha karmaşık ve tehlikeli hale gelen uluslararası güvenlik ortamı bekliyor. ABD, düşüşünü tersine çevirmek ve Amerika'nın küresel üstünlüğünü yeniden tesis etmek için zor seçimler yapmak zorunda kalacak.

Tartışma